İsrail Dışişleri Bakanı Şalom, İran'ın nükleer bomba yapması durumunda bunun mutlak surette önüne geçilmesi gerektiğini ve gereken etkili tüm önlemlerin kesinlikle alınması gerektiğini yineledi.
Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld de Irak'ta seçimler yapılsa da şiddetin kolay durmayacağını tekrarladı.
İsrail dışişleri de biliyor ki, İsrail'in elinde büyük oranda nükleer donanım var ve bu donanımı potansiyel tehditler için saklı tutuyor.
Amerika Savunma Bakanlığı da biliyor ki Irak'ta direnişçilerden ziyade kendi askerleri vahşi bir şiddet uygulamakta.
Her iki yetkilinin daha doğrusu her iki ülkenin de algılamasında 'öteki'olarak takdim edilen ülke var. Biri İran diğeri Irak.
Gerek Şalom gerekse Rumsfeld kendi konumlarını tartışmadan başkalarının durumu hakkında fikir beyan ediyor ve çağrıda bulunuyorlar.
Irak ve İran merkezli algılamada dünya kamuoyunu kendi eksenine çekmek için çabalayan ülkelerin başında Amerika ve İsrail gelmekte.
İsrail ve Amerika kurulduklarından bu yana kendilerini ayakta tutabilmek ve ülke içinde birliği sağlamlaştırmak için sürekli dışarıdan tehdit olarak gördükleri kesimlere yüklendiler.
Bunu bugün için de hayata geçirmiş durumdalar.
Bunu yaparken gayri ahlaki hareketlerden de geri kalmıyorlar.
İsrail ve Amerika şiddet döngüsünü dışarıda ararken kendi uyguladıkları şiddeti örtmek için akla hayale gelmedik gerekçeler gösteriyorlar.
Uluslararası kamuoyu ise medya destekli bilinç yıkamayla bu sürece çekiliyor.
İran ve Irak hedef olarak gösterilip altedilmeye çağrılırken asıl engellenmesi gereken İsrail ve Amerika'nın vitesi boşalan işgal güdülerinin frenlenmesi lazım.
İşgal edenler ve edilenleri tüm dünya gördü.
Potansiyele değil olana bakmak gerekmez mi?
Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld de Irak'ta seçimler yapılsa da şiddetin kolay durmayacağını tekrarladı.
İsrail dışişleri de biliyor ki, İsrail'in elinde büyük oranda nükleer donanım var ve bu donanımı potansiyel tehditler için saklı tutuyor.
Amerika Savunma Bakanlığı da biliyor ki Irak'ta direnişçilerden ziyade kendi askerleri vahşi bir şiddet uygulamakta.
Her iki yetkilinin daha doğrusu her iki ülkenin de algılamasında 'öteki'olarak takdim edilen ülke var. Biri İran diğeri Irak.
Gerek Şalom gerekse Rumsfeld kendi konumlarını tartışmadan başkalarının durumu hakkında fikir beyan ediyor ve çağrıda bulunuyorlar.
Irak ve İran merkezli algılamada dünya kamuoyunu kendi eksenine çekmek için çabalayan ülkelerin başında Amerika ve İsrail gelmekte.
İsrail ve Amerika kurulduklarından bu yana kendilerini ayakta tutabilmek ve ülke içinde birliği sağlamlaştırmak için sürekli dışarıdan tehdit olarak gördükleri kesimlere yüklendiler.
Bunu bugün için de hayata geçirmiş durumdalar.
Bunu yaparken gayri ahlaki hareketlerden de geri kalmıyorlar.
İsrail ve Amerika şiddet döngüsünü dışarıda ararken kendi uyguladıkları şiddeti örtmek için akla hayale gelmedik gerekçeler gösteriyorlar.
Uluslararası kamuoyu ise medya destekli bilinç yıkamayla bu sürece çekiliyor.
İran ve Irak hedef olarak gösterilip altedilmeye çağrılırken asıl engellenmesi gereken İsrail ve Amerika'nın vitesi boşalan işgal güdülerinin frenlenmesi lazım.
İşgal edenler ve edilenleri tüm dünya gördü.
Potansiyele değil olana bakmak gerekmez mi?
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005