Ölümün habercileri
13.09.2018 00:00:00
Eski devirlerde padişahın biri ilginç bir rüya
görür:
İki avucunu dolduran buğday daneleri tek tek avucunun içinden kayar gider. Elleri bomboş kalır.
Padişah kan-ter içinde yatağından fırlar.
Derhal vezirlerine ve saraydaki yaverlerine haber salar, ülkenin en iyi rüya tabircisini sarayına
getirtir.
Padişah başlar anlatmaya… Rüya tabircisi, padişah rüyasını dikkatle ve sadakatle dinler.
Derin derin düşündükten sonra padişaha şu cevabı verir:
"Padişahım, ananız ölecek, babanız ölecek, evladınız ölecek, eşleriniz ölecek, anlayacağınız tüm yakınlarınız ölecek ve siz yalnız kalacaksınız. En son siz de ölecek, tac-ü tahtınızı terk edeceksiniz…"
Cevap, padişahın hiç hoşuna gitmez.
Yaverlerinden bu tabircinin kellesinin derhal alınmasını ister. Padişahın emrini yerine getirilir, rüya tabircisinin kellesi uçurulur.
Padişahın yeni bir tabirci ister, ferman çıkartılır. Yeni bir tabirci bulunur.
Yeni rüya tabircisi kendisinden öncekinin akıbetinden haberdardır. Padişahın rüyasını değil, kendi akıbetini düşünür.
Padişahın rüyasını dinler. Görüşü, diğer tabirci ile aynıdır.
Ancak padişaha verdiği cevap çok farklıdır:
"Padişahım maşallah, barekellah, Allah size çok uzun bir ömür verdi. Yakınlarınız arasındaki en uzun ömürlü kişi siz olacaksınız!"
Bu tabiri duyan padişah, çok sevinir ve tabirciyi ağırlığınca altınla ödüllendirir.
Hakikatte iki tabircinin de vardığı netice aynı lakin ifade tarzı farklı…
Türk milletine söylemedik söz kalmadı.
Ekonomiden dış politikaya, milli birlikten milli güvenliğe kadar her hususta, devlet-millet toplumun her kesimine yapılması gereken uyarı yapıldı, önlerine konması gereken gerçekler apaçık konuldu.
Dünü, bugünü ve geleceği her açıdan tabir eden ve gerçekleri anlatan hakikat adamları oldu.
Lakin millet hiçbir tabire kulak asmıyor.
Türk milleti, bırakın uyarılara kulak vermeyi; hala uykuda, rüya görmeye devam ediyor.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, hesap-kitap yaptı, çözüm yolları sundu, madden-manen kurtuluş reçeteleri gösterdi. Her dilden anlattı.
Elin Rus'u, Çinlisi, Avrupalısı, Asyalısı Haydar Hoca'nın Türkçe anlattığı gerçekleri anladı. Uyguladı. Kurtuldu, şahlandılar.
Türk milleti ise her şeyini kaybetmeye devam ediyor.
Avucunun içinden buğday taneleri tek tek değil toptan kayıp gitti, gidiyor.
Cumhuriyet mirası fabrikalarımız ve işletmelerimiz gitti, yeraltı kaynaklarımız gitti, madenlerimiz gitti, sermayemiz uçup gitti, paramız bitti, devlet kasamız tamtakır-kuru bakır, cebimiz-cepkenimiz delik-deşik, devlet kurumlarımız darmadağın, beş bin yıllık devlet geleneğimiz ve imparatorluklar tecrübelerimiz yok oldu, inancımız gitti, birliğimiz bitti, umudumuz yitti…
Bu rüya değil; devlet-millet hepimizin gerçeği...
Rüya olarak içinde yaşadığımız gerçek, bizim hikayemiz.
Bu rüyayı yaşamaktan ise ölüm daha güzeldi deme raddesine sürükleniyoruz.
Azrail pençesin çalmadan son bir nefesimizde bâri ayıkalım…
İşaretler tamamlandı adeta.
Merhum Ali Gedik Hocam naklederdi:
Musa peygamber için anlatılır. Ölüm meleği Azrail (as) Hz. Musa'ya ziyaretine geldiğinde Musa (as) ona der ki: Seninle uzun zamandan beri arkadaşız. Senden bir ricam var; canımı almaya gelmeden önce haber ver de, son bir hazırlık yapayım.
Eyvallah, der Azrail.
Aradan yıllar geçer.
Bir seher vakti, Azrail çat-kapı çıkagelir.
Emaneti, ruhunu teslim almaya geldim, der.
Peygamberin rengi benzi solar. Geçmişteki anlaşmasını hatırlar. Der ki: Hani bana önceden haber verecektin, vermeden geldin…
Azrail'in cevabı manidar:
Simsiyah olan saçların-sakalların ağardı, bembeyaz oldu, bu benim habercimdi. Ağrımayan-dimdik belin ağırdı, büküldü, bu benim habercimdi. Elleri-parmakların büzüştü, bu benim habercimdi. Dün koşa koşa giderken nefesin kesilmezdi, bugün yürürken tık nefes oluyorsun, bu benim habercimdi. Bu kadar haber saldım, lakin sen fark edemedin, ne yapsın Azrail!
Öyleyse al emanetini der, Musa Peygamber. Ruhunu Hakk'a teslim eder.
Türk milletinin madden-manen ahvali, Musa Peygamberin ahvalini andırıyor.
Ekonomisi, kurumları, hazinesi, sosyal dokusu, birliği vs… ağardı, pörsüdü. Çok ağardı. Azrail'in işaretleri, ölüm habercileri gibi çok soldu.
Toparlanmamız gerekiyor. Milli duruş ve milli siyaset erbabına, ilim, irfan ve hikmet ehline acilen râm olmamız gerekiyor.
Bu bakımdan son çeyrek yüzyıllık olayları tahlil ettiğimizde görürüz ve tüm olaylar doğrular ki, Türkiye'nin bahtı Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Gerisini bilmem ben, Azrail'e sorun…
görür:
İki avucunu dolduran buğday daneleri tek tek avucunun içinden kayar gider. Elleri bomboş kalır.
Padişah kan-ter içinde yatağından fırlar.
Derhal vezirlerine ve saraydaki yaverlerine haber salar, ülkenin en iyi rüya tabircisini sarayına
getirtir.
Padişah başlar anlatmaya… Rüya tabircisi, padişah rüyasını dikkatle ve sadakatle dinler.
Derin derin düşündükten sonra padişaha şu cevabı verir:
"Padişahım, ananız ölecek, babanız ölecek, evladınız ölecek, eşleriniz ölecek, anlayacağınız tüm yakınlarınız ölecek ve siz yalnız kalacaksınız. En son siz de ölecek, tac-ü tahtınızı terk edeceksiniz…"
Cevap, padişahın hiç hoşuna gitmez.
Yaverlerinden bu tabircinin kellesinin derhal alınmasını ister. Padişahın emrini yerine getirilir, rüya tabircisinin kellesi uçurulur.
Padişahın yeni bir tabirci ister, ferman çıkartılır. Yeni bir tabirci bulunur.
Yeni rüya tabircisi kendisinden öncekinin akıbetinden haberdardır. Padişahın rüyasını değil, kendi akıbetini düşünür.
Padişahın rüyasını dinler. Görüşü, diğer tabirci ile aynıdır.
Ancak padişaha verdiği cevap çok farklıdır:
"Padişahım maşallah, barekellah, Allah size çok uzun bir ömür verdi. Yakınlarınız arasındaki en uzun ömürlü kişi siz olacaksınız!"
Bu tabiri duyan padişah, çok sevinir ve tabirciyi ağırlığınca altınla ödüllendirir.
Hakikatte iki tabircinin de vardığı netice aynı lakin ifade tarzı farklı…
Türk milletine söylemedik söz kalmadı.
Ekonomiden dış politikaya, milli birlikten milli güvenliğe kadar her hususta, devlet-millet toplumun her kesimine yapılması gereken uyarı yapıldı, önlerine konması gereken gerçekler apaçık konuldu.
Dünü, bugünü ve geleceği her açıdan tabir eden ve gerçekleri anlatan hakikat adamları oldu.
Lakin millet hiçbir tabire kulak asmıyor.
Türk milleti, bırakın uyarılara kulak vermeyi; hala uykuda, rüya görmeye devam ediyor.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, hesap-kitap yaptı, çözüm yolları sundu, madden-manen kurtuluş reçeteleri gösterdi. Her dilden anlattı.
Elin Rus'u, Çinlisi, Avrupalısı, Asyalısı Haydar Hoca'nın Türkçe anlattığı gerçekleri anladı. Uyguladı. Kurtuldu, şahlandılar.
Türk milleti ise her şeyini kaybetmeye devam ediyor.
Avucunun içinden buğday taneleri tek tek değil toptan kayıp gitti, gidiyor.
Cumhuriyet mirası fabrikalarımız ve işletmelerimiz gitti, yeraltı kaynaklarımız gitti, madenlerimiz gitti, sermayemiz uçup gitti, paramız bitti, devlet kasamız tamtakır-kuru bakır, cebimiz-cepkenimiz delik-deşik, devlet kurumlarımız darmadağın, beş bin yıllık devlet geleneğimiz ve imparatorluklar tecrübelerimiz yok oldu, inancımız gitti, birliğimiz bitti, umudumuz yitti…
Bu rüya değil; devlet-millet hepimizin gerçeği...
Rüya olarak içinde yaşadığımız gerçek, bizim hikayemiz.
Bu rüyayı yaşamaktan ise ölüm daha güzeldi deme raddesine sürükleniyoruz.
Azrail pençesin çalmadan son bir nefesimizde bâri ayıkalım…
İşaretler tamamlandı adeta.
Merhum Ali Gedik Hocam naklederdi:
Musa peygamber için anlatılır. Ölüm meleği Azrail (as) Hz. Musa'ya ziyaretine geldiğinde Musa (as) ona der ki: Seninle uzun zamandan beri arkadaşız. Senden bir ricam var; canımı almaya gelmeden önce haber ver de, son bir hazırlık yapayım.
Eyvallah, der Azrail.
Aradan yıllar geçer.
Bir seher vakti, Azrail çat-kapı çıkagelir.
Emaneti, ruhunu teslim almaya geldim, der.
Peygamberin rengi benzi solar. Geçmişteki anlaşmasını hatırlar. Der ki: Hani bana önceden haber verecektin, vermeden geldin…
Azrail'in cevabı manidar:
Simsiyah olan saçların-sakalların ağardı, bembeyaz oldu, bu benim habercimdi. Ağrımayan-dimdik belin ağırdı, büküldü, bu benim habercimdi. Elleri-parmakların büzüştü, bu benim habercimdi. Dün koşa koşa giderken nefesin kesilmezdi, bugün yürürken tık nefes oluyorsun, bu benim habercimdi. Bu kadar haber saldım, lakin sen fark edemedin, ne yapsın Azrail!
Öyleyse al emanetini der, Musa Peygamber. Ruhunu Hakk'a teslim eder.
Türk milletinin madden-manen ahvali, Musa Peygamberin ahvalini andırıyor.
Ekonomisi, kurumları, hazinesi, sosyal dokusu, birliği vs… ağardı, pörsüdü. Çok ağardı. Azrail'in işaretleri, ölüm habercileri gibi çok soldu.
Toparlanmamız gerekiyor. Milli duruş ve milli siyaset erbabına, ilim, irfan ve hikmet ehline acilen râm olmamız gerekiyor.
Bu bakımdan son çeyrek yüzyıllık olayları tahlil ettiğimizde görürüz ve tüm olaylar doğrular ki, Türkiye'nin bahtı Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Gerisini bilmem ben, Azrail'e sorun…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
