Gerçekten de en mükemmel sistemler bile eğer onu uygulayacak insan olmadığında hiçbir şey ifade etmeyecektir. Bugün dünyada bu kadar zulüm varsa, insanlar haksız yere öldürülüyorsa, bunun sebebi insanlığın insan hakları kavramından mahrum olması değildir. Aksine problem bu insan haklarını dünyaya doya doya yaşatacak insanların olmamasından ya da olsa bile bu kadroların söz sahibi olamamalarından kaynaklanmaktadır. Dolayısı ile her şeyden önce kaynakların verimli kullanılması ve herkesin kullanımına sunulması için bu kaynakları kullanacak insanın onu bütün insanlığın hizmetine sunacak bir sorumluluk ve hesap verme duygusuna sahip olması gerekir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu olmadığı takdirde, eğer bu kaynakları kontrol edenler bunu bir sömürge mantığı ile ele alırlarsa, sonsuz olan bu kaynakların insanlığa faydasız olması kaçınılmazdır.Kaynakların sınırsız olduğu gerçeğinden hareketle, şu soruya cevap arayalım; insan nüfusu arttıkça ihtiyaç duyulan tüketim miktarı ile ortaya çıkan üretim miktarı arasında nasıl bir oran söz konusudur? Kapitalist anlayışın kuramcılarından Malthus nüfusun geometrik olarak, gıda maddelerinin ise aritmetik olarak arttığını ifade etmişti.Kapitalist anlayışlar kaynakların sınırlı olduğu yanılgısından yola çıkarak, emeğin marjinal veriminin sınırlı kaynaklardan dolayı azalacağını iddia etmiş ve görüşünü de azalan verimler kanunu olarak ifade etmiştir. Buradan yola çıkarak artan dünya nüfusunun, kaynakların yetersizliğinden dolayı kendisine bakamayacağı sonucuna varmıştır. Oysa bu sübjektif görüşü bir kenara bırakıp dünyanın gerçeklerinden yola çıkarsak, para miktarı ve teknoloji kısıtlamaları kaldırıldığında ve kaynakların sınırsız olduğu dikkate alındığında, hem emek, üretim eğrisi, hem de eğrinin eğimi sürekli artacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.