ABD'nin Afganistan'daki hesabının bombalama eylemleriyle ilgili olduğunu düşünenler, belki çok yakın zamanda yanıldıklarını anlayacaklardır. Ama bu uğurda ABD'ye sundukları tavizler sebebiyle hayıflansalar da iş işten geçmiş olacağı için çok fayda sağlamayacaktır.
ABD, "enformatik güdümleme"sinden tam verim alamaması sebebiyle müdahale konusu "ağırdan alma"ya başladı. Hatta işin odağına oturtulan Bin Ladin konusunda medyatik yumuşama bile sözkonusu.
Nitekim Washington Post gazetesi, saldırılarla ilişkilendirilen ve Usame bin Ladin'nin koordinasyonundaki radikal örgütlerin konfederasyonu olarak nitelendirilen el-Kaide örgütü ile kamikaze uçaklarındaki 19 terörist arasında hiçbir bağlantı bulunamadığını yazdı bile. Birkaç gün önce ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, kara listede çok önemli iki yahudi örgütün de bulunduğunu belirtmişti ancak pek kulak asan olmamıştı. Fakat ABD, Bin Ladin ismiyle ilk etapta elde etmesi gereken verimi almış ve bölgeye kuvvetlerini konuşlandırmış oldu.
Anlaşılan şu ki, ABD bölge üzerinde uzun soluklu oynuyor. Bu uzun soluklu "çöreklenme programı" için, değil iki tane, ikiyüz tane Dünya Ticaret Merkezi'ni feda edebilecek bir "sömürge ufku" belirlenmiştir; bu bir.
Dahası dün ABD, Pakistan ve Hindistan'a nükleer denemeler yapmaları üzerine uygulamaya başladığı yaptırımları "ABD'nin ulusal çıkarları" adına kaldırma kararı aldı. İki ülke yönetimleri de kararı memnunlukla karşıladı; bu iki.
Ayakta sallanan ve ancak sağından solundan iki izbandotun yardımıyla yürüyebilen Papa'nın böyle riskli bir süreçte Kazakistan ve Ermenistan başta olmak üzere Avrasya turuna çıkması da çöreklenmenin çapının ipuçlarını vermesi bakımından manidardır; üç.
Proje, ABD-AB-Vatikan konsorsiyumuna ait bir ortak yapımdır. Bu bakımdan bütün dünyanın gözü önünde konuştuğu her kelimeyi özenle seçen ABD Başkanı W.Bush'un "Bu bir Haçlı seferidir" nitelemesini sürç-i lisan olarak kabul etmek, sadece saflık değil, aynı zamanda tam bir beyin sürçmesidir; dört.
Bu global programı farkeden ve Beyazsaray yönetiminde safdışı kalan yahudi lobilerinin iki kuleyi W. Bush'un başına yıkmaları belki çok az bir iştir; hatta işten bile değildir; beş.
Dolayısıyla açlıktan, sakalını sıvazlamak için elini yukarıya kaldıracak kadar takatı bile kalmayan fakir, garip ve masum Afgan halkına bu işi yüklemek ve bu sebeple yüklenmek, en az işlenen terör kadar büyük bir cinayettir; altı.
Bugün, ABD'nin en basit kıvılcımıyla Afganistan'da yaşanan iç savaş, Haçlı konsorsiyumunun klasik sömürge yönteminin ana esaslarını da açıkça sunmaktadır. Herhalde bundan en çok derse alması gerekenler, Türkiye'mizde ve Avrasya'da ABD'nin koltuğunun altında siyasi, dini veya kültürel faaliyetler yapanlar ve buna teşne olanlardır; yedi.
Dün birilerine karşı Taliban ve Bin Ladin'i konuşlandıranlar, bugün Taliban'a karşı Özbek Dostum'u, yarın Dostum'a karşı bir başkasını konuşlandıracaklardır; bütün bunlar inisiyatifin hep global ağalarda kalması içindir. İster siyaset, ister din, ister kültür alanlarında, ister Afganistan'da, ister Amerika'da, ister Türkiye'de farketmez; bugün ABD'nin veya bir başka global "ağanın tazısı" olmayı içlerine sindirenlerin kaderi, yarın aynı "ağanın tavşanı" olmakla karşı karşıya kalacaklardır; sekiz.
Nereden mi biliyoruz?
Dünün tazılarına bugün "peşinde koşuşturulan tavşan" rolü biçilmiş de ondan.
O halde bu kısır döngüyü, her alanda hayra çevirecek tek yöntem, yüce milletimizin çok iyi bildiği Kuvay-ı Milliye ruhuyla tek yürek-tek bilek olmaktır. Ama bunu, garibim ne tavşanlar bilir, ne tazılar.
ABD, "enformatik güdümleme"sinden tam verim alamaması sebebiyle müdahale konusu "ağırdan alma"ya başladı. Hatta işin odağına oturtulan Bin Ladin konusunda medyatik yumuşama bile sözkonusu.
Nitekim Washington Post gazetesi, saldırılarla ilişkilendirilen ve Usame bin Ladin'nin koordinasyonundaki radikal örgütlerin konfederasyonu olarak nitelendirilen el-Kaide örgütü ile kamikaze uçaklarındaki 19 terörist arasında hiçbir bağlantı bulunamadığını yazdı bile. Birkaç gün önce ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, kara listede çok önemli iki yahudi örgütün de bulunduğunu belirtmişti ancak pek kulak asan olmamıştı. Fakat ABD, Bin Ladin ismiyle ilk etapta elde etmesi gereken verimi almış ve bölgeye kuvvetlerini konuşlandırmış oldu.
Anlaşılan şu ki, ABD bölge üzerinde uzun soluklu oynuyor. Bu uzun soluklu "çöreklenme programı" için, değil iki tane, ikiyüz tane Dünya Ticaret Merkezi'ni feda edebilecek bir "sömürge ufku" belirlenmiştir; bu bir.
Dahası dün ABD, Pakistan ve Hindistan'a nükleer denemeler yapmaları üzerine uygulamaya başladığı yaptırımları "ABD'nin ulusal çıkarları" adına kaldırma kararı aldı. İki ülke yönetimleri de kararı memnunlukla karşıladı; bu iki.
Ayakta sallanan ve ancak sağından solundan iki izbandotun yardımıyla yürüyebilen Papa'nın böyle riskli bir süreçte Kazakistan ve Ermenistan başta olmak üzere Avrasya turuna çıkması da çöreklenmenin çapının ipuçlarını vermesi bakımından manidardır; üç.
Proje, ABD-AB-Vatikan konsorsiyumuna ait bir ortak yapımdır. Bu bakımdan bütün dünyanın gözü önünde konuştuğu her kelimeyi özenle seçen ABD Başkanı W.Bush'un "Bu bir Haçlı seferidir" nitelemesini sürç-i lisan olarak kabul etmek, sadece saflık değil, aynı zamanda tam bir beyin sürçmesidir; dört.
Bu global programı farkeden ve Beyazsaray yönetiminde safdışı kalan yahudi lobilerinin iki kuleyi W. Bush'un başına yıkmaları belki çok az bir iştir; hatta işten bile değildir; beş.
Dolayısıyla açlıktan, sakalını sıvazlamak için elini yukarıya kaldıracak kadar takatı bile kalmayan fakir, garip ve masum Afgan halkına bu işi yüklemek ve bu sebeple yüklenmek, en az işlenen terör kadar büyük bir cinayettir; altı.
Bugün, ABD'nin en basit kıvılcımıyla Afganistan'da yaşanan iç savaş, Haçlı konsorsiyumunun klasik sömürge yönteminin ana esaslarını da açıkça sunmaktadır. Herhalde bundan en çok derse alması gerekenler, Türkiye'mizde ve Avrasya'da ABD'nin koltuğunun altında siyasi, dini veya kültürel faaliyetler yapanlar ve buna teşne olanlardır; yedi.
Dün birilerine karşı Taliban ve Bin Ladin'i konuşlandıranlar, bugün Taliban'a karşı Özbek Dostum'u, yarın Dostum'a karşı bir başkasını konuşlandıracaklardır; bütün bunlar inisiyatifin hep global ağalarda kalması içindir. İster siyaset, ister din, ister kültür alanlarında, ister Afganistan'da, ister Amerika'da, ister Türkiye'de farketmez; bugün ABD'nin veya bir başka global "ağanın tazısı" olmayı içlerine sindirenlerin kaderi, yarın aynı "ağanın tavşanı" olmakla karşı karşıya kalacaklardır; sekiz.
Nereden mi biliyoruz?
Dünün tazılarına bugün "peşinde koşuşturulan tavşan" rolü biçilmiş de ondan.
O halde bu kısır döngüyü, her alanda hayra çevirecek tek yöntem, yüce milletimizin çok iyi bildiği Kuvay-ı Milliye ruhuyla tek yürek-tek bilek olmaktır. Ama bunu, garibim ne tavşanlar bilir, ne tazılar.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019