Meclis İdare Âmiri Çakar'ın Salkım Hanım'ın Taneleri filmi ile ilgili olarak bir basın toplantısı yaptığını ve eleştirilerini bizim de yaklaşık bir ay kadar önce değindiğimiz belli başlı şu üç noktaya dayandırdığını dün ifade etmiştik:
a) Filmin efendi, mağdur ve mazlum bütün kahramanları ekalliyet; kötü, katil, hırsız, ırz düşmanı olan "sadece" iki kahramanı da Türk'tü;
b) Bir Türk paşasının, gelininin ırzına geçmesi Türk örf ve geleneklerine, aile yapısına tersti,
c) Bu film nasıl olur da TRT'nin maddî desteğiyle çekilir ve TRT ekranlarından halka yansıtılırdı?
Paşalar konusunu dün incelemiştik. Geliyoruz diğerlerine...
1000 yıllık Azerî kökenli Erzurum "Türk"üsü Sarı Gelin'in filmde Ermenice; radyo yayınlarında da İzmir'in Konakları'nın ve Karabiberim'in rebetiko ağzıyla Rumca okunmasına ses çıkarmayan TRT yönetim, denetim ve denetleme kurulları bu davranışıyla; Çakar'ın bahsettiği millî duyarlıkla uzaktan yakından ilgisi olmadığını zaten açıkça göstermiş olduğu için son maddeyi tartışmayı da fuzulî addediyoruz.
Çözüm TRT'nin toptan lâğvı ve sıfırdan bir "Millî Televizyon Radyo Kurumu"nun kurulmasıdır.
İlk maddedeki, film kahramanlarının iyi ve kötü karakterli olarak yansıtılması keyfiyeti sadece senaryoyu yazanı, senaryonun dayandığı eser sahibini ve danışmanı bağlar ve onların tabiatıyle sübjektif bakış açılarını, tercihlerini yansıttığı için söz hakkımız olamaz. Bu "sahib-i kerâmet zevât" meşrebleri icabı olayları böyle görmüş ve yansıtmışlardır. Ben de zaten filmi "dışarıda yabancılar tarafından çekilmiş yabancı bir film" olarak seyrettim. Yabancıların Türklere karşı gösterdiği alışageldiğimiz tavırlar olarak algıladım, her zamanki gibi hırslandım.
Türkiye'de, hele bu girilen Kopenhag ve Helsinki süreçleri kavramı içinde hiçbir batı ülkesinde olmadığı kadar sınırsız düşünce özgürlüğü vardır ve nedense bu özgürlük hep azınlıklar lehinde ve çoğunluk aleyhine kullanılır hâle gelmiştir.
İşte tam bu noktada filmin bütün mazlûmlarının azınlık, özellikle de Ermeni yapılması; "eser sahibi" Kastellizâde Karakoyunlu'nun da bu düzenlemeye ses çıkarmak bir yana olayı bütünüyle sahiplenip filmin başına ismin yazdırması, yetmeyip filmde kısa da olsa bir rol alması "olağan" karşılanmalıdır.
Romanı isteyen okur, filmi isteyen seyreder. Beğenmeyen elini sürmez.
Olağan olmayan nokta; tarihimize, örf ve geleneklerimize kurşun sıkan, millî vicdanı yaralayan bu filmin Türk vatandaşının vergileriyle kurulan TRT aracılığı ile yapılıp yine TRT'de kamuya mâl edilmesidir.
Beyler bundan böyle topraklarında yayınına izin veren "müttefik ülkeler" nezdinde MED-TV'ye yapacağınız itirazların hukukî ve ahlâkî dayanağı kalmamıştır. En kuvvetli argümanınızı kendi, elinizle yok etmişsinizdir.
İhanet de göreceli bir kavramdır ve benim için MED-TV türü yayın yapan bütün kuruluşlar elbette haindir.
Burada suçlu olan Karakoyunlu, Giritli, Dink veya Mahçupyan değildir, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama onlar meşreblerinin gereğini yapmışlar, inandıkları doğrultuda hareket etmişlerdir.
Fakat RTÜK, TRT ve bunların Yönetim Kurulları ile Yönetim Kurulu Başkanları sorumludurlar. Millet adına bu rezaleti gerçekleştiremezler.
Fırsattan istifade malı götüren bir başkası daha var; Bakan Okuyan diyor ki; "Salkım Hanımla filan uğraşmayın ekonomi kötü, Türkiye'nin böyle konularla kaybedecek vakti yok..."
Emriniz olur beyefendi; Salkım'ı, millî birlik ve bütünlüğümüzü bırakalım, bir kaşık çorba, bir dilim ekmeğin peşine düşüp azınlıkların çoğunluk aleyhine hakimiyetini kabul edip ülkeyi onlara teslim edelim..
Sizin aklınıza uyarsak hangi noktaya geliriz biliyor musunuz; Tok, fert başına millî geliri 10.000 dolar ama ezik mağlûp ve müstemleke bir ülke ve bu ülkenin "esir" vatandaşları.
Tercih elinizdedir ve tam da bunun kavgası yapılmaktadır.
Kavga çocuklarına yarı aç ama tam bağımsız bir Türkiye bırakıp bu vasatta ilerde tok olmanın mücadelesini yapma niyetinde olanlarla, ballar ve böreklerle beslenen köle torunlar yetiştirme eğiliminde olanlar arasındadır.
Aç gözünü ey millet; uyuma uyan, "otuz kupona alınmadı bu vatan"...
a) Filmin efendi, mağdur ve mazlum bütün kahramanları ekalliyet; kötü, katil, hırsız, ırz düşmanı olan "sadece" iki kahramanı da Türk'tü;
b) Bir Türk paşasının, gelininin ırzına geçmesi Türk örf ve geleneklerine, aile yapısına tersti,
c) Bu film nasıl olur da TRT'nin maddî desteğiyle çekilir ve TRT ekranlarından halka yansıtılırdı?
Paşalar konusunu dün incelemiştik. Geliyoruz diğerlerine...
1000 yıllık Azerî kökenli Erzurum "Türk"üsü Sarı Gelin'in filmde Ermenice; radyo yayınlarında da İzmir'in Konakları'nın ve Karabiberim'in rebetiko ağzıyla Rumca okunmasına ses çıkarmayan TRT yönetim, denetim ve denetleme kurulları bu davranışıyla; Çakar'ın bahsettiği millî duyarlıkla uzaktan yakından ilgisi olmadığını zaten açıkça göstermiş olduğu için son maddeyi tartışmayı da fuzulî addediyoruz.
Çözüm TRT'nin toptan lâğvı ve sıfırdan bir "Millî Televizyon Radyo Kurumu"nun kurulmasıdır.
İlk maddedeki, film kahramanlarının iyi ve kötü karakterli olarak yansıtılması keyfiyeti sadece senaryoyu yazanı, senaryonun dayandığı eser sahibini ve danışmanı bağlar ve onların tabiatıyle sübjektif bakış açılarını, tercihlerini yansıttığı için söz hakkımız olamaz. Bu "sahib-i kerâmet zevât" meşrebleri icabı olayları böyle görmüş ve yansıtmışlardır. Ben de zaten filmi "dışarıda yabancılar tarafından çekilmiş yabancı bir film" olarak seyrettim. Yabancıların Türklere karşı gösterdiği alışageldiğimiz tavırlar olarak algıladım, her zamanki gibi hırslandım.
Türkiye'de, hele bu girilen Kopenhag ve Helsinki süreçleri kavramı içinde hiçbir batı ülkesinde olmadığı kadar sınırsız düşünce özgürlüğü vardır ve nedense bu özgürlük hep azınlıklar lehinde ve çoğunluk aleyhine kullanılır hâle gelmiştir.
İşte tam bu noktada filmin bütün mazlûmlarının azınlık, özellikle de Ermeni yapılması; "eser sahibi" Kastellizâde Karakoyunlu'nun da bu düzenlemeye ses çıkarmak bir yana olayı bütünüyle sahiplenip filmin başına ismin yazdırması, yetmeyip filmde kısa da olsa bir rol alması "olağan" karşılanmalıdır.
Romanı isteyen okur, filmi isteyen seyreder. Beğenmeyen elini sürmez.
Olağan olmayan nokta; tarihimize, örf ve geleneklerimize kurşun sıkan, millî vicdanı yaralayan bu filmin Türk vatandaşının vergileriyle kurulan TRT aracılığı ile yapılıp yine TRT'de kamuya mâl edilmesidir.
Beyler bundan böyle topraklarında yayınına izin veren "müttefik ülkeler" nezdinde MED-TV'ye yapacağınız itirazların hukukî ve ahlâkî dayanağı kalmamıştır. En kuvvetli argümanınızı kendi, elinizle yok etmişsinizdir.
İhanet de göreceli bir kavramdır ve benim için MED-TV türü yayın yapan bütün kuruluşlar elbette haindir.
Burada suçlu olan Karakoyunlu, Giritli, Dink veya Mahçupyan değildir, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama onlar meşreblerinin gereğini yapmışlar, inandıkları doğrultuda hareket etmişlerdir.
Fakat RTÜK, TRT ve bunların Yönetim Kurulları ile Yönetim Kurulu Başkanları sorumludurlar. Millet adına bu rezaleti gerçekleştiremezler.
Fırsattan istifade malı götüren bir başkası daha var; Bakan Okuyan diyor ki; "Salkım Hanımla filan uğraşmayın ekonomi kötü, Türkiye'nin böyle konularla kaybedecek vakti yok..."
Emriniz olur beyefendi; Salkım'ı, millî birlik ve bütünlüğümüzü bırakalım, bir kaşık çorba, bir dilim ekmeğin peşine düşüp azınlıkların çoğunluk aleyhine hakimiyetini kabul edip ülkeyi onlara teslim edelim..
Sizin aklınıza uyarsak hangi noktaya geliriz biliyor musunuz; Tok, fert başına millî geliri 10.000 dolar ama ezik mağlûp ve müstemleke bir ülke ve bu ülkenin "esir" vatandaşları.
Tercih elinizdedir ve tam da bunun kavgası yapılmaktadır.
Kavga çocuklarına yarı aç ama tam bağımsız bir Türkiye bırakıp bu vasatta ilerde tok olmanın mücadelesini yapma niyetinde olanlarla, ballar ve böreklerle beslenen köle torunlar yetiştirme eğiliminde olanlar arasındadır.
Aç gözünü ey millet; uyuma uyan, "otuz kupona alınmadı bu vatan"...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002