İnsanın kendini beğenmesi tedavisi zor bir hastalık.
"Ben var ya ben" ...diye başlayan cümleleri hiç sevmem.
Ama bazen öyle olaylarla karşılaşıyorum ki, artık başka yapacak bir şey kalmıyor.
İstanbul Suriçi'nde Vatikan benzeri bir Ortodoks din devletinin kurulması çalışmalarının son sürat devam ettiğini ve bu projeyi ABD'nin dışarıdan, ABD'den "icazetli" olanların da içeriden desteklendiğini başta BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş olmak üzere defalarca dile getirdik.
Şimdilerde partilerinde lider olmuş iki eski belediye başkanının şöhretlerini bu projeye sağladıkları desteğe borçlu olduklarını, ileride herkes öğrenmiş olacak.
İstanbul Suriçi'nin Bizans dönemi gibi yeniden yapılandırılma çalışmaları için teklif edilen "imkanlar" konusunda canlı şahitlerimiz var.
Vakti gelince açıklanmak üzere bekletiliyor.
Yine Suriçi'ne araç koymamak için Topkapı Semti'nde inşası süren devasa katlı otopark.
Bunlara ilaveten, gizli-açık yapılan diğer çalışmalar.
Mesela "ünlü bilim adamalarımız" tarafından, her fırsatta, uygun kanallarda gündeme getirilen İstanbul'da olacak "çoooook büyüüük" deprem masalı.
Masal diyorum, çünkü Türkiye zaten genel yapısıyla deprem bölgesi.
Ama İstanbul'un özel bir durumu var.
Şahitlerim var, bu deprem hikayesi sonrası İstanbul'u terk eden yığınla insan sözkonusu.
İş bulmanın ve geçinmenin dışında başka bir özel mana taşımayan İsbtanbul'u terk eden bu insanların, hele de mülkleri çok yüksek fiyata satın alındığını ben biraz da "his kablel vukû/içime doğmuş" misali yazdım, siz ona "keramet" de diyebilirsiniz.
O yüksek pahayı verenler için İstanbul'un çok özel bir anlamı var;
"Bizans hayali".
"Vatikan ve Tapınak Şovalyeleri" isimli eserinde sayın Aytunç Altındal, isim de vererek, şu anda ABD, İngiltere ve Rusya'nın başını çektiği topyekun Batı "Bizans'ın resmi varisi" diye bir adam ortaya çıkardı ve bu adamı resmen tanıdı.
İngiliz atlarının "soyu" dışında başka "soy" derdi taşımayanların Bizans'ın varisine nasıl ulaştığı bilinmez.
Adam 1453'den beri elimizde olan Bizans'ın Başşehri İstanbul'u geri almayı istemekle kalmayacak, aradan geçen uzun zaman için bir de tazminat talep edecek.
Topyekun Batı dünyası bu adamı hem resmen tanıyor, hem de o gün için bekletiyor.
Bana göre Hz. Peygamber (sav)'in en büyük mucizelerinden biri, İstanbul ile ilgili buyurduğu hadis-i şerif: "İstanbul elbette feth olunacak, onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, askeri ne güzel asker." Ne müthiş bir "bakış".
Sadece bu hadis-i şerif hürmetine bile İstanbul'u ölesiye sevmemiz lazım, ama "teologlar" bu hadis uydurmadır dediler, Bizans'a hizmet ettiler.
Bir başka endişemi dile getirdim; "depreme" rağmen hâlâ İstanbul'u bırakmayanlara çok yüksek fiyatlar teklif edilerek mülklerinin satın alınabileğini yazdım. Planlı ekonomik halimizin de buna imkan tanıdığını da misal verdim.
Bütün bunları yazdım, diskete kaydettim, disketi cebime koyup gazetenin yolunu tuttum.
Yolumun üstünde bir dosta uğradım.
Biraz sohbetten sonra, anlaşamadığımız birkaç konudan biri de Suriçi'nde kurulması düşünülen "Ortodoks Din Devleti" projesi hakkındaki tereddütlerimi dile getirip gerekçelerimi sıraladım.
Ne dese beğenirsiniz bu dostum?
"Balat'taki yerime tam on misli fiyat verdiler."
Hah dedim, şimdi anladın mı Prof. Dr. Haydar Baş'ın niye siyasete atıldığını?
Anladım dedi, şimdi anladım.
Herkes, ama herkes, 65 milyon biliyor Prof. Dr. Haydar Baş beyin niye siyasete atıldığını. Bu tarihi tespitler sayın Baş'a ait.
Hiç kimse, hiç bir zaman, hiç bir tespitini tekzip edemedi Prof. Dr. Haydar Baş'ın.
Bu durumda şöyle bir soru cevap bekliyor:
"Prof. Dr. Haydar Baş bu önemli tespitleri yapıp yetkilileri uyarırken "diğerleri" niye ve niçin susuyor?"
Niye "Üç maymunu oynamayı" tercih ediyor birileri.
"Ben var ya ben" ...diye başlayan cümleleri hiç sevmem.
Ama bazen öyle olaylarla karşılaşıyorum ki, artık başka yapacak bir şey kalmıyor.
İstanbul Suriçi'nde Vatikan benzeri bir Ortodoks din devletinin kurulması çalışmalarının son sürat devam ettiğini ve bu projeyi ABD'nin dışarıdan, ABD'den "icazetli" olanların da içeriden desteklendiğini başta BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş olmak üzere defalarca dile getirdik.
Şimdilerde partilerinde lider olmuş iki eski belediye başkanının şöhretlerini bu projeye sağladıkları desteğe borçlu olduklarını, ileride herkes öğrenmiş olacak.
İstanbul Suriçi'nin Bizans dönemi gibi yeniden yapılandırılma çalışmaları için teklif edilen "imkanlar" konusunda canlı şahitlerimiz var.
Vakti gelince açıklanmak üzere bekletiliyor.
Yine Suriçi'ne araç koymamak için Topkapı Semti'nde inşası süren devasa katlı otopark.
Bunlara ilaveten, gizli-açık yapılan diğer çalışmalar.
Mesela "ünlü bilim adamalarımız" tarafından, her fırsatta, uygun kanallarda gündeme getirilen İstanbul'da olacak "çoooook büyüüük" deprem masalı.
Masal diyorum, çünkü Türkiye zaten genel yapısıyla deprem bölgesi.
Ama İstanbul'un özel bir durumu var.
Şahitlerim var, bu deprem hikayesi sonrası İstanbul'u terk eden yığınla insan sözkonusu.
İş bulmanın ve geçinmenin dışında başka bir özel mana taşımayan İsbtanbul'u terk eden bu insanların, hele de mülkleri çok yüksek fiyata satın alındığını ben biraz da "his kablel vukû/içime doğmuş" misali yazdım, siz ona "keramet" de diyebilirsiniz.
O yüksek pahayı verenler için İstanbul'un çok özel bir anlamı var;
"Bizans hayali".
"Vatikan ve Tapınak Şovalyeleri" isimli eserinde sayın Aytunç Altındal, isim de vererek, şu anda ABD, İngiltere ve Rusya'nın başını çektiği topyekun Batı "Bizans'ın resmi varisi" diye bir adam ortaya çıkardı ve bu adamı resmen tanıdı.
İngiliz atlarının "soyu" dışında başka "soy" derdi taşımayanların Bizans'ın varisine nasıl ulaştığı bilinmez.
Adam 1453'den beri elimizde olan Bizans'ın Başşehri İstanbul'u geri almayı istemekle kalmayacak, aradan geçen uzun zaman için bir de tazminat talep edecek.
Topyekun Batı dünyası bu adamı hem resmen tanıyor, hem de o gün için bekletiyor.
Bana göre Hz. Peygamber (sav)'in en büyük mucizelerinden biri, İstanbul ile ilgili buyurduğu hadis-i şerif: "İstanbul elbette feth olunacak, onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, askeri ne güzel asker." Ne müthiş bir "bakış".
Sadece bu hadis-i şerif hürmetine bile İstanbul'u ölesiye sevmemiz lazım, ama "teologlar" bu hadis uydurmadır dediler, Bizans'a hizmet ettiler.
Bir başka endişemi dile getirdim; "depreme" rağmen hâlâ İstanbul'u bırakmayanlara çok yüksek fiyatlar teklif edilerek mülklerinin satın alınabileğini yazdım. Planlı ekonomik halimizin de buna imkan tanıdığını da misal verdim.
Bütün bunları yazdım, diskete kaydettim, disketi cebime koyup gazetenin yolunu tuttum.
Yolumun üstünde bir dosta uğradım.
Biraz sohbetten sonra, anlaşamadığımız birkaç konudan biri de Suriçi'nde kurulması düşünülen "Ortodoks Din Devleti" projesi hakkındaki tereddütlerimi dile getirip gerekçelerimi sıraladım.
Ne dese beğenirsiniz bu dostum?
"Balat'taki yerime tam on misli fiyat verdiler."
Hah dedim, şimdi anladın mı Prof. Dr. Haydar Baş'ın niye siyasete atıldığını?
Anladım dedi, şimdi anladım.
Herkes, ama herkes, 65 milyon biliyor Prof. Dr. Haydar Baş beyin niye siyasete atıldığını. Bu tarihi tespitler sayın Baş'a ait.
Hiç kimse, hiç bir zaman, hiç bir tespitini tekzip edemedi Prof. Dr. Haydar Baş'ın.
Bu durumda şöyle bir soru cevap bekliyor:
"Prof. Dr. Haydar Baş bu önemli tespitleri yapıp yetkilileri uyarırken "diğerleri" niye ve niçin susuyor?"
Niye "Üç maymunu oynamayı" tercih ediyor birileri.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024