Başkent'te tam bir kargaşa yaşanıyor. Siyasi belirsizlik, hırslı, ilkesiz liderler yüzünden tam bir kargaşaya dönüştü.
Kargaşa ve belirsizliğin temelinde Meclis'teki partilerin iktidarı ile muhalefeti ile aynı fikri ve aynı hırsı taşımaları yatıyor.
Bütün partiler AB diye sayıkladıkça millet nezdinde bitiyor.
Bakmayın siz Meclis'teki partilerin erken seçim çağrılarına. Aslında Meclis'teki hiçbir parti seçim istemiyor. Ancak rakip partilerin en az kendileri kadar seçimden korktuğunu gördükleri için bir birine karşı koz olarak kullanıyorlar seçimi.
Meclis'teki partilerin taktik demeçlerini bir yana bırakıp gerçek duruşlarını şöyle bir deşelim isterseniz.
Önce DSP'yi ele alalım. DSP lideri Ecevit zaten dürüstçe 2004 yılına kadar mümkünse seçimlerin yapılmamasını istiyor.
DSP'de 40'a yaklaşan çözülmeye ve tüm mecalsizliğine rağmen Ecevit, 2004'e kadar devam diyor.
Bahçeli ise; kendi partisini devre dışı bırakmaya dönük, senaryosunu Aydın Doğan'ın, yapımcılığını ortağı Yılmaz'ın, baş rolleri Derviş-Cem-Özkan troykasının ve figüranlığını Çiller, Erdoğan, Kutan troykasının yürüttüğü tezgahı boşa çıkarabilmek için seçim kozuna sarıldı.
Tarih olarak da öyle kritik bir takvim verdi ki üstüme gelirseniz sizi de, kendimi de yakarım demeye getirdi.
Şimdi Bahçeli ben ne yaptım dercesine Yılmaz'ı sıkıştırarak hükümeti bozan taraf olmak istemiyor.
Yılmaz ise pişkince arkadan vurmaya çalıştığı ortaklarına beraberlik gülücükleri dağıtıyor. Ortaklıktan Bahçeli'nin çekilmesini isteyerek onu Baykal gibi iktidarı yıkıp istikrarsızlığa gömen lider diye tarihe geçirmek istiyor.
Onun için de, "madem AB konusunda mızıkçılık yapıyorsun 29 Eylül'de seçim" diyor. Oysa Yılmaz seçimin değil Eylül'e, Kasım'a yetiştirilmesinin zorluğunu YSK'dan öğrenmiş bulunuyor.
AKP lideri ise siyasi bir acemiliğe imza atarak Bahçeli'nin, kendisini köşeye sıkıştırmak için Anayasa Mahkemesi'nin kendisi ile ilgili yasaklılık kararını açıklayacağı haftaya seçimi denk düşürmeye çalıştığını söylüyor.
Böylece Erdoğan, siyasi seçilme ehliyetinin olmadığını kendisi itiraf etmiş oluyor. Ve erken seçimin Erdoğan'ı zorlayacağını kendi ağzından öğrenmiş oluyoruz.
Saadet ise zaten açık açık erken seçime karşı olduğunu açıkladı.
Çiller'e gelince... Çiller'in seçim söylemi boynundaki fular gibi aksesuardan ibaret. Tüm derdi iktidar ortağı olmak.
Hem klasik merkez sağın ülke batsa bile seçime iktidar imkânları ile gitmek hem de ABD'nin Irak harekatına koltuk değneği olmak için bunu istediğini açıkça söylüyor.
Gördüğünüz gibi Meclis'teki hiç bir parti erken seçim istemiyor. Onun için de ya AB yasalarını çıkaracak en az 6 aylık bir seçim hükümeti ya da AB'nin önünü açacak acil seçim diyerek 3 Kasım tarihini sulandırmaya çalışıyorlar.
Bu sayede Bahçeli de rahat nefes alıyor. Hiç değilse kendisi çark etmekten kurtulmuş olduğu için.
AB korosu partiler ülkeyi AB'ye teslim etmek için bir birinin başını gözünü yararken onlar istemese de seçime mahkum olabilirler.
Bu durumda milletimizin önü açılmış olur. Çünkü Türk milleti AB'ci koroyu tasfiye etmek için Bağımsız Türkiye Partisi'ni tek başına iktidara taşımak için sabırsızlanıyor.
Seçimi sabırsızlıkla bekleyen milletimiz. Ve seçime tek hazır parti BTP.
Kargaşa ve belirsizliğin temelinde Meclis'teki partilerin iktidarı ile muhalefeti ile aynı fikri ve aynı hırsı taşımaları yatıyor.
Bütün partiler AB diye sayıkladıkça millet nezdinde bitiyor.
Bakmayın siz Meclis'teki partilerin erken seçim çağrılarına. Aslında Meclis'teki hiçbir parti seçim istemiyor. Ancak rakip partilerin en az kendileri kadar seçimden korktuğunu gördükleri için bir birine karşı koz olarak kullanıyorlar seçimi.
Meclis'teki partilerin taktik demeçlerini bir yana bırakıp gerçek duruşlarını şöyle bir deşelim isterseniz.
Önce DSP'yi ele alalım. DSP lideri Ecevit zaten dürüstçe 2004 yılına kadar mümkünse seçimlerin yapılmamasını istiyor.
DSP'de 40'a yaklaşan çözülmeye ve tüm mecalsizliğine rağmen Ecevit, 2004'e kadar devam diyor.
Bahçeli ise; kendi partisini devre dışı bırakmaya dönük, senaryosunu Aydın Doğan'ın, yapımcılığını ortağı Yılmaz'ın, baş rolleri Derviş-Cem-Özkan troykasının ve figüranlığını Çiller, Erdoğan, Kutan troykasının yürüttüğü tezgahı boşa çıkarabilmek için seçim kozuna sarıldı.
Tarih olarak da öyle kritik bir takvim verdi ki üstüme gelirseniz sizi de, kendimi de yakarım demeye getirdi.
Şimdi Bahçeli ben ne yaptım dercesine Yılmaz'ı sıkıştırarak hükümeti bozan taraf olmak istemiyor.
Yılmaz ise pişkince arkadan vurmaya çalıştığı ortaklarına beraberlik gülücükleri dağıtıyor. Ortaklıktan Bahçeli'nin çekilmesini isteyerek onu Baykal gibi iktidarı yıkıp istikrarsızlığa gömen lider diye tarihe geçirmek istiyor.
Onun için de, "madem AB konusunda mızıkçılık yapıyorsun 29 Eylül'de seçim" diyor. Oysa Yılmaz seçimin değil Eylül'e, Kasım'a yetiştirilmesinin zorluğunu YSK'dan öğrenmiş bulunuyor.
AKP lideri ise siyasi bir acemiliğe imza atarak Bahçeli'nin, kendisini köşeye sıkıştırmak için Anayasa Mahkemesi'nin kendisi ile ilgili yasaklılık kararını açıklayacağı haftaya seçimi denk düşürmeye çalıştığını söylüyor.
Böylece Erdoğan, siyasi seçilme ehliyetinin olmadığını kendisi itiraf etmiş oluyor. Ve erken seçimin Erdoğan'ı zorlayacağını kendi ağzından öğrenmiş oluyoruz.
Saadet ise zaten açık açık erken seçime karşı olduğunu açıkladı.
Çiller'e gelince... Çiller'in seçim söylemi boynundaki fular gibi aksesuardan ibaret. Tüm derdi iktidar ortağı olmak.
Hem klasik merkez sağın ülke batsa bile seçime iktidar imkânları ile gitmek hem de ABD'nin Irak harekatına koltuk değneği olmak için bunu istediğini açıkça söylüyor.
Gördüğünüz gibi Meclis'teki hiç bir parti erken seçim istemiyor. Onun için de ya AB yasalarını çıkaracak en az 6 aylık bir seçim hükümeti ya da AB'nin önünü açacak acil seçim diyerek 3 Kasım tarihini sulandırmaya çalışıyorlar.
Bu sayede Bahçeli de rahat nefes alıyor. Hiç değilse kendisi çark etmekten kurtulmuş olduğu için.
AB korosu partiler ülkeyi AB'ye teslim etmek için bir birinin başını gözünü yararken onlar istemese de seçime mahkum olabilirler.
Bu durumda milletimizin önü açılmış olur. Çünkü Türk milleti AB'ci koroyu tasfiye etmek için Bağımsız Türkiye Partisi'ni tek başına iktidara taşımak için sabırsızlanıyor.
Seçimi sabırsızlıkla bekleyen milletimiz. Ve seçime tek hazır parti BTP.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014