Lise yıllarıma rastlayan 12 Eylül öncesi, siyasetin en karmaşık olduğu, at izi ile it izinin biri birine karıştığı, fikir ayrılıklarının en yoğun olduğu, eğitimsizliğin zirve yaptığı, dindarların en fakir ve en güçsüz dönemlerine rastladığı bir zamandı... Dindarların ne bir güçlü holdingi, ne bir para kaynağı, ne bir basın imparatorluğu, ne de güçlü bir organizasyonları yoktu. Bu dönemlerde dindar düşünenler hep ezilir, dışlanır, sürgünlerle geçen bir hayat sürerdi. Fikir sahibi olan herkes bu dönemin çilelerinden nasibini almıştır. Dindarlara yönelik birkaç sayfalık bir kitap, bir dergi çıksa; bir gazete yayına başlasa, hemen ona sımsıkı sarılır, onu maddi yönden ayakta tutmak için dindar düşünenler maddi imkanlarını seferber ederdi. Tirajını artırmak için canla başka mücadele verilirdi. O zaman her dindar düşünenin kafasına "Müslüman zengin olmalı, güç sahibi olmalı, o zaman adalet sağlanır, insanlara mutluluk verilir, hak ve hukuk o zaman yerini bulur." Gibi düşünceler aşılanır ve bu düşünceler taraf bulurdu. Gün oldu harman oldu. 12 Eylül darbesi oldu? Sonrasında sivil irade toplumun bu yöndeki ihtiyacının karşılanacağı ortamları oluşturmaya başladı?Dindarlar, önlerine çıkan ve dindarların bu beklentisine cevap verebilecek her türlü organizasyona destek verdiler. Kitaplara, dergilere, gazetelere; vakıflara, derneklere, bankalara; kurulan radyolara, televizyonlara, sahip çıktılar?Yavaş yavaş dindarlar her sahada söz sahibi olmaya başladılar. Önceleri yolunda gittiğini zannettiğimiz dindar organizasyonlar, iktidar yolunu da bulunca iş çığırından çıkmaya başladı. "Dünün mücahitleri, bugünün mütahitleri oldular." Paraya sahip oldukça ölçüler sapmaya başladı, dünya imtihanında sınıfta kalmaya başladılar. Fakirin hakkı olan zekatlar, fitreler, kurban etleri derileri, cemaat hizmetlerine akmaya başladı. Hizmetler sayesinde aşağıda açlar, yukarıda lortlar kamarası oluştu. Paralar ve güç tekelleştikçe sokaktaki açlar, muhtaç akrabalar, aç ve sefil bırakıldı. Sözde dindar vakıflar, sözde dindar medya, sözde dindar organizasyonlar, ot biter gibi çoğaldı. Geçmişte yapılan hatalar sadece boyut değiştirdi. Dün dindara yapılan haksız sataşmalar, yalan haberler, merhametsiz davranışlar, zalimlikler, iftiralar, yolsuzluklar, bugün sözde dindarlar tarafından, kendilerince öteki saydıklarına yapılmaktadır. Hem de yaptıklarını kendilerine mubah görecek kadar da ölçü sapmasına maruz kalarak?Yalan haberi, iftirayı, gerçekleri saklamayı, yandaşları korumayı, haksız rekabeti ve haksız kazancı kendilerine meşru gören bir anlayışa bürünerek...Güç sahibi olunca gücü hak zanneden zavallı sözde dindarlar, hak çizgisinden süratle uzaklaşmakla kalmayıp aynı zamanda insanlığın beklediği hak ve adaletin adresi olan İslam dinine en büyük zararı da vermektedirler. Ey sözde dindar geçinen fikir fukaraları, para babaları, medya patronları, kanaat önderleri, yaptığınız yanlışlara ne kadar kendinizce haklı sebepler bulursanız bulun, yalan dünyada ne kadar haksız güç sahibi olursanız olun, insanların samimi din duygularını kullandığınızdan dolayı, Allah'ın şaşmaz adalet terazisinde hak ettiğiniz cezayı bulacaksınız.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- ‘Biz bitti demeden bitmez’ miş / 20.04.2024
- Timsah gözyaşları kanıma dokunuyor / 19.04.2024
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024
- Bayramı fırsat bilmelidir / 09.04.2024
- Elveda ey Ramazan / 08.04.2024
- ‘Oldum’ diyen insan azarmış / 06.04.2024
- Timsah gözyaşları kanıma dokunuyor / 19.04.2024
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024
- Bayramı fırsat bilmelidir / 09.04.2024
- Elveda ey Ramazan / 08.04.2024
- ‘Oldum’ diyen insan azarmış / 06.04.2024