Rahat uyu hocam

Prof. Dr. Haydar Baş hocam Hakk'a yürüdü.

Vatana, millete, imana ve insana adanmış bir ömür yaşadı O.

Her hareketi, her sözü ölçüydü O'nun.

Yüzüne baktığınızda kendi ruh halinizi görürdünüz. İmanlı insan O'nda kendi güzelliğini seyredip mest olurken, imansız ve münafıklar içlerindeki karanlığı, aynada izler gibi izleyip kudururdu.

O'nun davası, İMAN VE İNSAN davasıydı. Bir insanı daha nasıl kazanırım, ne yapar da imanını kurtarırım, ahlâkını güzelleştiririm, diye çırpınır dururdu.

Ne zaman vatana, millete, dine, imana, birliğimize ve beraberliğimize bir saldırı hissetse ânında aslan kesilirdi ve karşısındaki gücün kim olduğunun hiçbir önemi yoktu O'nun için.

Dile kolay, bir ömrü böyle mücadelelerle geçti.

Prof. Dr. Haydar Baş, 73 yıllık ömründe satır satır tarih yazdı.

Bu milleti, devleti, İslâm âlemini ve insanlığı öyle büyük belalardan kurtardı ki yakın bir zamanda bunların üzerine sayısız kitaplar ve tezler yazılacak.

Ben sadece birkaçını yazayım isterseniz.

Türk milletini Ilımlı İslam projesiyle Hıristiyanlaştırıp ardından Anadolu coğrafyasını Papa'ya peşkeş çekmeye hazırlanan Fetullah Gülen ve arkasındaki güçler karşılarında sadece Haydar Baş'ı buldular ve yurt sathında yapılan sayısız, konferans, panel, açık oturum, toplantı, ev gezmeleri ile birlikte millet uyanıp durumun farkına varınca bu büyük proje rafa kaldırılmak zorunda kaldı.

2002 yılında karşısında ne ekonomik ve ne de askerî hiçbir güç bulunmayan ABD, Büyük Ortadoğu Projesi adı altında Irak'tan başlayıp Libya, Suriye ve tüm Ortadoğu coğrafyasını işgale soyunmuştu ve listede Türkiye de vardı.

Ne zaman ki Rusya, Milli Ekonomi Modeli ile birlikte Kapitalizm ve küresel sermayenin prangasından kurtulup ayağa kalktı ve buna Çin de katılınca işte o zaman BOP işgali önce yavaşladı ve ardından durarak gerilemeye başladı.

Çünkü artık dünya tek kutuplu değildi ve ABD'nin karşısında kendisinden çok daha büyük güçler ortaya çıkmıştı.

Yetmedi, Milli Paralarla Ticaret formülü ile birlikte, ABD'nin 70 yıldır karşılıksız bastığı dolarla dünyayı sömüren düzenini yerle bir etti.

Pimini çektiği doların patlayıp ABD ile birlikte yok olmasının önüne geçecek hiçbir güç kalmadı artık.

Sadece birkaç örneğini verdiğim bu tarihi zaferleri başarırken Prof. Dr. Haydar Baş'ın arkasında ne devlet koltuğu ve gücü, ne de cebinde parası vardı.

O sadece ve sadece kalbindeki imana ve Allah'ına güveniyordu ve bunlardan daha büyük bir güç olamayacağı için her mücadelesinden zaferle ayrıldı.

Üstelik bir tek basın yayın organı kendisine tek satır yer vermediği halde. Aleyhinde, sayfa sayısı kırk bini geçen onlarca dava açıldığı halde.

Haydar Baş, Atatürk'ün "Bir Türk dünyaya bedeldir" sözünün canlı örneğiydi.

Haydar Baş sıfırdan bir cumhuriyet kurmasa da Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkılmaktan ve Türk Milleti'ni yok olup gitmekten kurtardı.

Yetmedi, Türk Milleti ile Ata'sı arasındaki kapatılmak istenen o büyük manevi bağı, söylemleri ve HOŞ GELDİN ATATÜRK kitabı ile birlikte yeniden kurdu.

Tüm bunları yaparken Türk Milleti'ne de hep Kâinat Devleti'ni anlattı ve gelin bir ve beraber olalım sizi dünyanın en zengin ve en itibarlı milleti yapayım, el ele verip tüm dünyayı kurtaralım, dedi.

Ancak gelin görün ki çok sevdiği milleti kendisine hep arkasını döndü. Yalan söyleyenlere, projelerini çalanlara oy yağdırırken Bağımsız Türkiye Partisi'ne yüzde bir oyu dahi çok gördüler.

Âdeta "Biz zengin ve itibarlı olmak, rahat yaşamak istemiyoruz, tam tersine sürünmekten zevk alıyoruz" dediler!

Ve Haydar Baş hocam, ne yazık ki milletine kalbi kırık olarak ebedi âleme rıhlet eyledi.

Ancak O öyle büyük bir nesil yetiştirdi ki, bu nesil O'nun attığı yıkılmaz temellerin üzerine koyarak yükseltmeye devam edecek.

Bu büyük yol ve büyük dava kıyamet sabahına kadar pâyidar kalacak.

Rahat uyu HOCAM…