Türkiyeli 200 kadar Kürt, Avrupa gazetelerine ilan vererek yeni taleplerini sıralamaya başladılar.
Başını ulusal, daha doğrusu uluslararası, kahraman Leyla Zana ve ekibinin çektiği grup, zamanlama olarak 17 Aralık arafesini seçtiler.
"Türkiye'deki Kürtler ne istiyor?" başlıklı ilanda, Türkiye yöneticilerinden ve Avrupa yetkililerinden Türkiye'de Kürtlerin meşru taleplerinin yerine getirilmesi, bölgesel barış ve istikrarın gerekliliği, adalet gereği Türkiye'nin AB'ye girişinin önkoşulu olarak değerlendirmesi isteniyor.
Bölücübaşı Apo'nun talimatıyla yeni bir parti kurmaya soyunan Zana ve destekçileri, hangi Kürtleri temsil etmekteler?
Türkiye'deki Kürt vatandaşlarımız bu taleplerin neresinde yeralmakta?
Değişik yazar çizer takımı, fikir adamı ve bürokratın yanısıra belediye başkanlarının da içerisinde bulunduğu bu grup, Doğu ve Güneydoğu'daki Kürt vatandaşlarımızın hassasiyetlerine ne derece odaklanmış durumdalar?
Siyasal bir oluşum olarak meydana çıkacak yeni partinin temellerini dış destekle atmaya kalkışan Zana ve ekibi, kendi ülkesinin hassasiyetlerini Avrupa'da etkin kılabilecek mi?
Türkiye'nin iç dengelerine güven duymayan Zana, Avrupa'da destek turuna çıkıyor.
Bazı Türk siyasiler, kuracakları partinin temelini sağlam kılmak için Atlantik ötesine kapağı atarken Zana ve ekibinin Avrupa'yı örnek alması anlamlı.
Daha önce içerisinde yeraldıkları siyasal oluşumların ideolojik yansımalarının temsilcileri olarak gördükleri Avrupalı solcu ve marjinal siyasilerden destek bekleyen Zana ve ekibi, diğer taraftan da Türkiye'deki hassas dokuyu kaşımayı sürdürüyorlar.
Belçika'da Valonlar'ı, İngiltere'de IRA'yı, İspanya'da BASK'ı örnek vererek Türkiye'deki Kürt halkının sözde taleplerini harmanlamaya çalışan Zana ve yandaşlarının bu yeni çıkışı barış adına bir adım olarak görülemez.
Kıbrıs Türkü kadar bir hak talep ettiklerini yüzleri kızarmadan ifade eden ekibin amacını Türk halkı çok iyi biliyor.
AB sevdalılarının yırtındığı şu günlerde "haydaaa.."dedirten sözde Kürt temsilcilerinin Avrupa'da verdikleri ilan, aynı zamanda yeni ve sorunlu bir sürecin de sinyallerini veriyor.
Zana ve ekibi değil sadece, Ermeni bakanlar da aynı günlerde "Türkiye sınırlarını açsın"diyerek baskı talebinde bulundular.
Avrupa Birliği'nin yeni dayatmalarıyla boğuşan Ankara'nın işi gerçekten de zor.
17 Aralık'ta kısmen şekillenecek olan yol haritasının etnik yansımaları yavaş yavaş belirginleşiyor.
Yapılanlar ve yaşananlar ortada.
Taviz tavizi doğuruyor.
Başını ulusal, daha doğrusu uluslararası, kahraman Leyla Zana ve ekibinin çektiği grup, zamanlama olarak 17 Aralık arafesini seçtiler.
"Türkiye'deki Kürtler ne istiyor?" başlıklı ilanda, Türkiye yöneticilerinden ve Avrupa yetkililerinden Türkiye'de Kürtlerin meşru taleplerinin yerine getirilmesi, bölgesel barış ve istikrarın gerekliliği, adalet gereği Türkiye'nin AB'ye girişinin önkoşulu olarak değerlendirmesi isteniyor.
Bölücübaşı Apo'nun talimatıyla yeni bir parti kurmaya soyunan Zana ve destekçileri, hangi Kürtleri temsil etmekteler?
Türkiye'deki Kürt vatandaşlarımız bu taleplerin neresinde yeralmakta?
Değişik yazar çizer takımı, fikir adamı ve bürokratın yanısıra belediye başkanlarının da içerisinde bulunduğu bu grup, Doğu ve Güneydoğu'daki Kürt vatandaşlarımızın hassasiyetlerine ne derece odaklanmış durumdalar?
Siyasal bir oluşum olarak meydana çıkacak yeni partinin temellerini dış destekle atmaya kalkışan Zana ve ekibi, kendi ülkesinin hassasiyetlerini Avrupa'da etkin kılabilecek mi?
Türkiye'nin iç dengelerine güven duymayan Zana, Avrupa'da destek turuna çıkıyor.
Bazı Türk siyasiler, kuracakları partinin temelini sağlam kılmak için Atlantik ötesine kapağı atarken Zana ve ekibinin Avrupa'yı örnek alması anlamlı.
Daha önce içerisinde yeraldıkları siyasal oluşumların ideolojik yansımalarının temsilcileri olarak gördükleri Avrupalı solcu ve marjinal siyasilerden destek bekleyen Zana ve ekibi, diğer taraftan da Türkiye'deki hassas dokuyu kaşımayı sürdürüyorlar.
Belçika'da Valonlar'ı, İngiltere'de IRA'yı, İspanya'da BASK'ı örnek vererek Türkiye'deki Kürt halkının sözde taleplerini harmanlamaya çalışan Zana ve yandaşlarının bu yeni çıkışı barış adına bir adım olarak görülemez.
Kıbrıs Türkü kadar bir hak talep ettiklerini yüzleri kızarmadan ifade eden ekibin amacını Türk halkı çok iyi biliyor.
AB sevdalılarının yırtındığı şu günlerde "haydaaa.."dedirten sözde Kürt temsilcilerinin Avrupa'da verdikleri ilan, aynı zamanda yeni ve sorunlu bir sürecin de sinyallerini veriyor.
Zana ve ekibi değil sadece, Ermeni bakanlar da aynı günlerde "Türkiye sınırlarını açsın"diyerek baskı talebinde bulundular.
Avrupa Birliği'nin yeni dayatmalarıyla boğuşan Ankara'nın işi gerçekten de zor.
17 Aralık'ta kısmen şekillenecek olan yol haritasının etnik yansımaları yavaş yavaş belirginleşiyor.
Yapılanlar ve yaşananlar ortada.
Taviz tavizi doğuruyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005