Hz. Mevlana'nın anlattığı bu öykü, nefsin ahvaline dair olsa da, Kıbrıs'ın ahvaline de açıklık getiriyor.
Öyküyü "Arslan'ın emrindeki Tilki ile Eşek" yerine "ABD-AB emrindeki Türkiye ve Kıbrıs" diye de okuyabilirsiniz?
Ormanda Fil ile kavga etmiş olan Arslan yorgun vaziyette uzanmış yatıyordu. Tilki'yi yanına çağırarak "Bugün" dedi, "Çok yorgunum. Ava çıkacak halim kalmadı; Irak işi beni çok yordu. Git, şöyle bir Eşek avla da beraberce yiyelim."
Tilki, "Baş üstüne!" dedi, "Ya ölüsünü getiririm, ya dirisini; siz merak etmeyin!" Kendi bölgesinden ayrıldı, dolandı durdu. Nihayet bir kayalık buldu.
Kayalığın üzerine çıkarak etrafı kolaçan etti. Derken uzaklarda otlayan çelimsiz başıboş bir eşeğe gözü ilişti.
Usulca sokuldu yanına, selam verip hal hatır etti. "Bu bozkırda, sanki yıllarca ambargo uygulanmış kupkuru yerde ne otlanıyorsun Eşek kardeş!" dedi Tilki. Eşek, hiç istifini bozmayarak "Hamd olsun, halimden şikayetim yok, 20-25 yıldan beri huzurum yerinde" diye karşılık verdi, "Rızkı veren Allah. Can veren rızkı da veriyor. Şikayetim yok. Geçinip gidiyorum."
"Aman efendim, neler duyuyorum" dedi Tilki, "Dünya globalleşmiş? Bu devirde bu tevekkül herkeste bulunmaz. Lakin az demek, bir manada yok gibidir.
Global dünya malı götürürken, senin böyle yok kadar az otun etrafında dolanıp durman da yaraşmaz hani..."
Eşek, "Hırs" dedi, "Hırs, bütün kötülüklerin anasıdır. Kimse bulduğuyla yetinmekten ölmemiş ama hırstan ölen çoktur." Tilki, güya tam bir din alimi edasıyla "Ama Allah, nefislerinize zulmetmeyin, diye buyurmuş?" dedi, "Bu kupkuru taşlık arazide sabır ve tevekkül de akıl kârı değil hani?"
"Var mı bir teklifin?" dedi Eşek.
Tilki'nin beklediği buydu zaten; "Ne demek! Seni yemyeşil, sulak bir otlağa götüreyim mi?" Eşek, otlamayı bırakarak uzaunca kulaklarını yukarıya doğru dikerek "Nerdeymiş bu yemyeşil çayır?!" diye sordu.
"Düş peşime?" dedi Tilki.
Tilki önde, Eşek arkada yürüdüler, yürüdüler. Siz buna AB süreci mi dersiniz, yoksa globalleşme süreci mi; ne derseniz deyin? Nihayet ormana geldiler.
Tilki, Arslan'ın ağzına doğru sürüklüyordu zavallı Eşek'i ki, tam bu esnada bir kükreme duyuldu? Derken bir kükreme daha, bir kükreme daha? Arslan bu; kükremeden durur mu!
Eşek bir an ürktü "Ne bu gürültü ya hu?" dedi, duraksadı. "Sakin ol Eşek kardeş" dedi Tilki, "Hayırdır, ne oldu, ne diye duraksadın?" diye sordu.
"Bir kükreme sesi duymadın mı sen" dedi Eşek. "Senin, açlıktan, yıllarca kuru otla mideni doldurmaktan kulakların da bozulmuş, vücudunun kimyası gittiği gibi kulağın da haşat olmuş" dedi Tilki, "Ses-mes yok, Nereden çıkartıyorsun, takıl peşime!" Ne etti, ne eyledi Tilki, Eşek'i Arslan'ın inine yaklaştırmayı başardı.
Arslan, Eşek'i görür görmez usta bir kasap gibi bir çırpıda paramparça etti. Afiyetle yemeye başladı. Tilki ise seyretmeye devam ediyordu. Bir ara Arslan susamıştı. Biraz su içeyim bari, deyip içeriye girince Tilki, fırsat bu fırsat deyip Eşek'ten kalan son bakiye beynini ve ciğerini midesine indirdi.
Arslan dönüp geldiğinde Eşek'in beynini göremeyince hiddetlenerek "Bunun beyni nerede, nereye gitti!?" diye gürledi. Tilki "Sorduğun şeye bak sultanım" dedi, "Hiç eşeğin beyni olsaydı, senin şu kadar kükreyişini duyduğu halde tıpış tıpış senin inine doğru gelir miydi?"
Başka söze ne hâcet?
KKTC'yi AB ve ABD'nin kursağına doğru sürükleyenler, korkarım yarın kendileri o kursağı boylamak durumunda kalacaklar?
Öyküyü "Arslan'ın emrindeki Tilki ile Eşek" yerine "ABD-AB emrindeki Türkiye ve Kıbrıs" diye de okuyabilirsiniz?
Ormanda Fil ile kavga etmiş olan Arslan yorgun vaziyette uzanmış yatıyordu. Tilki'yi yanına çağırarak "Bugün" dedi, "Çok yorgunum. Ava çıkacak halim kalmadı; Irak işi beni çok yordu. Git, şöyle bir Eşek avla da beraberce yiyelim."
Tilki, "Baş üstüne!" dedi, "Ya ölüsünü getiririm, ya dirisini; siz merak etmeyin!" Kendi bölgesinden ayrıldı, dolandı durdu. Nihayet bir kayalık buldu.
Kayalığın üzerine çıkarak etrafı kolaçan etti. Derken uzaklarda otlayan çelimsiz başıboş bir eşeğe gözü ilişti.
Usulca sokuldu yanına, selam verip hal hatır etti. "Bu bozkırda, sanki yıllarca ambargo uygulanmış kupkuru yerde ne otlanıyorsun Eşek kardeş!" dedi Tilki. Eşek, hiç istifini bozmayarak "Hamd olsun, halimden şikayetim yok, 20-25 yıldan beri huzurum yerinde" diye karşılık verdi, "Rızkı veren Allah. Can veren rızkı da veriyor. Şikayetim yok. Geçinip gidiyorum."
"Aman efendim, neler duyuyorum" dedi Tilki, "Dünya globalleşmiş? Bu devirde bu tevekkül herkeste bulunmaz. Lakin az demek, bir manada yok gibidir.
Global dünya malı götürürken, senin böyle yok kadar az otun etrafında dolanıp durman da yaraşmaz hani..."
Eşek, "Hırs" dedi, "Hırs, bütün kötülüklerin anasıdır. Kimse bulduğuyla yetinmekten ölmemiş ama hırstan ölen çoktur." Tilki, güya tam bir din alimi edasıyla "Ama Allah, nefislerinize zulmetmeyin, diye buyurmuş?" dedi, "Bu kupkuru taşlık arazide sabır ve tevekkül de akıl kârı değil hani?"
"Var mı bir teklifin?" dedi Eşek.
Tilki'nin beklediği buydu zaten; "Ne demek! Seni yemyeşil, sulak bir otlağa götüreyim mi?" Eşek, otlamayı bırakarak uzaunca kulaklarını yukarıya doğru dikerek "Nerdeymiş bu yemyeşil çayır?!" diye sordu.
"Düş peşime?" dedi Tilki.
Tilki önde, Eşek arkada yürüdüler, yürüdüler. Siz buna AB süreci mi dersiniz, yoksa globalleşme süreci mi; ne derseniz deyin? Nihayet ormana geldiler.
Tilki, Arslan'ın ağzına doğru sürüklüyordu zavallı Eşek'i ki, tam bu esnada bir kükreme duyuldu? Derken bir kükreme daha, bir kükreme daha? Arslan bu; kükremeden durur mu!
Eşek bir an ürktü "Ne bu gürültü ya hu?" dedi, duraksadı. "Sakin ol Eşek kardeş" dedi Tilki, "Hayırdır, ne oldu, ne diye duraksadın?" diye sordu.
"Bir kükreme sesi duymadın mı sen" dedi Eşek. "Senin, açlıktan, yıllarca kuru otla mideni doldurmaktan kulakların da bozulmuş, vücudunun kimyası gittiği gibi kulağın da haşat olmuş" dedi Tilki, "Ses-mes yok, Nereden çıkartıyorsun, takıl peşime!" Ne etti, ne eyledi Tilki, Eşek'i Arslan'ın inine yaklaştırmayı başardı.
Arslan, Eşek'i görür görmez usta bir kasap gibi bir çırpıda paramparça etti. Afiyetle yemeye başladı. Tilki ise seyretmeye devam ediyordu. Bir ara Arslan susamıştı. Biraz su içeyim bari, deyip içeriye girince Tilki, fırsat bu fırsat deyip Eşek'ten kalan son bakiye beynini ve ciğerini midesine indirdi.
Arslan dönüp geldiğinde Eşek'in beynini göremeyince hiddetlenerek "Bunun beyni nerede, nereye gitti!?" diye gürledi. Tilki "Sorduğun şeye bak sultanım" dedi, "Hiç eşeğin beyni olsaydı, senin şu kadar kükreyişini duyduğu halde tıpış tıpış senin inine doğru gelir miydi?"
Başka söze ne hâcet?
KKTC'yi AB ve ABD'nin kursağına doğru sürükleyenler, korkarım yarın kendileri o kursağı boylamak durumunda kalacaklar?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019