Öldüren strateji

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Azerbaycan'ın başkenti Bakü'ye hareketinden önce basın mensuplarına İdlib ve Libya konularında bazı açıklamalarda bulundu. 

Önce İdlib.

"Rusya rejim güçlerine en üst düzeyde desteği veriyor. Bunun tespitleri elimizde. Dolayısıyla bizim burada 911 km sınırımız varken biz böyle bir mücadelenin içerisinde olmayacağız da onlar mı olacak? Biz bu mücadelenin içerisinde olmaya mecbur değil, mahkûmuz" ifadelerini kullandı Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Türkiye, İdlib'de neden mahkûm?

Amaç Türkiye'nin güvenliği mi?

Yoksa terörle mücadele mi?

Ya da başka bir mahkûmiyetimiz var da biz mi bilmiyoruz?

Suriye, bir kurtuluş savaşı veriyor. Ülkelerinin toprak bütünlüğünü ve dışarıdan devşirilmiş teröristleri yok etmek istiyorlar. 

Rusya ise meşru Suriye devletinin davetiyle ülkede uluslararası hukuk çerçevesinde boy gösteriyor. Elbette Suriye bağlamında Akdeniz'deki çıkarlarını da korumak için burada Rusya, ancak bunu yaparken züccaciye dükkânına girmiş fil gibi değil, bir stratejiyle ve de akılla yapıyor. Bu kabildendir ki hedeflerine en az maliyetle de ulaşıyor…

Biz mi?

Biz işte o fil gibiyiz… 

Ya Libya?

Bakü'ye gidişi öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin müdahil olduğu diğer konu olan Libya meselesinde ise dün şu ifadeleri kullandı: 

"Suriye Milli Ordusu'ndan eğitici kadromuzda orada olanlar var. Hafter'in yanında Wagner'in ne işi var, bunu sorsunlar… Bizimle beraber olan bu kardeşlerimizin oraya gidişlerinin de manevi bir boyutu var, ama Bay Kemal bundan anlamaz."

Erdoğan, Libya'da iki tane şehit verdiğimizi de ilk kez dün açıkladı.

Valla ne yalan söyleyeyim, şu manevi boyut meselesini ben de anlamış değilim.

Merak ediyorum, Libya'da bizimle beraber olan Suriye Milli Ordusu'nun manevi boyutu nedir? ABD Dolarının sağladığı maneviyat ise desteklediğimiz Serrac hükümetinin ABD'ye 'gel Libya'da üs kur' demesi gibi olabilir sonuç. 

Rusya'nın Wagner'lerine gelince

Bir kere şunu ifade etmekte fayda var, Rusya'nın paramiliter gücü Wagner'in Hafter saflarında savaştıklarına dair veriler mevcut, ancak Rusya Devlet Başkanı Putin ya da başka hiçbir Rus yetkiliden Wagner'lerin Rusya ile ilişkili olduğunu ispatlayacak bir cümle duyulmadı şu ana kadar.  

Bir süre önce özel bir toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gazetecilere General Halife Hafter, Wagner'in lideri Evgeni Prigozhin, Rusya Genelkurmay Başkanı ve Rusya Savunma Bakanı Şoygu'nun bir arada görüldükleri bir fotoğraf karesini gösterdiği iddia edilmişti. 

Bu ve benzeri iddialar doğru bile olsa Rusya'dan, 'Evet bu Wagner bizim ekibimiz' gibi açıklama gelmediği gibi söz konusu iddiaların gerçeği yansıtmadığı ifade edilmişti.

Bilirsiniz, filmlerde ne diyeceğinden emin olamadıkları müvekkillerine avukatlar, 'her şeyi inkâr et, bilmiyorum de' diye tavsiyede bulunurlar. 

İşte Libya ve Suriye'de yürütülen vekâlet savaşlarında herkes bir stratejiyle devam ederken, Türkiye tam anlamıyla bir Kasımpaşalı gibi sağa sola toslaya toslaya gidiyor. 

ABD, PKK'ya desteğini kabul etti mi?

Mesela NATO'daki ortağımız ABD'yi düşünün. Suriye'de Fırat'ın doğusunda PKK bağlantılı YPG'ye silah veriyor, zırhlı araç veriyor, askeri eğitim veriyor, on binlerce tır dolusu silah verip bu terör örgütünü silah manyağı haline getiriyor. 

Bu konuda hiç şüphe yok. 

Ancak ABD'li bir yetkilinin ağzından 'biz PKK'ya ya da YPG'ye silah veriyoruz, onlarla birlikte çalışıyoruz' bir şey duydunuz mu? Hayır duyamazsınız, zira adamlar ahmak değil, bir stratejiyle ve akılla işlerini kotarıyorlar. 

Silah verdiklerini fotoğraflarla önlerine koyduğunuzda ne diyorlar? 'Biz PKK ve YPG'ye değil, Suriye Demokratik Güçleri'ne destek veriyoruz' diyorlar.

İnkâr ediyorlar, çünkü bir devlet kabul etmeden kimse o devlete suç yöneltemez, yöneltse de hiçbir netice alamaz.

Biz ise "Suriye Milli Ordusu'ndan eğitici kadromuzda orada olanlar var. Bizimle beraber olan bu kardeşlerimizin oraya gidişlerinin de manevi bir boyutu var" diye açık açık söylüyoruz.

Bu açıklamaların ağır sonuçlarını bize emin olun ödeteceklerdir.

Böyle strateji olmaz. Buna strateji demek stratejiye yapılacak en büyük hakarettir. Buna öldüren strateji dersek daha doğru olur. Zira sesiz sedasız toprağa verdiğimiz Libya şehitlerimiz biz bu cümleyi kurduruyor.