Her yıl 22 Mart'ta kutlanan Dünya Su Günü'nün bu yılki konusu 'Su Kıtlığı ile Mücadele'ydi. Günümüzde dünyada her üç kişiden biri su sıkıntısı çekiyor. Yaklaşık 1.1 milyar insan, bir diğer deyişle neredeyse dünya nüfusunun beşte biri fiziksel olarak su sıkıntısı yaşıyor.
Tatlı su kaynaklarının yetersizliği 21. yüzyılda insanlığın karşı karşıya kalacağı en büyük sorunlardan biri olacaktır. Günümüzde, küresel su kullanım miktarı, nüfus artışının iki kat üzerine çıkmıştır ve her geçen gün daha fazla sayıda insan su kıtlığı ile mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Her yıl 22 Mart tarihinde kutlanan Dünya Su Günü'nün bu yıl ki konusunu 'Su Kıtlığı ile Mücadele' oluşturmaktadır ve Birleşmiş Milletlerin 'Yaşam İçin Su' Uluslararası Eylem Dönemi (2005-2015) faaliyetlerinin 2007-2008 yıllarını kapsayan bölümünün başkanlığını Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) yürütmektedir. Dünyanın dörtte üçü sularla kaplı olmasına rağmen, insanlar bu suyun sadece küçük bir bölümünü oluşturan tatlı su kaynaklarını kullanabiliyor. Bu küçük bölümün de yüzde 70'i ki bazı gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 95'tir- gıda üretiminde değerlendiriliyor. Suya olan talep her geçen gün artıyor. Dünya nüfusunun 8,1 milyara ulaşacağı tahmin edilen 2030 yılında insanların gıdaya olan ihtiyaçlarının 1998 rakamlarına oranla yüzde 55 artacağı tahmin ediliyor. Sosyo-ekonomik kalkınma ve sağlıklı bir ekosistemin devamı için su vazgeçilmez bir ihtiyaç. Oysa nüfus artışı ve ekonomik nedenlerle daha fazla oranda yeraltı ve üstü suyunun evlerde, tarım ve endüstriyel alanda kullanılması su kaynakları üzerindeki baskıyı artırıyor, su kaynaklarını paylaşanlar arasında gerilime ve çatışmaya yol açıyor, çevre üzerinde aşırı derece baskı oluşturuyor. Kaynaklar tehdit altındaKüresel ısınma nedeniyle gerçekleştiği belirtilen buzulların hızla erimesi, deniz suyu seviyesinin yükselmesi, su baskınları ve kuraklık da tatlı su kaynaklarını tehtid eden diğer gelişmeler arasında yer alıyor. Günümüzde dünyada her üç kişiden biri su sıkıntısı çekiyor. Yaklaşık 1.1 milyar insan, bir diğer deyişle neredeyse dünya nüfusunun beşte biri fiziksel olarak su sıkıntısı yaşıyor. 500 milyon insan daha yakın bir gelecekte benzer bir tehdit ile karşı karşıya kalacağa benziyor. 1.6 milyar insan, yani dünya nüfusunun dörtte biri ekonomik faaliyetlerini karşılamaya yetecek miktarda suya ulaşmakta zorlanıyor. 2025 yılına geldiğimizde 1.8 milyar insan su sıkıntısı çekilen yerlerde yaşıyor olacak. Dünya nüfusunun üçte ikisi ise su kaynaklarına ulaşmada zorlukla karşılaşacak. Hızla büyüyen şehirlerin, çevrelerindeki su havzaları üzerinde baskı yaratmaları ile durum daha da zorlaşacak. Savaşlar ve doğal felaketlerin aksine küresel su sorunu medyada manşetlere çıkamıyor. Açlık gibi, su kaynaklarına ulaşamamak da yoksul kitleler tarafından yaşanan sessiz bir kriz olarak kalıyor. Oysa, su insanlar için oksijen kadar vazgeçilmezdir: Su hayatın kaynağıdır. Su ekonomik kalkınma için de gereklidir. Türkiye de etkilenecek Küresel su sorunundan Türkiye de etkilenecektir. Son verilere göre Türkiye'de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yıllık 1.500 m3'tür. Nüfus artışı sonucu 2030 yılında bu oranın yaklaşık 1.000 m3'e gerileyeceği tahmin edilmektedir. Tabii ki bu tahmin ancak mevcut kaynakların hiç zarar görmeden ileriki yıllara aktarılması durumunda geçerli olacaktır. Sanayileşmiş ve su sıkıntısı çekilmeyen bir şehirde, bir kişi sadece kullandığı sifon aracılığıyla günde yaklaşık 50 litre su harcıyor. Oysa, dünya genelinde her altı kişiden biri -yani 1.1 milyar insan- BM tarafından bir kişinin günlük içme, yemek pişirme ve temizlik gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gerekli olduğu belirtilen 20-50 litre suya dahi zorlukla ulaşıyor. Dünyada her beş kişiden biri su kıtlığı nedeniyle sağlıksız bir ortamda yaşıyor, her gün dünya genelinde 3.800 çocuk temiz içme suyu bulunamadığı ve gerekli sağlık önlemleri alınamadığı için ölüyor. MAHMOOD AYUB/ BM Mukim Koordinatörü'
Tatlı su kaynaklarının yetersizliği 21. yüzyılda insanlığın karşı karşıya kalacağı en büyük sorunlardan biri olacaktır. Günümüzde, küresel su kullanım miktarı, nüfus artışının iki kat üzerine çıkmıştır ve her geçen gün daha fazla sayıda insan su kıtlığı ile mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Her yıl 22 Mart tarihinde kutlanan Dünya Su Günü'nün bu yıl ki konusunu 'Su Kıtlığı ile Mücadele' oluşturmaktadır ve Birleşmiş Milletlerin 'Yaşam İçin Su' Uluslararası Eylem Dönemi (2005-2015) faaliyetlerinin 2007-2008 yıllarını kapsayan bölümünün başkanlığını Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) yürütmektedir. Dünyanın dörtte üçü sularla kaplı olmasına rağmen, insanlar bu suyun sadece küçük bir bölümünü oluşturan tatlı su kaynaklarını kullanabiliyor. Bu küçük bölümün de yüzde 70'i ki bazı gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 95'tir- gıda üretiminde değerlendiriliyor. Suya olan talep her geçen gün artıyor. Dünya nüfusunun 8,1 milyara ulaşacağı tahmin edilen 2030 yılında insanların gıdaya olan ihtiyaçlarının 1998 rakamlarına oranla yüzde 55 artacağı tahmin ediliyor. Sosyo-ekonomik kalkınma ve sağlıklı bir ekosistemin devamı için su vazgeçilmez bir ihtiyaç. Oysa nüfus artışı ve ekonomik nedenlerle daha fazla oranda yeraltı ve üstü suyunun evlerde, tarım ve endüstriyel alanda kullanılması su kaynakları üzerindeki baskıyı artırıyor, su kaynaklarını paylaşanlar arasında gerilime ve çatışmaya yol açıyor, çevre üzerinde aşırı derece baskı oluşturuyor. Kaynaklar tehdit altındaKüresel ısınma nedeniyle gerçekleştiği belirtilen buzulların hızla erimesi, deniz suyu seviyesinin yükselmesi, su baskınları ve kuraklık da tatlı su kaynaklarını tehtid eden diğer gelişmeler arasında yer alıyor. Günümüzde dünyada her üç kişiden biri su sıkıntısı çekiyor. Yaklaşık 1.1 milyar insan, bir diğer deyişle neredeyse dünya nüfusunun beşte biri fiziksel olarak su sıkıntısı yaşıyor. 500 milyon insan daha yakın bir gelecekte benzer bir tehdit ile karşı karşıya kalacağa benziyor. 1.6 milyar insan, yani dünya nüfusunun dörtte biri ekonomik faaliyetlerini karşılamaya yetecek miktarda suya ulaşmakta zorlanıyor. 2025 yılına geldiğimizde 1.8 milyar insan su sıkıntısı çekilen yerlerde yaşıyor olacak. Dünya nüfusunun üçte ikisi ise su kaynaklarına ulaşmada zorlukla karşılaşacak. Hızla büyüyen şehirlerin, çevrelerindeki su havzaları üzerinde baskı yaratmaları ile durum daha da zorlaşacak. Savaşlar ve doğal felaketlerin aksine küresel su sorunu medyada manşetlere çıkamıyor. Açlık gibi, su kaynaklarına ulaşamamak da yoksul kitleler tarafından yaşanan sessiz bir kriz olarak kalıyor. Oysa, su insanlar için oksijen kadar vazgeçilmezdir: Su hayatın kaynağıdır. Su ekonomik kalkınma için de gereklidir. Türkiye de etkilenecek Küresel su sorunundan Türkiye de etkilenecektir. Son verilere göre Türkiye'de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yıllık 1.500 m3'tür. Nüfus artışı sonucu 2030 yılında bu oranın yaklaşık 1.000 m3'e gerileyeceği tahmin edilmektedir. Tabii ki bu tahmin ancak mevcut kaynakların hiç zarar görmeden ileriki yıllara aktarılması durumunda geçerli olacaktır. Sanayileşmiş ve su sıkıntısı çekilmeyen bir şehirde, bir kişi sadece kullandığı sifon aracılığıyla günde yaklaşık 50 litre su harcıyor. Oysa, dünya genelinde her altı kişiden biri -yani 1.1 milyar insan- BM tarafından bir kişinin günlük içme, yemek pişirme ve temizlik gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gerekli olduğu belirtilen 20-50 litre suya dahi zorlukla ulaşıyor. Dünyada her beş kişiden biri su kıtlığı nedeniyle sağlıksız bir ortamda yaşıyor, her gün dünya genelinde 3.800 çocuk temiz içme suyu bulunamadığı ve gerekli sağlık önlemleri alınamadığı için ölüyor. MAHMOOD AYUB/ BM Mukim Koordinatörü'