Zaman oluyor, bırakın yazı yazmayı; bilgisayarın karşısına geçmeyi bile canımız istemiyor. Zaman oluyor, kalbimizdeki duyguları yazıyoruz, tekrar silip; "Söylesem, tesiri yok" düşüncesine kapılıp; vazgeçiyoruz. Zaman oluyor, düşüncelerimiz kalbimizde bir yara halini alıyor. Gönlümüz yanardağ misali kaynayıp duruyor. Zaman oluyor, gönül derinliklerinden bir ses; "Tesiri olmasa bile yaz; susmak gönül için ziyandır, bu haline razı değilim" diyor..! Bakıyoruz ki ; "Sussam, gönül razı değil..!" Başlıyorsunuz; konuşmaya, yazmaya?Peki, bizi bu duygulara sevk eden unsurlar nelerdir, dersiniz?Yaşadığımız toplumda karşılaştıklarımız, gördüklerimiz, yaşadıklarımız tabii ki! Medeniyet götürdüğümüz, insanlığı öğrettiğimiz, elimizi öptürdüğümüz milletler, adeta geçmişin intikamını alırcasına, bize el açtırıp, el öptürüp, kapılarında medet umar bir vaziyete getirdiler.Bir zamanlar dünyaya hükmeden, çağ açıp çağ kapayan, tarihler yazan bir milletin evlatlarının düştüğü durum; diğer yanda bu hâli içine sindirebilen, rahatsızlık duymayan; duyarsız bir toplum..!Yaz, söyle istediğin kadar, "Tesiri yok!"Milletimizin genel çoğunluğu, günü kurtarma mantığına alıştırıldıktan sonra, çevresinde cereyan eden olaylara karşı alabildiğine duyarsız olmaya başladı. Bırakın yaşanan olayların arkasında dönen dolapları; görünen kısımlarını bile anlamaktan uzak bir görüntü sergilenmekte. Hayasızlık, yolsuzluk, haksızlık toplumun yapısına sirayet etmiş. Hele vatan diye derdi olanlar, o kadar azalmış ki; bir avuç kalmış... Onların bile rotaları, birbirinden farklılık arz ediyor. Bir toplum ancak bu şekilde öz benliğinden, karakterinden hayal bile edilemeyecek şekilde koparılırmış meğer..!Kendi öz benliğine ve medeniyetine sahip çıkmayan, milli bütünlüğünü koruyamayan devletin ebed müddet yaşayabilmesi asla ve asla mümkün değildir. Ne kadar güçlü gözükürse gözüksün, milli şuurdan ve maneviyat kaynaklarından uzaklaşmış bir milletin ne devleti kalır ne de vatanı..!Ne yazık ki, insanımız; kartel medyanın, toplum mühendisi adı altındaki etki ajanlarının ve "Ruhunu ecnebiye satmış kanaat önderlerinin" telkinleriyle, ecnebi senaryolarında figüranlık yapa yapa kendi ruh ve beden sağlığını, kendi geleceğini, bayrağı altında yaşadığı vatanının geleceğini hiçe sayacak kadar duyarsız bir hale gelmiştir... Ekonomiden iç siyasete, iç siyasetten dış siyasete, kültürden eğitime hemen her konuda "mesafe alındığı yalanına" inandırılmış insanımızı ulusal hassasiyetler konusunda bilgilendirip ikna edebilmek de işin cabası? İnsanımız güven bunalımında, insanımız kandırılmış, insanımız sindirilmiş? Vatan adına, bayrak adına, millet memleket adına söylenenlere kulak tıkayanlarla karşılaşınca, geleceğimiz adına umutlarımızı yitirme noktasına geliyoruz...Gel de konuş, gel de yaz! Lakin, mesele, ayaklarımızın altından türlü oyunlarla kaydırılmaya çalışılan, "tapusu bu topraklarda sıra dağlar gibi yatan, şehit ve gazilerimize" ait olan vatan toprakları ve milletimizin geleceği olduğu için yüreğimize taş basıp; "söylesem, tesiri yok; sussam gönül razı değil..!" deyip, karşınıza geliyoruz. Allah (cc) sonumuzu hayreyleye?
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Hüseyin Baş’tan gençlere mesaj / 29.03.2024
- ‘Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz!’ / 28.03.2024
- İkiyüzlü siyaset kaldığı yerden / 27.03.2024
- Siyaset deccalları / 26.03.2024
- Oyları bölün! / 25.03.2024
- Atatürk’ün her ilkesi önemlidir / 23.03.2024
- Yerelden genele değişimi başlatalım / 22.03.2024
- Sayılı gün çabuk geçer / 21.03.2024
- Atatürk diyor ki! / 20.03.2024
- Haydi, artık karar verin! / 19.03.2024
- ‘Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz!’ / 28.03.2024
- İkiyüzlü siyaset kaldığı yerden / 27.03.2024
- Siyaset deccalları / 26.03.2024
- Oyları bölün! / 25.03.2024
- Atatürk’ün her ilkesi önemlidir / 23.03.2024
- Yerelden genele değişimi başlatalım / 22.03.2024
- Sayılı gün çabuk geçer / 21.03.2024
- Atatürk diyor ki! / 20.03.2024
- Haydi, artık karar verin! / 19.03.2024