Basın, çağımızda bir silâh olarak kullanılmaktadır. Kültürel işgalin en büyük silâhı basındır. Kültürel işgal ise, diğer işgalleri de beraberinde getiren bir işgaldir. Onun için basın özgürlüğü, en temel özgürlüklerden sayılmıştır. Fransız ihtilâlcilerinden Mirabeua bu gerçeği şöyle seslendirmiştir: "Basın özgürlüğü, öyle bir özgürlüktür ki, onsuz diğer özgürlüklerin hiçbiri yaşamaz". Basın özgürlüğü, demokrasinin de kutsalıdır. Demokratların, basını kutsallaştırmaları anlamsız değildir. Bilinen bir gerçektir ki, demokrasi karşıtları iktidarı ele geçirdiklerinde ilk yaptıkları iş, basını kontrol altına almaktır. "Basına özgürlük vermelisin" diyenlere, Napolyon'un şu cevabı, bu konuda tam bir ibret vesikasıdır: "Basına özgürlük mü? Asla! Bunu onlara verdikten sonra, benim için yapılacak iş, arabaya binip çiftçliğime gitmek ve artık orada yaşamaktır". Basın özgürlüğü ve basın yapılanması, sistemlerin temelini teşkil etmektedir. Eğer bir ülkede basın demokratik bir yapılanma içerisinde değilse, ne kadar demokrasi nutukları atılırsa atılsın, o ülkede gerçek demokrasi olmaz. Serbestliği ve özgürlüğü bayraklaştıran liberalizmde bile, maalesef basın özgürlüğü diğer özgürlükler gibi şeklidir. Şöyle ki, "liberal dünyada insanlar sosyal ve ekonomik haklarını aramakta, bunları elde etmek için çalışmakta özgürdür, ama bu hakları yaşama hakları kabul edilmemektedir" (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet, s. 181). Bir başka deyişle, verilen özgürlük fiili değil, şeklidir. Meselâ, liberalizmde basın özgürlüğü, kâğıt üzerinde vardır, ama bunu kullanmak için gerekli olan maddi imkân sağlanmamaktadır. Dolayısıyla, bu özgürlüğü, ancak maddi imkâna sahip birkaç kişi kullanmaktadır. Hem de çoğunluğun özgürlüğünü çiğneyerek. Halbuki, "Sosyal Devlet-Milli Devlet'e göre, yaşanmayan hak, insan hakkı sayılmamaktadır" (A.g.e., s.183). Yani, bir hak ve özgürlük yaşanıyorsa vardır, aksi halde gerçekte yoktur.Liberalizmde basın özgürlüğünün fiili değil, şekli olduğunu, yıllarca New York Times'in yayın yönetmeliğini yapan John Swantion, veda konuşmasında şu sözlerle anlatmıştır: "Sevgili arkadaşlarım, hepimiz biliyoruz ki, özgür basın yoktur. İçimizden biriniz bile kendi fikrini dürüst şekilde açıklamaya cesaret edemez. Bizler, kulis arkasındaki finans güçlerinin araç ve köleleriyiz. Bizler, ipleri çekildikçe oynayan, zıplayan kuklalarız" (Bkz. Ömer Lütfü Mete, Tercüman gazetesi, 4.10.2006). Bunun istisnası yok mu? Elbette vardır. Ama biz, liberalizmdeki genel durumdan söz ediyoruz. Ne yazık ki, genel durum böyledir. İstisnaya en güzel örnek, İstiklâl Mücadelesi dönemindeki Anadolu basınıdır. İstiklâl Mücadelesi'nin harcını yoğurun bu basın, Atatürk tarafından 'gazi' unvanı ile taltif edilmiştir. Çok şükür, bugün de, aynı bağımsızlık anlayışını ve milli çizgiyi inançla ve ısrarla sürdüren basın organlarımız mevcuttur.Esasen, Türkiye'nin en büyük sorunlarından birisi basındır. Özellikle yaygın basın, milli kültür ve menfaatlerimizi koruma, kollama ve savunma açısından sorgulanmalıdır. Özgürlüğü şekli olsa da, hiçbir ülkede basın, Türkiye'deki gibi, milli konularda sorumsuz hareket edemez. Ne hazin bir tecellidir ki, ülkemizde basın, tam bir sorumsuzluk örneği sergilemektedir. Bazıları, basını boykot ederek, şerrinden emin olacağını ve korunacağını zannediyor. Bu, çok yanlış ve imkânsız olan bir düşüncedir. İletişim bilimci Maxwel McCombs, diyor ki: "İnsanlar dünyada olup bitenleri kitle iletişim araçları vasıtasıyla öğreniyorlar. Kitle iletişim araçlarını takip etmeyenler de, onun iletilerine maruz kalanlarla iletişim içine girmekte ve bir şekilde iletişim araçlarının içeriklerinden haberdar olmaktadır. Bu iletilerine açık kalmakla başlayan iletişim araçlarının etkilerinin ilk halkası 'haberdar olma' aşaması oluşmaktadır". İnsan, etkilenen ve etkileyen bir yaratıktır. Bir konu hakkında haberder olduktan sonra, ister istemez, tutum ve davranış değişikliği gidiyor. O bakımdan, haber kaynaklarımızın doğru, sağlam ve milli olması çok önemlidir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018