‘Sen de mi Brütüs’

Tarih her zaman tekerrür ettiği gibi yakın siyasi tarihimiz hemen her gün tekerrür ediyor. Diğer bir ifade ile Yüce Allah (c.c) bire bir yüzleştirme yapıyor. Anlatayım;

2002 Şubat'ında, Habertürk TV'de Hakan Aygün'ün sunduğu programa katılan Erdoğan bir çok konuda açıklama yaptıktan sonra şöyle diyordu:

"Ben, Erbakan'ın yanında 30 yılımı verdim. Partimi kurduğum noktaya kadar da bu çizgimi korudum. Değişim bekledim, ama bu görülmedi. 

Hep aynı şeyler okundukça hareket sekteye uğradı, beklenen ivmeyi kazanmadı. Erbakan'la ayrılma nedenlerinin ayrıntısına girmeyeceğim. Ama bunların birçoğu partilerin kapanma nedenleri arasında var. Aşırılıklar oldu. Orada noktayı koyduk. Artık biat dönemi geride kaldı. Partimiz kadro partisidir."

Tayyip Erdoğan, Erbakan'ın başbakanlığı döneminde tarikat liderlerine Başbakanlıkta verdiği iftar yemeğine ilişkin soruyu, "Ben olsam Başbakanlık konutunda tarikat liderlerine iftar yemeği vermezdim" diye yanıtladı. Erdoğan, "Adil Düzen" için de, "Adil Düzen'in adı güzel, içeriği değil. Biz, serbest ekonomik düzeni benimsiyoruz" yorumunu yapmıştı.  (https://www.milliyet.com.tr/siyaset/1-milyon-lik-lider-5225238)

18 yıl geçmiş aradan. 2013'e kadar Gülen'e yapılan övgüler hafızalarda. Tarikat liderlerinin evlerine yapılan ziyaretler malum. Kurtuluş Savaşımıza dil uzatanlara duyulan derin muhabbet ortada.

Saraylar, uçak ve araç filoları, bunların dudak uçuklatan giderleri, her kademede yapılan tartışmalı atamalar malum.

Medya biat etmiş, bürokratlar, kamu görevlileri biat etmiş halde. Yargının hali ortada. 

Ve AKP'den kopan isimler, bu isimlerin kurdukları partiler malum. Gerek Davutoğlu, gerek Babacan, Erdoğan ile neden yollarını ayırdıklarını hemen hemen aynı cümlelerle anlatıyorlar.

Bir başka başlık açayım!

Necati Çelik'i hatırlar mısınız? Ben de hatırlamıyordum. Arşivleri karıştırınca karşıma çıktı. O gün yaşanılanlarla bugün yaşadıklarımız 'cuk' diye oturunca size de hatırlatayım dedim.

Hak-İş genel başkanlığı yapmış, Refah Partisi'nden vekil olmuş ve Refah-Yol hükümetinin Çalışma Bakanı Necati Çelik. 

Bir dönemler, 'has milli görüşçü, Erbakancı' diye taltif edilen isimlerden birisi.

İşte bu kişi 28 Şubat sürecinde '28 Şubat ve İrtica Tehdidi' adlı bir kitap yazıyor. Kitapta Erbakan, Milli Görüş ve kurdukları hükümet aleyhine ne ararsan var. 

Tabi bu açıklamalar şaşkınlık yaratmış ve eski adalet Bakanı Şevket Kazan, Necati Çelik'e, "Sen de mi Brütüs?" şeklinde yanıt vermişti.

Şevket Kazan Şubat 2002'de bugüne emsal olacak şu cümleleri kuruyordu: "Biz ona hayatında göremeyeceği makamları verdik. Ben, Çalışma Bakanı olarak üniversitede öğrenci olan Çelik'i, özel kalem müdürü yapmıştım. Hak-İş Sendikası başına geçmesi de bu bakanlıktaki bilgilerin neticesidir. 

Kocaelililer listede onu 5. sırada görmek istedi, ancak Erbakan Hoca onu 2. sıraya koydu ve RP Grup Başkanvekili yaptı. Bizler onu Çalışma Bakanı yaptık. Bunlar onun hayatında görebileceği makamlar değildi. Kendisine bu imkânları veren abilerine teşekkür etmesi lazım gelirken, kalkıp bu sözleri söylemesi saygısızlığın ötesinde bir üsluptur." (https://www.milliyet.com.tr/siyaset/1-milyon-lik-lider-5225238)

Aynı Şevket Kazan, dönemin başbakanı Erdoğan'ın eleştirilerini de şu sözlerle cevaplıyordu:

"Tayyip bey İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmadan önce Refah Partisi il başkanıydı ve muhasebecilik yapıyordu. Geçinemediği için ev kirasını parti olarak biz ödüyorduk."

Aradan yıllar geçti. Benzer cümleleri bu sefer Sayın Erdoğan, Ali Babacan için kurdu. Ne diyordu Sayın Erdoğan?

"Düşünün, başbakanlığım dönemimde görev verdiğim bazı kişiler, şimdi farklı bir şekilde bize saldırıyor. Yahu sen bakansın, atılan bir adımda Başbakan'ın onayı olmadan sen o adamı atabilir misin? 

Şimdi nasıl oluyor da o işleri, 'Ben, ben, ben'… Ne beni yahu? Bir başbakan onayı vermeyecek, sen, sen kalkacaksın, adım atacaksın; bunu kime yutturuyorsun, böyle kalkıp YouTube'larda topladığınız adımlarla netice almanız mümkün değil."

Hayat işte. Her gün yüzleştirme yapıyor. Ders alanlara ne mutlu!