Ankara ve İstanbul'da NATO zirvesi öncesi üstüste yaşanan patlama olayları terörün çirkin yüzünü birkez daha gösterdi.
Hangi gerekçe ile olursa olsun, terörist eylemler asla tasvip edilemez.
Tüm etkili ve yetkili kurumlar güvenlik önlemlerini alarak buna müsaade etmeyecekleri gibi Türk halkı da bu çirkin ve insanlıkdışı eylemi kınayacaklardır.
NATO'ya karşı tavır gösterebilirsiniz, işi ileri götürerek Bush'a da ağız dolusu küfürler edebilirsiniz, ya da elinize pankartlar alıp sokaklarda demokratik tepkinizin bir yansıması olarak Afganistan ve Irak'taki vahşeti kınayabilirsiniz.
Ama tüm bu seçenekleri bertaraf ederek, sivil alanlarda terör kusarsanız lanetlediklerinizden bir farkınız kalmaz.
Terörün ve teröristin içine düştüğü bu kısırdöngü ve ikiyüzlü tutum maalesef hedefe konan kişi ya da kuruma değil, mazlum insanlara zarar vermekte.
Ankara'da bir otel önüne yerleştirilen bomba bir polis memurunun yaralanmasına neden oldu. İstanbul'daki otobüs patlamasında ise birçok sivil öldü onlarcası da yaralandı.
Ölen ve yaralanan insanlar arasında hamile kadınlar, küçük çocuklar ve ihtiyar insanlar da vardı.
Amacınız ne olursa olsun, nerede nasıl ve ne için yapacağınız eylemden ziyade, evinden işine, okulundan mahallesine gitmekte olan insanların arasında patlayıcılarla dolaşmak hangi insani vasfa sığabilir?
Yapılanlar ve yaşananlar ortada iken; Afganistan'da Afganlar'a, Irak'ta Irak halkına uygulananlar örtüşmüyor mu?
Terör her yerde terör. Terörist her yerde terörist.
Lanetlemeye çalıştığınız Bush ve Şaron'dan var mı bir farkınız?
Türkiye olarak dış politik konjonktürde hassas bir dönemeçten geçmekteyiz.
Türk askeri başta olmak üzere, tüm Türkiye gözünü kulağını Afganistan'a ve Irak'a çevirmiş bulunuyor.
MGK koltuklarından kahvehane köşelerindeki sandalyelere kadar Türkiye'nin sorunlu görülen bölgelere girip girmeyeceği, sokulup sokulmayacağı tartışılmakta.
İstanbul'da yaşamın birkaç günlüğüne kilitlenmesine neden olacak NATO zirvesi kanlı bir başlangıçla açılıyor. Birkaç gün sürüp, bitecek zirvede umut ediyoruz ki başka bir olay yaşanmaz.
Türkiye'ye, kanla kurdukları coğrafyalarda görev vermeye çalışacak Amerika Birleşik Devletleri'ne ve onun başkanına ortak bir dil geliştirmek durumundayız. Halkın ortak diline Türk hükümet tercüman olmak zorunda.
Terörü terörle örtmek mümkün olmadığı gibi, vahşete vahşet yöntemleriyle yaklaşanların sonu daima hüsran olmuştur.
Hangi gerekçe ile olursa olsun, terörist eylemler asla tasvip edilemez.
Tüm etkili ve yetkili kurumlar güvenlik önlemlerini alarak buna müsaade etmeyecekleri gibi Türk halkı da bu çirkin ve insanlıkdışı eylemi kınayacaklardır.
NATO'ya karşı tavır gösterebilirsiniz, işi ileri götürerek Bush'a da ağız dolusu küfürler edebilirsiniz, ya da elinize pankartlar alıp sokaklarda demokratik tepkinizin bir yansıması olarak Afganistan ve Irak'taki vahşeti kınayabilirsiniz.
Ama tüm bu seçenekleri bertaraf ederek, sivil alanlarda terör kusarsanız lanetlediklerinizden bir farkınız kalmaz.
Terörün ve teröristin içine düştüğü bu kısırdöngü ve ikiyüzlü tutum maalesef hedefe konan kişi ya da kuruma değil, mazlum insanlara zarar vermekte.
Ankara'da bir otel önüne yerleştirilen bomba bir polis memurunun yaralanmasına neden oldu. İstanbul'daki otobüs patlamasında ise birçok sivil öldü onlarcası da yaralandı.
Ölen ve yaralanan insanlar arasında hamile kadınlar, küçük çocuklar ve ihtiyar insanlar da vardı.
Amacınız ne olursa olsun, nerede nasıl ve ne için yapacağınız eylemden ziyade, evinden işine, okulundan mahallesine gitmekte olan insanların arasında patlayıcılarla dolaşmak hangi insani vasfa sığabilir?
Yapılanlar ve yaşananlar ortada iken; Afganistan'da Afganlar'a, Irak'ta Irak halkına uygulananlar örtüşmüyor mu?
Terör her yerde terör. Terörist her yerde terörist.
Lanetlemeye çalıştığınız Bush ve Şaron'dan var mı bir farkınız?
Türkiye olarak dış politik konjonktürde hassas bir dönemeçten geçmekteyiz.
Türk askeri başta olmak üzere, tüm Türkiye gözünü kulağını Afganistan'a ve Irak'a çevirmiş bulunuyor.
MGK koltuklarından kahvehane köşelerindeki sandalyelere kadar Türkiye'nin sorunlu görülen bölgelere girip girmeyeceği, sokulup sokulmayacağı tartışılmakta.
İstanbul'da yaşamın birkaç günlüğüne kilitlenmesine neden olacak NATO zirvesi kanlı bir başlangıçla açılıyor. Birkaç gün sürüp, bitecek zirvede umut ediyoruz ki başka bir olay yaşanmaz.
Türkiye'ye, kanla kurdukları coğrafyalarda görev vermeye çalışacak Amerika Birleşik Devletleri'ne ve onun başkanına ortak bir dil geliştirmek durumundayız. Halkın ortak diline Türk hükümet tercüman olmak zorunda.
Terörü terörle örtmek mümkün olmadığı gibi, vahşete vahşet yöntemleriyle yaklaşanların sonu daima hüsran olmuştur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005