Resulullah 'Onlara beddua et’ diye buyurdu
Hz Ali, Muaviye ve batıl Şam ordusuyla savaşmaktan çekinen ashabını kınayarak şöyle buyurmaktadır
20.05.2025 15:00:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz Ali, Muaviye ve batıl Şam ordusuyla savaşmaktan çekinen ashabını kınayarak şöyle buyurmaktadır:
"Daha ne (zamana) kadar sırdan ağır yükler altında ezilmiş genç develerle veya bir yanı dikilse öbür yanı sökülen ve sürekli yırtılan eski elbiselerle idare edildiği gibi sizi idare edeceğim?
Şam ordusundan bir bölük geldi mi sizden her biriniz evinin kapısını kapatır, (keler) kertenkele ve sırtlan gibi deliğine-yuvasına gizlenir.
Andolsun Allah'a ki yardım ettiğiniz kimse zelil olmuştur, sizinle (düşmana) ok atan kimse, ucu kırık, temrensiz ok atmıştır.
Allah'a andolsun ki sizler dinlenme alanlarında çok ama bayraklar altında (savaş meydanlarında) oldukça azsınız.
Ben, sizleri ıslah edecek ve eğriliğiniz düzeltecek şeyi biliyorum, (siz zorla boyun eğdirebilirim.)
Ama Allah'a andolsun ki nefsimi fesada-bozgunluğa düşürmek pahasına sizi Islah etmeyi (uygun) görmüyorum. Allah yüzünüzü karartsın, nasibinizi azaltsın. Batılı tanıdığınız bildiğiniz gibi hakkı tanımıyor, bilmiyorsunuz. Hakkı batıl saydığınız gibi, batılı iptal etmiyorsunuz.
Hz. Ali, İbn-i Mülcem'in kılıcıyla yaralandığı günün sabahı, yani H.40 yılında Ramazan'ın 19. gününün sabahı şöyle buyurdu:
"Oturmuştum, uyku bastırdı, gözlerim kapandı. Aniden Resulullah'ı (s.a.a) gördüm Dedim ki: "Ya Resulullah ümmetinden ne eğrilikler (isyanlar) ne düşmanlıklar gördüm!"
Resulullah Onlara beddua et"' diye buyurdu.
Dedim ki: "Allah onlardan daha hayırlısını versin bana ve benden daha kötüsünü musallat kılsın onlara."
Şam ordusu tam bozguna uğramak üzereyken Amr b. As'ın, Kur'an'ı mızrakların ucuna takma hilesiyle son anda kurtuldu.
Hz. Ali ashabını defalarca bu hileye karşı uyardıysa da fayda etmedi. Bunun üzerine Hz. Ali hilekâr Şam ordusuyla savaşmaktan üşenen ashabını kınayarak Allah'a hamd-u senadan ve Peygamber-i Ekrem'e salât-u selamdan sonra söyle buyurdu:
"Ey Irak halkı, siz uzun hamilelik dönemini geçirdikten sonra düşük yapmış, çocuğunu dünyaya ölü getirmiş, (sonra) kocası vefat etmiş, böylece uzun müddet dul kalmış (kocası ve oğlu olmadığı için de) malına en uzak-yabancı kimse mirasçı olmuş kadına benziyorsunuz.
Ama bilin ki Allah'a yemin olsun ben, size isteyerek gelmedim. (Cemel savaşında Hicaz ordusu yeterli olmadığı için) çaresiz kaldım da geldim size. (Daha sonra da Şam ordusuyla savaş meselesi ortaya çıkınca yine aranızda kalmaya mecbur oldum.)
Duyduğuma göre diyormuşsunuz ki "Ali yalan söylüyor." Allah, sizi öldürsün. Kimin üzerine yalan atıyorum? Allah'ın mı? Ben ki Allah'a ilk iman edenim! Yoksa Peygamber'in üzerine mi yalan atıyorum? Ben ki onu ilk tasdik edenim! Hayır, Allah'a andolsun ki bu (yalan zannettiğiniz), sizin yabancı olduğunuz ve ehli de olmadığınız bir dildir.
Anneniz yasınıza otursun, eğer kapasiteniz varsa ben (ilim ve hikmeti) bedava ölçüp, verdim size" Gelecekte bu dediklerimin hakikatini mutlaka bileceksiniz."
Hz. Ali Allah'ın ve Peygamberin sıfatlarını beyan edip Peygamber için dua ettiği bu hutbesinde insanlara Peygamberi salâvat getirmeyi öğretmektedir.
"Ey yeryüzünü yayan, gökleri koruyan ve iyi ve kötü kalpleri fıtratı üzere yaratan Allah'ım!
En değerli rahmetini ve aşkın bereketini kulun ve elçin Muhammed'e özgü kıl ki o kendinden önce gelip geçen peygamberlerin sonuncusu, kilitlenmiş şeyleri açan, Hakkı hak ile aşikar kılan, batıl ordularını bertaraf eden, sapıkların saldırısını bozguna uğratandır.
(Allah'ım o ki) ağır peygamberlik yükünü yüklendi. Emrinle kıyam etti, hoşnutluğunu elde etmek için geniş çapta çalıştı, Bu hususta ilerlemekten geri kalmadı. Azminde bir gevşeme olmadı. Vahyini kaydetti, ahdini korudu, emrini uyguladı.
Ta ki ateşini yaktı, sapık karanlık yolda yürüyenler için hak yolu aydınlattı. Günah ve fitne bataklığına batmış gönüller onunla hidayete erdi.
Apaçık nişaneleri ve dini hükümleri (toplumda) ikame etti. Güvenilir eminin, gizli ilminin hazinesi, hesap gününün tanığı, hak üzere gönderdiğin ve insanlara elçin de O'dur.
Allah'ım (rahmet ve ihsan) gölgende ona geniş, ferah bir yere ver, fazlından kat kat hayırlar nasip et, Allah'ım onun binasını (önceki) bina yapanların binasından (onun dinini, önceki dinlerden) yüce kıl, nezdinde derecesini değerli kıl.
Nurunu tamamla, risaletini kabulüne karşılık olarak tanıklığını kabul et. Adalet mantığının sahibi ve hak-batılı ayıran peygamberin sözünü makbul, rızana uygun kıl.
Allah'ım yaşamı iyi, nimetleri ebedi, arzu ve istekleri makbul, istekleri lezzetli, huzuru çok, dinlenme merkezi ve iyi mükâfatları olan yurtta, bizi onunla bir araya getir." Nehc'ul Belaga 69-72 Hutbe
"Daha ne (zamana) kadar sırdan ağır yükler altında ezilmiş genç develerle veya bir yanı dikilse öbür yanı sökülen ve sürekli yırtılan eski elbiselerle idare edildiği gibi sizi idare edeceğim?
Şam ordusundan bir bölük geldi mi sizden her biriniz evinin kapısını kapatır, (keler) kertenkele ve sırtlan gibi deliğine-yuvasına gizlenir.
Andolsun Allah'a ki yardım ettiğiniz kimse zelil olmuştur, sizinle (düşmana) ok atan kimse, ucu kırık, temrensiz ok atmıştır.
Allah'a andolsun ki sizler dinlenme alanlarında çok ama bayraklar altında (savaş meydanlarında) oldukça azsınız.
Ben, sizleri ıslah edecek ve eğriliğiniz düzeltecek şeyi biliyorum, (siz zorla boyun eğdirebilirim.)
Ama Allah'a andolsun ki nefsimi fesada-bozgunluğa düşürmek pahasına sizi Islah etmeyi (uygun) görmüyorum. Allah yüzünüzü karartsın, nasibinizi azaltsın. Batılı tanıdığınız bildiğiniz gibi hakkı tanımıyor, bilmiyorsunuz. Hakkı batıl saydığınız gibi, batılı iptal etmiyorsunuz.
Hz. Ali, İbn-i Mülcem'in kılıcıyla yaralandığı günün sabahı, yani H.40 yılında Ramazan'ın 19. gününün sabahı şöyle buyurdu:
"Oturmuştum, uyku bastırdı, gözlerim kapandı. Aniden Resulullah'ı (s.a.a) gördüm Dedim ki: "Ya Resulullah ümmetinden ne eğrilikler (isyanlar) ne düşmanlıklar gördüm!"
Resulullah Onlara beddua et"' diye buyurdu.
Dedim ki: "Allah onlardan daha hayırlısını versin bana ve benden daha kötüsünü musallat kılsın onlara."
Şam ordusu tam bozguna uğramak üzereyken Amr b. As'ın, Kur'an'ı mızrakların ucuna takma hilesiyle son anda kurtuldu.
Hz. Ali ashabını defalarca bu hileye karşı uyardıysa da fayda etmedi. Bunun üzerine Hz. Ali hilekâr Şam ordusuyla savaşmaktan üşenen ashabını kınayarak Allah'a hamd-u senadan ve Peygamber-i Ekrem'e salât-u selamdan sonra söyle buyurdu:
"Ey Irak halkı, siz uzun hamilelik dönemini geçirdikten sonra düşük yapmış, çocuğunu dünyaya ölü getirmiş, (sonra) kocası vefat etmiş, böylece uzun müddet dul kalmış (kocası ve oğlu olmadığı için de) malına en uzak-yabancı kimse mirasçı olmuş kadına benziyorsunuz.
Ama bilin ki Allah'a yemin olsun ben, size isteyerek gelmedim. (Cemel savaşında Hicaz ordusu yeterli olmadığı için) çaresiz kaldım da geldim size. (Daha sonra da Şam ordusuyla savaş meselesi ortaya çıkınca yine aranızda kalmaya mecbur oldum.)
Duyduğuma göre diyormuşsunuz ki "Ali yalan söylüyor." Allah, sizi öldürsün. Kimin üzerine yalan atıyorum? Allah'ın mı? Ben ki Allah'a ilk iman edenim! Yoksa Peygamber'in üzerine mi yalan atıyorum? Ben ki onu ilk tasdik edenim! Hayır, Allah'a andolsun ki bu (yalan zannettiğiniz), sizin yabancı olduğunuz ve ehli de olmadığınız bir dildir.
Anneniz yasınıza otursun, eğer kapasiteniz varsa ben (ilim ve hikmeti) bedava ölçüp, verdim size" Gelecekte bu dediklerimin hakikatini mutlaka bileceksiniz."
Hz. Ali Allah'ın ve Peygamberin sıfatlarını beyan edip Peygamber için dua ettiği bu hutbesinde insanlara Peygamberi salâvat getirmeyi öğretmektedir.
"Ey yeryüzünü yayan, gökleri koruyan ve iyi ve kötü kalpleri fıtratı üzere yaratan Allah'ım!
En değerli rahmetini ve aşkın bereketini kulun ve elçin Muhammed'e özgü kıl ki o kendinden önce gelip geçen peygamberlerin sonuncusu, kilitlenmiş şeyleri açan, Hakkı hak ile aşikar kılan, batıl ordularını bertaraf eden, sapıkların saldırısını bozguna uğratandır.
(Allah'ım o ki) ağır peygamberlik yükünü yüklendi. Emrinle kıyam etti, hoşnutluğunu elde etmek için geniş çapta çalıştı, Bu hususta ilerlemekten geri kalmadı. Azminde bir gevşeme olmadı. Vahyini kaydetti, ahdini korudu, emrini uyguladı.
Ta ki ateşini yaktı, sapık karanlık yolda yürüyenler için hak yolu aydınlattı. Günah ve fitne bataklığına batmış gönüller onunla hidayete erdi.
Apaçık nişaneleri ve dini hükümleri (toplumda) ikame etti. Güvenilir eminin, gizli ilminin hazinesi, hesap gününün tanığı, hak üzere gönderdiğin ve insanlara elçin de O'dur.
Allah'ım (rahmet ve ihsan) gölgende ona geniş, ferah bir yere ver, fazlından kat kat hayırlar nasip et, Allah'ım onun binasını (önceki) bina yapanların binasından (onun dinini, önceki dinlerden) yüce kıl, nezdinde derecesini değerli kıl.
Nurunu tamamla, risaletini kabulüne karşılık olarak tanıklığını kabul et. Adalet mantığının sahibi ve hak-batılı ayıran peygamberin sözünü makbul, rızana uygun kıl.
Allah'ım yaşamı iyi, nimetleri ebedi, arzu ve istekleri makbul, istekleri lezzetli, huzuru çok, dinlenme merkezi ve iyi mükâfatları olan yurtta, bizi onunla bir araya getir." Nehc'ul Belaga 69-72 Hutbe
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.