Satmayın Anadolu'yu, sattırmayın Anadolu'yu

Toprak yurttur, hayattır, vatandır. Dünyamızda her şeyin bir bedeli olduğu gibi toprağında bir bedeli, bir ederi vardır ve o bedel asla para değildir, olamazda. Nedir o bedel? Candır, kandır, gözyaşıdır, emektir? Ve dedelerimiz, ninelerimiz Anadolu için bu bedelini çok çok fazlasıyla ödemiştir. Haçlı batı, tarih boyunca bu toprakları ele geçirmek istedi ama bedelini göze alamadığı için hep kaçtı, hep mağlup oldu.Teknoloji sayesinde dünya küçüldükçe küçüldü ama emperyalizm, hedeflerini daha da büyüttü. Dünyayı ele geçirmek, insanları köleleştirmek için planlar, programlar ortaya koydu. Dünya vatandaşlığı, küresel barış, demokrasi, insan hakları vs. bu oyunlara giydirilen kılıflardı. Bu kılıfların üzerine de bir "barış" tacı takarak milletleri, devletleri (başta İslam coğrafyası olmak üzere) darmadağın ettiler, kan ve gözyaşına boğdular?Emperyalizmin bu kanlı yolda kullandığı en önemli araçlardan birisi de 2. Ve 3. Sınıf dünya ülkelerine dayattığı özelleştirme mantığıdır. Bu mantıkla milletlerin toprakları, kâğıt ederi dışında hiçbir karşılığı olmayan emperyalist paralarla (dolar, EURO) satın alındı. Bu aldanış, maalesef AKP iktidarları döneminde zirve yaptı. Erdoğan hükümetleri öyle bir satış, özelleştirme furyası başlattı ve on binlerce devlet kurumunu, milyonlarca metre kara toprağımızı sattılar. Tabiri caizse sıra "özelleştirme idaresini" satmaya geldi. AKP, Avrupa Birliğine uyum yasaları gereğince, 2003 yılında çıkardığı kanunla cumhuriyet tarihinde satılan gayrı menkullerden 100 kattan daha fazla gayrı menkulü, birilerinin tekeline bırakırken, milyonlarca metre kare toprağı da satmıştır. Bu satın almaların arkasında küresel şirketler, Yahudi, Rum ve Ermeni lobilerinin olması, tarım, hayvancılık, enerji, madencilik gibi sektörlerde yaşadığımız sıkıntıların ve yaşayacağımız bu sıkıntılardan daha büyük tehlikelerin habercisidir.  Bu satışlar, Erdoğan'ın "alıp, götürmüyorlar ya" diyerek, sergilediği mantıkla izah edilemez. Tayyip Erdoğan, Rum papazlarının gösterdikleri hassasiyet ve basireti bile gösterememiştir. Kıbrıs'ta, Rum papazları vatandaşlarına hangi koşulda olursa olsun topraklarını satmamalarını isterken, Ermenilerin, ülkemizden toprak talebi, Yunan ve Rumların AİHM'sine açtıkları davalar, NATO'nun, ABD'nin ve Barzani'nin önüne konulan haritalardaki ülkemizin parçalanmış hali devletimiz için, milletimiz için açık bir tehlikedir.Siyasetini, ABD, AB ekseninde sürdüren iktidar ve muhalefet partilerinin bu tehlikeyi bertaraf edecek güçleri, plan ve programları yoktur. Nasıl olsun ki! Adamların kaygısı yok ki, telaşları olsun ve çare arasınlar?* * *Suriye'de kanı kim akıtıyor?Cenevre 2 toplantısının hemen öncesinde Katar destekli bir İngiliz hukuk bürosunca, medyaya 55 bin resim ifşa edildi. İddia neydi? Esad, insanlara zulmediyor, akıl almaz işkenceler yapıyor ve birileri de bunu resmediyor. O zamanda yazdık? bu kadar basit siyaset olmaz? diye. Haliyle kimse aldanmadı. Bizim hükümet hariç?Ama ortada hiç kimsenin inkar etmediği hatta itiraf ettiği bir gerçek vardı; Suriye'de bir isyan var. Fakat bu isyan Suriye halkının isyanı değil, BOP kapsamında Ortadoğu'yu ele geçirmek için dış kaynaklı başlatılan isyandı. Rakamlarda bu gerçeği ispat ediyordu. Batılı istatistik kurumları tarafından yayınlanan rakamlarda yaklaşık 14 bin Çeçen, 12 bin Suud, 11 bin Irak, 9 bin Lübnan, 5600 Türkiye'den yine değişik rakamlarda Alman, İsrail, İngiliz, Fransız teröristlerin olduğu bildiriliyor. Suriye gerçeğini basitçe çözmemiz, anlayabilmemiz için Suriye'de, Müslüman kanı akıtan teröristlerden yaralananlara Türkiye ve İsrail sahip çıkıyor, kurdukları hastanelerde bunları tedavi ediyor. Hadi! Türkiye için bir mazerete inandırıldınız! İsrail hiç, Allah yolunda savaşan bir Müslüman'a sahip çıkar mı? Hala akletmeyecekmisiniz?