Elli yıldan fazla ömrüm, eğitimle geçti. Eğitime hep umutla baktım, hep geleceğe yöneldim. Ne yazık ki her şeyde olduğu gibi eğitimde de günlük politikalar uygulandı. Bu yaklaşımla sağlıklı ve soruşturan gençlik yetiştiremedik.
Bir ülkenin eğitim sistemi gelecek 50 yıla yönelik değilse orada kalkınmadan söz edemeyiz. Elbette ki Türkiye elli yıl önceki ülke değildir. Elli yıl önce ölmüş insanlar canlansa eminim ki nerede olduklarına şaşıracaklar. Gelecek elli yılda da ekonomide, bilimde, teknolojide, sanatta akla hayale sığmayacak gelişmeler olacak. Bu da gösteriyor ki eğitim, sadece bugünün gerçekliğine değil geleceğin Türkiye'si için yapılması şarttır. Bilim insanları, politikacılar, eğitimciler gelecek elli yılda nerede olmamızı planlıyorlarsa eğitimi de o projeye göre yönlendirmek birinci koşul olmalıdır.
Bizim nesil, bugünkü gençler kadar sınav baskısı yaşamadı. Bunun yanında bizim nesil için iş bulma kaygısı da yoktu. Çünkü planlı bir eğitim sonucu okulunu bitiren her gencin işi hazırdı. Bugün ise bir kurumun eğitimdeki başarısı sınav kazanan öğrenci sayısı ile doğru orantılı olarak gösteriliyor. Sınav kaygısı tüm paydaşları yoruyor ve ruhsal yapılarını bozuyor. Bir genç her gün kurulmuş robot gibi onlarca test sorusu çözüyor ve sözüm ona sınava hazırlanıyor. Bu baskı sonucu öğrencilerimizin çoğu okulunu sevmiyor ve ders çalışmak istemiyor. Bırakalım eski dershane sistemini dershanelerin yerine oluşturulan iki üç odalı lise ve ortaokullar, donanımlı okullarımızda da öğretmenler öğrencileri sınava hazırlıyor.
Ne yazık ki öğrencilerimiz, düşünmeyi, öğrenmeyi, araştırmayı, kendi yeteneklerini sezinlemeyi, hayal kurmayı ve geleceğe yönelik plan yapmayı bu sistemde öğrenemiyor. Yalnızca bir okul kazanmak için kısa düşünüyor.
Kesinlikle her insanda (Allah'ın insana verdiği farklılıkla) mutlaka bir yetenek vardır. Kişinin bu yeteneği ve yönlendirilmesi ilkokulun ilk yıllarında yapılmalıdır. 12. sınıfı beklemek bence geç kalınmış yaklaşımdır.
Dikkat ederseniz öğrenci, hangi yaşta ve sınıfta olursa olsun öğrenmeye karşı direnir, öğretmen ise öğretmek için zorlar. Bu da gösteriyor ki ders programları ve konular öğrencinin ilgisini çekmiyor ve öğrenme ihtiyacı duymuyor. Programlar, müfredatlar, öğrenme-öğretme yöntemleri, öğretmenler kısaca eğitimin olmazsa olmazlarının yeniden güncellenmesi gerekir. Eğitim verilen hedef kitlenin, yaş grubu, doğal koşulları hatta ihtiyaçları esas alınmalıdır. Gençleri eleştirmek, kendisinin geçmişini örnek göstermek ve genci geriye çekmek gibi çabalar eğitimin doğasına aykırıdır.
Okullarda rehber öğretmenlerin sayısı artırılmalı ve öğrenci-öğretmen ilişkisi; öğrenci veli uyumsuzluğu rehber öğretmenler, bilimsel yöntemlerle çözüme kavuşturulmalıdır, Her öğrencinin ruhsal dosyası tutulmalı ve gelişimi izlenmelidir.
Özetin özeti: Gençlerimizi, çocuklarımızı yarış atı gibi sınavdan sınava sürükleyerek onların ruhsal dengelerini bozmadan kaçınmak olmazsa olmazımız olmalıdır. Onlara bilginin yanında hayatı yaşatmak ve geleceklerini, hayatın içinde biçimlendirmeleri için ciddi çalışmalar yapılmalıdır.
Benden söylemesi.
Bir ülkenin eğitim sistemi gelecek 50 yıla yönelik değilse orada kalkınmadan söz edemeyiz. Elbette ki Türkiye elli yıl önceki ülke değildir. Elli yıl önce ölmüş insanlar canlansa eminim ki nerede olduklarına şaşıracaklar. Gelecek elli yılda da ekonomide, bilimde, teknolojide, sanatta akla hayale sığmayacak gelişmeler olacak. Bu da gösteriyor ki eğitim, sadece bugünün gerçekliğine değil geleceğin Türkiye'si için yapılması şarttır. Bilim insanları, politikacılar, eğitimciler gelecek elli yılda nerede olmamızı planlıyorlarsa eğitimi de o projeye göre yönlendirmek birinci koşul olmalıdır.
Bizim nesil, bugünkü gençler kadar sınav baskısı yaşamadı. Bunun yanında bizim nesil için iş bulma kaygısı da yoktu. Çünkü planlı bir eğitim sonucu okulunu bitiren her gencin işi hazırdı. Bugün ise bir kurumun eğitimdeki başarısı sınav kazanan öğrenci sayısı ile doğru orantılı olarak gösteriliyor. Sınav kaygısı tüm paydaşları yoruyor ve ruhsal yapılarını bozuyor. Bir genç her gün kurulmuş robot gibi onlarca test sorusu çözüyor ve sözüm ona sınava hazırlanıyor. Bu baskı sonucu öğrencilerimizin çoğu okulunu sevmiyor ve ders çalışmak istemiyor. Bırakalım eski dershane sistemini dershanelerin yerine oluşturulan iki üç odalı lise ve ortaokullar, donanımlı okullarımızda da öğretmenler öğrencileri sınava hazırlıyor.
Ne yazık ki öğrencilerimiz, düşünmeyi, öğrenmeyi, araştırmayı, kendi yeteneklerini sezinlemeyi, hayal kurmayı ve geleceğe yönelik plan yapmayı bu sistemde öğrenemiyor. Yalnızca bir okul kazanmak için kısa düşünüyor.
Kesinlikle her insanda (Allah'ın insana verdiği farklılıkla) mutlaka bir yetenek vardır. Kişinin bu yeteneği ve yönlendirilmesi ilkokulun ilk yıllarında yapılmalıdır. 12. sınıfı beklemek bence geç kalınmış yaklaşımdır.
Dikkat ederseniz öğrenci, hangi yaşta ve sınıfta olursa olsun öğrenmeye karşı direnir, öğretmen ise öğretmek için zorlar. Bu da gösteriyor ki ders programları ve konular öğrencinin ilgisini çekmiyor ve öğrenme ihtiyacı duymuyor. Programlar, müfredatlar, öğrenme-öğretme yöntemleri, öğretmenler kısaca eğitimin olmazsa olmazlarının yeniden güncellenmesi gerekir. Eğitim verilen hedef kitlenin, yaş grubu, doğal koşulları hatta ihtiyaçları esas alınmalıdır. Gençleri eleştirmek, kendisinin geçmişini örnek göstermek ve genci geriye çekmek gibi çabalar eğitimin doğasına aykırıdır.
Okullarda rehber öğretmenlerin sayısı artırılmalı ve öğrenci-öğretmen ilişkisi; öğrenci veli uyumsuzluğu rehber öğretmenler, bilimsel yöntemlerle çözüme kavuşturulmalıdır, Her öğrencinin ruhsal dosyası tutulmalı ve gelişimi izlenmelidir.
Özetin özeti: Gençlerimizi, çocuklarımızı yarış atı gibi sınavdan sınava sürükleyerek onların ruhsal dengelerini bozmadan kaçınmak olmazsa olmazımız olmalıdır. Onlara bilginin yanında hayatı yaşatmak ve geleceklerini, hayatın içinde biçimlendirmeleri için ciddi çalışmalar yapılmalıdır.
Benden söylemesi.
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023