Ana başlıklar halinde tarımımızın gelmiş olduğu noktanın bir durum tesbitini yapalım.
* Mazot başta olmak üzere girdi maliyetleri, çiftçinin altından kalkamayacağı boyutlarda… Girdiler sübvanse edilmedikçe gelecek ve üretim adına umutlu konuşmak zor.
* Tarım ilaçları ve kimyasal gübrelerin fiyatları çok hızlı artıyor. Tarım ilaçları fiyatları bir yıl içinde yüzde 50 ila 80 arasında arttı. Son beş yıldır artış oranı yüzde 300-400 arasındadır. Buna karşılık çiftçi eline geçen ürün fiyatları ya çok yetersiz artmış ya da artmamıştır. Böylece çiftçi girdi fiyatları ve ürün fiyatları makası arasında ezilmektedir.
* Tarlasına, bağına, bahçesine, hayvanına yatırım yapamayan, kendisinden sonra üretimi kimin sürdüreceğini bilemeyen, çocuğu, torunu çoktan kente göçmüş, yaş ortalaması 55'i aşmış bir üretici profiliyle tarım nasıl sürdürülebilir?
* Köylerde üretecek adam kalmadı. Genç nesil yok. Şu anda tarımda üretenlerin yaş ortalaması 65'in üzerinde. Tarım ve hayvancılıkta 30-40 yaş grubu azınlıkta. Kentteki gençleri geri döndürecek ulusal projelere ihtiyaç vardır.
* Türkiye'de 5 milyon hektara yakın alan ekilmiyor. Çünkü çiftçi ürettiklerini ederinde satamıyor. Devletin alım garantisi yok. Toprak Mahsulleri Ofisi taban fiyatı geç olsa da belirliyor ama alım yapmıyor.
* İthal ofisi gibi çalışan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ivedilikle eski görevine dönmeli ve çiftçinin kara gün dostu olmalıdır.
* Çiftçi tarlaya girip hasada başladığında Toprak Mahsulleri Ofisi üretici olumsuz etkilenmesin diye ürün satışını durdururdu, gümrük vergileri düşürülmezdi çiftçi korunurdu, Toprak Mahsulleri Ofisi ithalat yapmazdı. Şimdilerde çiftçi hasada başladığı gibi Toprak Mahsulleri Ofisi de ithalata başlıyor.
* Resmî Gazete'de yayımlanan karar ile; buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, mercimek ve mohut ithalatında 31 Aralık 2021 tarihine kadar gümrük vergisi sıfırlandı. Bu, köylüyü köleleştirilmek ve ülkeyi açık pazara dönüştürmektedir. İthalat bedava da olsa zarardır ve hiçbir zaman çözüm değildir.
* Çiftçi bugün üretim yaparken büyük ölçüde borçlanarak yapıyor. Tedarikçilerin hepsine borçlanıyor. Borçlandıktan sonra üretimi gerçekleştiriyor, o ürünü satıp geriye dönüp borçlarını ödeyip, kendi geçimini sağlayıp ve gelecek yılın da üretimini sürdürmeye çalışıyor.
* Bu kadar yüksek maliyet içerisinde çiftçi zarar ederek toprağına küserek ekip/biçmekten vazgeçiyor. Çiftçi Kayıt Sistemi'nde kayıtlı olan 3 milyonun üzerinde çiftçi vardı ama şu anda 2 milyon 200 bine kadar geriledi. Çiftçinin o alandan kopmaması ve yaşamını sürdürülebilir kılması için para kazanması gerekmektedir.
* Çiftçiyi el üstünde tutup ödüllendirmek ve yaşamını sürdürebileceği bir ortam sağlamak şart. Yoksa açlık, yokluk ve kıtlığın kapıda beklediğini belirtelim.
Bizlere ve bu verimli topraklara yakışmayacak şekilde ne bulursak ithal ediyoruz. Bu verimli topraklarda üreterek para kazanmak varken ithalat yoluna gidip 3-5 insanı ihya ediyoruz. Böyle bir tarım politikası olamaz.
* Sermaye ve sanayici odaklı tarım politikasıyla ne yerli tarımı ne de çiftçimizi koruyamazsınız ve üretimi de yok edersiniz.
* Hükümet edenler hiçbir zaman tarımı "stratejik" olarak görmedi ve değerlendirmediler. Varsa yoksa ithalat. Herhalde üretimsiz ve aç kaldığımızda ithalatın para etmediğini anlayacağız.
* Tarımda üretip ihraç edip satarak para kazanmak varken geldiğimiz durum çok düşündürücü. Bu gidişatı yıllar evvel gören merhum Prof. Dr. Haydar Baş Bey tarımın ayağa kalkması adına; "Köylüye ilk 5 yıl mazot, gübre, ilaç, elektrik ve suyun bedava verilmesi"ni dile getirmişti.
* Çözüm ve çare bu toprakların sesine ve yüreğine dönmektir, "Milli Ekonomi Modeli"ne…
- Yüceler yücesidir Fatıma anamız / 19.05.2025
- Na't-ı İmam Hüseyin / 17.05.2025
- Ceylanların sığınağı İmam Rıza / 10.05.2025
- Öz anneden daha aziz annemiz / 09.05.2025
- Azılı müşrik Übeyy b. Halef / 03.05.2025
- İmam Cafer Sadık / 26.04.2025
- Hz Peygamber’in cömertliği / 17.04.2025
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025