Size hak söz söylendiğinde sinirlenmeyin
Âl-i Muhammed aleyhimus-selâm'ın fakir sevenlerini tahkir etmeyin; onları azarlamayın; onlara lütufta bulunun
14.04.2025 17:15:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"Âl-i Muhammed aleyhimus-selâm'ın fakir sevenlerini tahkir etmeyin; onları azarlamayın; onlara lütufta bulunun.
Allah'ın, malınızda onlar için karar kıldığı hakkı kendilerine verin; onlara ihsanda bulunun; Âl-i Muhammed aleyhimus-selâm'ın adıyla halkın malını yemeyin.
Çünkü ben Hz. Sadık aleyhi's-selâm'ın şöyle buyurduğunu duydum: "İnsanlar bizim hakkımızda üç gruptur: Bir grup Kaim'imizin (İmam Mehdi'nin) zuhur etmesi ümidiyle (onun hükümetinde) dünyamızdan bir şeye ulaşmak için bizi seviyorlar; onlar sözlerimizi söyleyip ezberliyorlar; fakat amelimize gelince kusur ediyorlar. Allah onları cehenneme atacaktır.
Bir grup da bizim adımızla halkın malını yemek için bizi severler; sözümüzü dinlerler; amel yapmakta da kusur etmezler; Allah-u Teâla onların karınlarını ateşle dolduracak; açlık ve susuzluğu da onlara musallat kılacaktır.
Bir grup da bizi severler; sözlerimizi öğrenirler; emirlerimize itaat ederler; yaptığımız amellere aykırı harekette bulunmazlar; onlar bizdendir; biz de onlardanız."
Zengin zenginliği, fakir de fakirliği oranında yardımda bulunmayı terk etmemelidir.
Kim, Allah'ın onun en önemli ihtiyacını yerine getirmesini dilerse, en fazla ihtiyaç duyduğu malı, Âl-i Muhammed ve onların sevenlerine ulaştırmalıdır.
Size hak söz söylendiğinde sinirlenmeyin. Hak ehli, hak sözü açıkça söylediklerinde onlara kızmayın. Çünkü mümin kendisine söylenen hak söze öfkelenmez.
Hz. Sadık aleyhi's-selâm'ın huzurunda olduğum bir vakitte İmam aleyhi's-selâm: "Ey Mufazzal, ashabın ne kadardır?" diye sorduklarında "Pek azdır." dedim.
Kufe'ye döndüğümde Şiîler bana saldırıp; etimi yediler (yani gıybetimi ettiler); haysiyetime dokundular; hatta bazıları bana saldırıda bulundu. Bazıları beni vurmak için Kufe'nin sokaklarında pusu kurdular ve hiçbir iftiradan çekinmediler.
Öyle ki bu olay İmam Sadık aleyhi's-selâm'a bile ulaştı. Sonraki yıl (Hicaza döndüğümde) İmam'la ilk karşılaştığımızda selâmlaştıktan sonra şöyle buyurdular:
"Ey Mufazzal, hakkında duyduğum bu söylenen sözler nedir?"
Cevapta: "Söylenen sözlerin bana bir zararı yoktur." dedim.
Hz. Sadık buyurdular ki: "Evet, o sözler onların kendi zararınadır; öfkeleniyorlar mı? Yazıklar olsun onlara; ashabın pek azdır dediniz, hayır, Allah'a andolsun ki onlar bizim Şiamız değillerdir; Şiamız olsaydılar, sözünden öfkelenip rahatsız olmazlardı. Allah bizim Şiamızı, onlarda bulunan sıfatlardan başka sıfatlarla vasfetmiştir.
Cafer Sadık Şiası dilini korumalıdır. Yaratıcısı için çalışmalıdır. Efendisine ümit etmeli ve Allah'tan, korkması gereken bir şekilde korkmalıdır.
Yazıklar olsun onlara; acaba onların arasında, çok namaz kılmakla yay gibi bükülen veya şiddetli korkudan dolayı şaşkınlara benzeyen, huşu ve huzudan körler gibi olan, oruç tutmaktan hastalar gibi görünen ve uzun süreli susmak ve sükût etmekten dolayı da sağırlara benzeyen bir kimse var mıdır?
Acaba onların arasında geceleri çok namaz kılmakla ve gündüzleri de oruç tutmakla kendisini zahmete düşüren veya Allah korkusundan ve biz Ehlibeyt'in sevgisinden dolayı dünya lezzeti ve nimetlerinden kendisini mahrum bırakan bir kimse var mıdır?
Onlar nasıl bizim Şiamız olabilirler? Oysaki onlar, bizim düşmanlarımızla düşmanlık ediyorlar ve bunu yapmakla onların düşmanlığını daha da çoğaltıyorlar.
Onlar (soğuktan inleyip hırıldayan) köpekler gibi hırıldıyor; kargalar gibi ihtiras ediyorlar. Bil ki eğer onların sana çıkışma ve saldırılarından korkmasaydım, evine girip, kapıyı üzerine kapatmanı ve hayatta olduğun müddetçe yüzlerine bakmamanı emrederdim.
Fakat yanına gelirlerse onları kabul et. Allah onları kendilerine hüccet kılmıştır; aynı zamanda onlarla da diğerlerine hücceti tamamlamıştır."
Sakın dünya, dünya nimetleri, dünya güzellikleri ve dünya mülkü sizi aldatmasın; bunların size bir faydası olmaz. Allah'a andolsun ki kendi ehline de bir faydası olmamıştır.
Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, mevlamız Muhammed Peygambere ve pak Ehlibeyt'ine salât olsun." (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Allah'ın, malınızda onlar için karar kıldığı hakkı kendilerine verin; onlara ihsanda bulunun; Âl-i Muhammed aleyhimus-selâm'ın adıyla halkın malını yemeyin.
Çünkü ben Hz. Sadık aleyhi's-selâm'ın şöyle buyurduğunu duydum: "İnsanlar bizim hakkımızda üç gruptur: Bir grup Kaim'imizin (İmam Mehdi'nin) zuhur etmesi ümidiyle (onun hükümetinde) dünyamızdan bir şeye ulaşmak için bizi seviyorlar; onlar sözlerimizi söyleyip ezberliyorlar; fakat amelimize gelince kusur ediyorlar. Allah onları cehenneme atacaktır.
Bir grup da bizim adımızla halkın malını yemek için bizi severler; sözümüzü dinlerler; amel yapmakta da kusur etmezler; Allah-u Teâla onların karınlarını ateşle dolduracak; açlık ve susuzluğu da onlara musallat kılacaktır.
Bir grup da bizi severler; sözlerimizi öğrenirler; emirlerimize itaat ederler; yaptığımız amellere aykırı harekette bulunmazlar; onlar bizdendir; biz de onlardanız."
Zengin zenginliği, fakir de fakirliği oranında yardımda bulunmayı terk etmemelidir.
Kim, Allah'ın onun en önemli ihtiyacını yerine getirmesini dilerse, en fazla ihtiyaç duyduğu malı, Âl-i Muhammed ve onların sevenlerine ulaştırmalıdır.
Size hak söz söylendiğinde sinirlenmeyin. Hak ehli, hak sözü açıkça söylediklerinde onlara kızmayın. Çünkü mümin kendisine söylenen hak söze öfkelenmez.
Hz. Sadık aleyhi's-selâm'ın huzurunda olduğum bir vakitte İmam aleyhi's-selâm: "Ey Mufazzal, ashabın ne kadardır?" diye sorduklarında "Pek azdır." dedim.
Kufe'ye döndüğümde Şiîler bana saldırıp; etimi yediler (yani gıybetimi ettiler); haysiyetime dokundular; hatta bazıları bana saldırıda bulundu. Bazıları beni vurmak için Kufe'nin sokaklarında pusu kurdular ve hiçbir iftiradan çekinmediler.
Öyle ki bu olay İmam Sadık aleyhi's-selâm'a bile ulaştı. Sonraki yıl (Hicaza döndüğümde) İmam'la ilk karşılaştığımızda selâmlaştıktan sonra şöyle buyurdular:
"Ey Mufazzal, hakkında duyduğum bu söylenen sözler nedir?"
Cevapta: "Söylenen sözlerin bana bir zararı yoktur." dedim.
Hz. Sadık buyurdular ki: "Evet, o sözler onların kendi zararınadır; öfkeleniyorlar mı? Yazıklar olsun onlara; ashabın pek azdır dediniz, hayır, Allah'a andolsun ki onlar bizim Şiamız değillerdir; Şiamız olsaydılar, sözünden öfkelenip rahatsız olmazlardı. Allah bizim Şiamızı, onlarda bulunan sıfatlardan başka sıfatlarla vasfetmiştir.
Cafer Sadık Şiası dilini korumalıdır. Yaratıcısı için çalışmalıdır. Efendisine ümit etmeli ve Allah'tan, korkması gereken bir şekilde korkmalıdır.
Yazıklar olsun onlara; acaba onların arasında, çok namaz kılmakla yay gibi bükülen veya şiddetli korkudan dolayı şaşkınlara benzeyen, huşu ve huzudan körler gibi olan, oruç tutmaktan hastalar gibi görünen ve uzun süreli susmak ve sükût etmekten dolayı da sağırlara benzeyen bir kimse var mıdır?
Acaba onların arasında geceleri çok namaz kılmakla ve gündüzleri de oruç tutmakla kendisini zahmete düşüren veya Allah korkusundan ve biz Ehlibeyt'in sevgisinden dolayı dünya lezzeti ve nimetlerinden kendisini mahrum bırakan bir kimse var mıdır?
Onlar nasıl bizim Şiamız olabilirler? Oysaki onlar, bizim düşmanlarımızla düşmanlık ediyorlar ve bunu yapmakla onların düşmanlığını daha da çoğaltıyorlar.
Onlar (soğuktan inleyip hırıldayan) köpekler gibi hırıldıyor; kargalar gibi ihtiras ediyorlar. Bil ki eğer onların sana çıkışma ve saldırılarından korkmasaydım, evine girip, kapıyı üzerine kapatmanı ve hayatta olduğun müddetçe yüzlerine bakmamanı emrederdim.
Fakat yanına gelirlerse onları kabul et. Allah onları kendilerine hüccet kılmıştır; aynı zamanda onlarla da diğerlerine hücceti tamamlamıştır."
Sakın dünya, dünya nimetleri, dünya güzellikleri ve dünya mülkü sizi aldatmasın; bunların size bir faydası olmaz. Allah'a andolsun ki kendi ehline de bir faydası olmamıştır.
Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, mevlamız Muhammed Peygambere ve pak Ehlibeyt'ine salât olsun." (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.