Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz

Dün gemileriyle, uçaklarıyla, toplarıyla, yüz binlerce askerleriyle Anadolu'yu işgale gelenler 19 Mayıs 1919'da atılan ilk adım ve devam eden adımlar ile geldikleri gibi gittiler.

Aynı güçler (emperyalistler) bu kez sadece paraları ile geldiler. İşte o para ile insanımızın önüne, dini, milli ve ulusalcı söylemlerde bulunan lider ve partileri koydular.

Bu lider ve partileri, iktidar olmak için veya iktidarda kalmak için ne kadar dini, ne kadar milli ve ne kadar da ulusalcı başlık ve değerimiz varsa hepsini tartışmaya açtılar.

Dün Osmanlı ayakta iken ekonomisini, limanlarını, fabrikalarını, demiryollarını, madenlerini hatta parasını kendi kontrolüne aldılar.

Bugün aynı güçler para ile ülkemizin bankalarını, limanlarını, işletmelerini, haberleşme sistemlerini, enerji santrallerini, fabrikalarını, altın madenlerini, bakır, demir, linyit, bor gibi nice madenleri yine para ile ele geçirdiler.

Anadolu'da sadece biz (Türk Milleti) kalmıştık. Onu da, bir kumpas ile 1. Dünya savaşına çekerek savaş meydanlarında şehit ettiler.

Osmanlı masa üstünde Mondros'u, masa altında Sevr'i imzaladı. Anadolu pay edilmiş, işgal çoktan başlamıştı.

İşte o şartlarda Türk milletinin canı, namusu, vatanı ve şerefi için bu milletin önüne bir lider, bir önder geçti.

Allah'ın yardımıyla bu kutlu savaşı kazandı. Yok, olan bir imparatorluktan bir devlet kurdu.

Dün Sevr'i hazırlayanlar daha yüz yıl geçmeden Büyük Ortadoğu Projesini hazırladı. Dün Sevr ile Anadolu'yu işgal edenler bugün BOP ile komple İslam coğrafyasını işgal etti.

Dünün Sevr'i bugünün BOP'u artık kapımızda. Önlerindeki engel ise Atatürk.

Özellikle son yıllarda Atatürk'ün direk hedef alınması bugünlerde Lozan üzerinden cumhuriyetin hedef alınması, bu planın bir parçasıdır.

Neden Atatürk hedefte?

"Türklerin yolları İslam ile kesilebilir. Bu milleti ne kadar karanlığa itersek, bölgedeki çıkarlarımıza o kadar hizmet etmiş oluruz." (Joseph Grew ABD eski Türkiye Büyükelçisi)

"Yapılması gereken Atatürk ün hem din, hem de Kürt düşmanı olduğu fikrinin yayılmasıdır." (Kurt Ziemke)

"Amerikan kontrolünde bir halife ile İslam dünyasını yönetmek bizim için en masrafsız yoldur." (Bill Clinton, ABD eski başkanı)

ABD'nin ünlü siyaset bilimcisi S.Huntington: "Türkiye, Atatürk'ün mirasını, Rusya'nın Lenin'in mirasını reddedişinden daha eksiksiz bir şekilde reddetmek zorundadır."

CIA eski şefi, 'Başkanlık' fikrinin sahibi, 15 Temmuz'un gölgesi Graham Fuller 'Yeni Türkiye' adlı kitabında: 'Kemalizm miadını doldurdu. Artık piyasacı-küreselleşmeci İslam'ın ana belirleyici olduğu Osmanlı benzeri Yeni Türkiye'nin zamanı geldi' diyordu.

1974-1980 yıllarında CIA'nın Türkiye İstasyon şefi Paul Henze: 'Yeni dünya düzeni ile birlikte Atatürkçülük ölmüştür. Ulus devletler modeli bitmiştir. Türkiye, Osmanlı gibi çok kültürlü, çok dinli ve çok ırklı bir yapıyı benimsemelidir' diyordu.

Bu devletin merkez otoritesi Atatürk'tür

Paul Henze ve Graham Fuller'in yerli versiyonları da aynı şeyleri söylüyorlarsa bizim, Atatürk'e, cumhuriyete sahip çıkmamız hem vatan hem de iman borcumuzdur.  

Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, emperyalistler ve içimizdeki sözcülerine karşı "Atatürk vatandır, Atatürk bayraktır, Atatürk tam bağımsızlıktır, Atatürk birleştirici harçtır' duruşunu, bugün milli ve manevi değerlerimize inanan, yaşayan ve gönlünde hisseden her vatandaşımızın göstermesi gerekir.

Bu devletin merkez otoritesi Atatürk'tür ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'Bizce Atatürkçülük' başlığındaki şu açılımı hepimiz için birleştirici payda olmalıdır.

Bizce Atatürkçülük: Tam bağımsızlıktır, demokrasidir, cumhuriyete sahip çıkmaktır, üniter devlet demektir, kayıtsız şartsız millî hakimiyettir, ulusal egemenlik demektir…

Manda ve himayeyi kabul etmemektir, ulusal bir savunma demektir, hiçbir sahada yabancı denetiminde olmamaktır, emperyalizmi reddetmektir, emperyalizme araç olmayı reddetmektir, yabancı denetimini reddetmektir…

Bir milletin dinî ve millî hassasiyetine saygılı devletlerle ilişki kurmasıdır, azınlık tanımını Lozan'a göre yapmaktır, Sünni, Şii, Alevi, Bektaşi ayrımı yapmadan bir olmaktır…

Türk, Kürt, Laz, Çerkez vs. etnik ayrıma gitmeden "Türk milleti" diyebilmektir,  devleti ve milleti ile sivili ve askeri ile bir bilek bir yürek olabilmektir…

Osmanlıcı olmamaktır, milletin manevî değerlerine sahip çıkmaktır, mazlum milletlere yardım etmek, Batı'ya karşı işbirliği, güç birliği demektir, harama helal, helale haram dememek; Ehl-i Beyt mantığında dindar olmaktır…

Kısaca Atatürkçülük; "Ne mutlu Türküm diyene" diyebilmektir.

Bayramımız kutlu olsun…