Serbest piyasa, dünyanın en büyük yalanıdır. Diğer birçok yalan gibi, bu yalanı da Batılı sömürgeciler uydurmuşlardır. Sömürgeciler, işin ucunda sömürü varsa, serbet piyasayı savunurlar, yoksa en katı devletçi kesilirler. Gelişmek ve kalkınmak isteyen ülkelere, sürekli serbest piyasayı telkin ederler. 'Başkalarına verir telkini, kendi yutar salkımı' misali, kendileri hiçbir zaman, söyledikleri biçimde bir serbest piyasa kurmaya çalışmamışlardır. Çünkü serbest piyasanın bir yalan, bir hayal olduğunu bilirler.Serbest piyasanın olabilmesi için serbest rekabet şartlarının oluşması şarttır. Bu da, alıcı ve satıcıların çok olmasına, piyasada malların aynı kalitede bulunmasına, firma ve tüketicilerin piyasaya serbestçe girmelerine, piyasada faaliyetlerin adalet içerisinde cereyan etmesine bağlıdır. Dahası, alıcı ve satıcılar, sürekli tam ve doğru olarak bilgilendirilmelidir. Pratikte, böyle bir rekabet ortamını oluşturmak imkansızdır. Bundan dolayı, piyasaların hiçbiri tam rekabet piyasası olarak kabul edilmez. Farz edelim ki, sıralanan bütün şartları gerçekleştirdik. Yine serbest piyasa oluşmaz. Zira hukuki müeyyidelerle ve ahlaki prensiplerle sınırlanmayan bir piyasada, serbest rekabet tekelciliğe götürür. Tabiri caizse, büyük balık, küçüğünü yutar. ABD'nin eski başkanlarından Kennedy'in ekonomik danışmanı J. K. Galbraith'e göre, dünyada serbest piyasa yok, plânlanan ve kontrol altına alınan piyasa vardır.İşte, asıl mesele, o küresel plânlayıcıları tanımaktır. Onlar, dünya ekonomisini nasıl plânlıyorlar? Plânladıklarını, hangi yolla kabul ettiriyorlar? Bunları bilmeden, daha doğrusu, o fikirleri elin tersiyle itip 'Milli Ekonomi Modeli'ne dönmeden, serbestlik yalanından ve sömürüden kurtulmak mümkün değildir.Ne yazık ki, AKP hükümeti, bu gerçeklerden ve dünyadaki gelişmelerden habersiz davranıyor. Hükümet, hâlâ daha serbestlikten, özelleştirmeden dem vuruyor. Halbuki AB ülkeleri bile, kendi aralarındaki şirket satışlarına engeller koyuyor. Fransa hükümeti, 11 sektörünü stratejik sektör ilân ediyor ve yabancı sermayeye satışını yasaklıyor. Hindistan'ın demir çelik şirketi Mittal, Avrupa'nın en büyük işletmelerinden Arcelor'a talip oldu diye, Avrupa ayağa kalkıyor. Aynı ülkeler, Türkiye'nin tam anlamıyla serbest piyasaya geçmesini, aksi halde AB üyeliğine alınmayacağı söylüyorlar. Hükümet, AB ülkelerine, "Hani ekonomide korumacılık ve milliyetçilik olmayacaktı. Bu sizin yaptığınız nedir?" demiyor. ABD de uygulamalar aynı. Çin, ABD'de özel bir petrol şirketini satın almak istedi. Kongre, "milli çıkarlara aykırıdır" kararı alarak, bu satışı reddetti. Ezcümle, serbest piyasanın, yani liberalizmin teorideki "bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar" ilkesi, uygulamada, "bırakınız soysunlar, bırakınız çalsınlar" ilkesine dönüşüyor. Nitekim ülkemizde de böyle olmuştur. Serbest piyasının şu gerçeği gündeme hiç getirilmemiştir: Serbest piyasada, serbestlik ne kadar artarsa, kontoller de o oranda artar. Ülkemizde ise serbest piyasa, kontrolleri kaldırmak olarak algılanmıştır. Uygulama da bu şekilde olunca, ortaya tam bir soygun ve vurgun düzeni çıktı. Başta ABD olmak üzere birçok devlet, ülkesine giriş çıkış yapan paraları kontrol ederken, Türkiye, tamamen serbest bıraktı. Öyle ki, ülkemize bir gecede milyar dolarlar, hiçbir kontrole tabi olmadan girip çıkabilir. Bu uygulama, Türkiye'yi yol geçen hanına çevirdi ve kara para aklama cenneti yaptı. Açıkçası, serbest piyasa adı altında, yolsuzluğa serbestlik verildi. Bunu yapan siyasi partiler, sonra kalkmış "yolsuzlukla mücadele edeceğim" diyerek halktan oy istemişlerdir. Halk da oy vermiş, iktidara getirmiş, fakat bir bakmış ki, o kişiler de baştan aşağı yolsuzluğa bulaşmışlar. Bataklığı kurutmadan, sineklerle mücadeleye kalkarsanız olacağı budur. Yani, serbestlik yalanını silip atmadan, yolsuzlukla mücadele etmek imkansızdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018