Sözün bittiği yerdeyiz

Kim ne derse desin, kim topluma hangi yalan ve pembe tabloyu pompalarsa pompalasın; sözün bittiği yerdeyiz.
Gökten ölüm yağıyor. Yerden savaş, kaos, yokluk ve yoksulluk fışkırıyor.
Sözün bittiği yer tam da burası!
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın son çeyrek asırda ortaya koyduğu yüreği, imanı, ikazı, hizmeti, çözümü, modeli ve siyaseti göz önüne getirin?
Söylenmedik söz kalmadı.
Yapılmadık uyarı kalmadı.
Gösterilmedik yol kalmadı
Ortaya konmadık çözüm, çare ve model kalmadı.
Rusya'sından BRICS ülkelerine kadar 4 milyar nüfusluk dünya Prof. Dr. Baş'ı dinledi, duydu, tezine ve modeline uydu; kurtuldu.
Türk milleti ve siyaseti sırtını döndü.
Memleket ahalisi, kendi içinden doğup dünyayı aydınlatan güneşe, ilme, gerçeklere sırtını döndü. Yalana, harama, yanlışa ve düzenbazlığa teslim oldu.
Halbuki dünyanın 4 milyarlık nüfusuna adalet, zenginlik, refah ve huzur getiren Prof. Dr. Baş'a ve Milli Ekonomi Modeli'ne öncelikle ve en başta sahip çıkması gereken kesim, Hacı Bektaş-ı Veli, Horasan erenleri ve Ehl-i Beyt nefesiyle İslam olan ve Hakka teslim olan Türk milletidir.
Millet ve memleket olarak ne kadar bozulmuşuz ki, bizi kurtaracak gerçeklerden bu derece kopup yanlışa, yalana, kaosa ve batıla savrulduk!
Sözün bittiği, denizin bitip devlet ve millet gemisinin karaya oturduğu bugün, bu muhasebeyi yürekten ve tam bir samimiyetle yapıp dönme günüdür.
Müslümanlar ve memleket ahalisi, zannediyorlar ki, âlemlerin Rabbi ve yaratıcısı olan Yüce Allah'ın kendileri üzerinde ve yaşadıkları dünyaya ve kainata dair hiçbir hesabı yok?
Dilediğimiz gibi yalan-yanlış işlere bulaşacağız, Allah bizi görmeyecek, işimize karışmayacak...
İstediğimiz gibi Kelime-i Tevhid'den Muhammed Resulullah'ı çıkartacağız, domuz etini kasaplık hayvan eti yapacağız, zinayı serbest hale getireceğiz, devlet ve milleti faize batıracağız. Millet malını dilediğimiz gibi yandaşa ve ecnebilere peşkeş çekeceğiz, küresel işgalcilerle ortaklık içinde İslam dünyasında Müslüman avına çıkacağız, bütün bu fecaâtı doğru icraat diye yutacağız-yutturacağız; Yüce Allah da hepsini yutacak, bize hiçbir fatura kesilmeyecek?
Yüreğimiz, elimiz, dilimiz, oyumuz, fetvamız Müslüman kanına bulaştı; düşünüyoruz ki, bu milyonlarca masumun kanlarının ve canlarının hesabı bizden sorulmayacak?
Böylesi ağır ve vahim bir şuursuzlukla malul hale geldik!
Sözün bittiği yer, işte burasıdır.
Bu memleket ahalisi Müslümandır. Bu memleket şüheda kanıyla sulanmış İslam toprağıdır. İçinde yaşadığımız coğrafya İslam coğrafyasıdır?
Bu memleket, bu dünya ve bu kainat da sahipsiz değildir; hani ABD ve AB tarafından köşeye sıkıştırıldıklarında siyasilerimiz diyorlar ya, her hesabın üstünde bir hesap vardır!
Evet, her bilenin üstünde bir bilen, her hesabın üstünde bir hesap vardır!
Âlemlerin rabbi Allah'tır.
Mü'min yüreklere O'nun uyarısı açıktır:
"İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıktı, düzen bozuldu. Ki Allah, umulur ki, debelendikleri yanlıştan doğruya geri dönerler diye yaptıklarının bir kısmının karşılığını kendilerine tattırmaktadır" (Rum 30/41).
"Eğer şu memleketlerin ahalisi, gerçekten iman edip Allah'tan korkmuş olsaydılar, muhakkak ki üzerlerine yerden ve göklerden bereket kapılarını açardık. Fakat onlar, hak ve hakikatleri yalanladılar; Biz de, yapıp ettikleri yanlışlar yüzünden kahrımızla onları yakalayıverdik" (Araf 7/96).
Prof. Dr. Baş'ın çeyrek asırdan beri ikaz ettiği gerçeklere, hatırlattığı doğrulara ve çözümlere sırtımızı döndük; huzuru, zenginliği, onurlu yaşamı mumla arıyoruz.
Memleketin teslim olduğu vahim şuursuzluk ve körü körüne yanlışa teslimiyet hali devam ederse, Prof. Dr. Baş'ı da mumla arayacağız.
Evet, sözün bittiği yerdeyiz; buradan hep birlikte dönmekten gayrı yol yoktur!