Söz var doları indirir söz var doları coşturur!

Geçen hafta, 'Ekonominin kitabını yazdık ve yazmaya da devam ediyoruz' diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazartesi günkü kabine toplantısından sonra açıklamalarda bulundu.

Erdoğan'a göre ülkemiz ekonomisinde yaşanan fiyat artışlarına enflasyon demek doğru değil. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu konuşmasında, "Fiyatlardaki düzenli artışı ifade eden enflasyonun olduğu yerde yatırım olmayacağı, üretim azalacağı, istihdam düşeceği için dengeler bozulur. Buna karşılık sadece kurdaki yükselişe bağlı olarak kimi ürünlerde ortaya çıkan fiyat artışı ise yatırımı, üretimi ve istihdamı doğrudan etkilemez. Tam tersine kurdaki rekabet gücü yatırımda, üretimde ve istihdamda artışa yol açar. Ülkemizde yaşanan durum tam da budur. Yani fiyat artışıdır" dedi.

"Velev ki bunun adı enflasyon olsa bile dünyaya baktığımızda ülkelerin enflasyonu yenmek için farklı politikalar izlediğini görüyoruz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizi bu ekonomik Kurtuluş Savaşı'ndan da zaferle çıkartacağız" diye de ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kurlardaki artışı makul gösteren bu sözlerine dolar kuru, önceki gün önce yüzde 1 artışla 11.47 TL'nin üzerini görerek yanıt verdi. 

Daha sonra yanıtını daha da pekiştiren dolar, dün bir ara 13.49 TL'nin üstünden hükümetin yapacağı şeyleri seyrine devam etti.

Son 19 yılda Sayın Erdoğan'ın ifade ettiği hangi kurtuluş savaşından zaferle çıktık bilmiyorum, ancak ekonomide bir mücadele varsa o da Türkiye ekonomisinin Ak Parti iktidarından kurtuluş savaşıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'fiyatlardaki düzenli artışın enflasyon', 'kimi ürünlerdeki zamların ise fiyat artışı' olduğunu ifade edince, son aylarda 'kimi ürünlerde' mi fiyat arttı yoksa hepsinde mi diye merak ettim.

Mesela TÜİK verilerine göre gıda fiyatları son bir yılda yüzde 30 yükselmiş.

Ağustos 2020-Ağustos 2021 arasında salatalık yüzde 128, kabak, yüzde 87, tavuk eti yüzde 64, ayçiçeği yağı yüzde 61, margarin yüzde 54, havuç yüzde 52, domates yüzde 50, yumurta 49, mercimek yüzde 42, zeytinyağı yüzde 40, kuru soğan ve patlıcan 37, tuz yüzde 36, süt ve yoğurt yüzde 35, nohut, patates, kaşar peyniri, balık ve sucuk ise yüzde 34 zamlanmış. Eylül-Ekim-Kasım aylarındaki artışları da bunlara eklerseniz zamlar çok daha yüksek olduğu görülecektir.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'a göre bu zamlara bakıp 'enflasyon var' demek doğru değil. 

Peki, bunlar ne?

Bunlar enflasyon değil, fiyat artışı… 

Hükümete göre enflasyon ya da fiyat artışı her ne halt ise bu sorunlar altında inim inim inleyen dar gelirli milyonlarca vatandaş ne yapacak?

Döviz kurlarındaki artış ve Türk lirasındaki değer kaybıyla ekmeğe, suya, peynire, yağa, ete, yumurtaya vesaire gıda ürünlerine gelen zamları umursamayacak ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi "kur artışıyla oluşan rekabet gücünün yatırımda, üretimde ve istihdamda artışa yol açmasını" bekleyecek.

Oysa hükümetin düşünmediği şey, vatandaşın artık sabır taşı çatlamak üzere olduğu gerçeğidir. 

5 bin TL'lik atkıyı boynuna asan, sonra da millete 'bunlara alışacaksınız' diyenlerin tuzu kuru, ancak milyonlarca vatandaş ay sonunu nasıl getireceğini kara kara düşünüyor. 

Aslında durum net olarak şu; Ak Parti 19 yıllık har vurup harman savurmanın faturasını şimdi, muhafazakâr kesime dini söylemler kılıfıyla, milliyetçi kesime ise 'kurtuluş savaşı' gibi milli söylemeler kılıfıyla millete acı acı ödetiyor… 

Millet bu acı reçeteye gıkını çıkarmaz ve hesabını seçim sandığında sormaz ise tarihin tekerrür etmesi kaçınılmaz olur.