Sayın Rahmi Koç diyor ki: "Hiç üretmeden inşaatla ülke gelişir mi? Son on yılda yatırımlar; taşa, toprağa, çimentoya yapıldı. Köprüler, yollar AVM'ler karın doyurmuyor. Bunlar hizmet değil, rant kapısıdır. Bir yerde ne kadar şantiye varsa, o yerde o kadar rant ve çıkar vardır."
Sayın Koç'un bu yaklaşımına kim itiraz edebilir ki? Öyle ya köprüler, yollar, dev binalar bizim ekonomimize ne kazandırdı? Sistemin gereği devletin yükünü azaltacağız diyerek 90 yılda elde ettiğimiz kazançları, yok ederine yandaşlarımıza peşkeş çektik. Elde edilen gelirimizi de yine yandaş işadamlarına yollar köprüler yaptırarak kısa zamanda zenginler ordusu yarattık.
Ekonomi, bireyin çıkarları ile toplumun çıkarlarına katkıda bulunacak biçimde düzenlenirse toplumsal kalkınma o zaman olur. Çünkü insanlar hem üretirken hem de tüketirken topluma katkıda bulunmalıdırlar. Gelirini artırma gayretinde olan her birey, diğer kişinin de gelirini artırmış olacaktır. Gelirini artıran birey, o oranda tüketim yapacağı için diğer kişinin de daha fazla kazanmasına neden olacaktır.
Dar gelirli insanlara verilen destek, yeni bir tüketim artışına neden olacağı için daha fazla üretim; daha fazla tüketimi oluşturacaktır. "Milli Ekonomi Modeli" isimli eserde bu tez, enine boyuna anlatılmıştır.
Gelir, tabana yayılmalıdır. Mutlu azınlık kavramı Milli Ekonomi Modeli'ne ters düşmektedir. Bugün 700 binden fazla üniversite mezunu genç işsizdir. Bu gençler, kahve köşelerinde atıl olarak oturmaktadırlar. Enerjileri dolu bu kişilerin, ne kendilerine ne de topluma ekonomik yönden katkıları vardır. Devlet, sattığı devlet kuruluşlarından elde ettiği geliri, bu gençlere proje karşılığında sıfır faizle vermiş olsaydı hem o gençler işsiz olmayacak hem de toplumsal kalkınmaya katkıda bulunacaklardı.
Ne yazık ki kapitalizmin temelinde olan ulusal kalkınmadan çok bireysel kalkınma esas alınmaktadır. Toplumun bir kısmına destek verilirken diğer kesimin ihmal edilmesi demek, o kesimi fakirleştirmiş oluyoruz demektir.
Bugünlerde "Ekonomik Tedbirler" adı altında önümüze birtakım projeler konulmaktadır. Doların yerine Türk parası öne çıkarılmak isteniyor. Alabildiğine yükselen dolar ederi, biz sabit gelirlilerin alım gücünü azaltıyor ve fakirleştiriyor. Yıllardır meydanlarda, toplantı salonlarında ve yazdıkları eserlerle BTP ileri gelenleri, Türk parasını savunurken yönetim kulak tıkadı. Ama yine de yanlışı görmek de erdemliktir. "Vergi artırmayacağız" diyor bugünün iktidarı. Vergi artırarak sosyal harcamaları daha fazla yapabilirsiniz; ancak daha çok vergi aldığınız için sabit gelirlileri daha fakirleştirmiş olursunuz. Ticari kesim, vergi oranında artış yapılınca, eldeki ürününü daha pahalıya satmak zorunda kalacaktır. Bu yaklaşım, memur, işçi, emekli için bir felaket olur ki yönetim, bu eylemi şimdilik gerçekleştirmiyor.
Bilirsiniz Anadolu'da insanlar, düğünlerini ve diğer yatırımlarını, harman ayına, çay kesimine, pamuk, tütün, fındık toplama dönemine göre ayarlarlardı. Hatta köyün bakkalından alışverişte de üretim ayları esas alınırdı. Ama sanayi toplumu olacağız diye köylerimizi boşaltırsak ve üretimi kısıtlarsak refahı toplumun her kesimine yayamayız.
Ne dersiniz?
Sayın Koç'un bu yaklaşımına kim itiraz edebilir ki? Öyle ya köprüler, yollar, dev binalar bizim ekonomimize ne kazandırdı? Sistemin gereği devletin yükünü azaltacağız diyerek 90 yılda elde ettiğimiz kazançları, yok ederine yandaşlarımıza peşkeş çektik. Elde edilen gelirimizi de yine yandaş işadamlarına yollar köprüler yaptırarak kısa zamanda zenginler ordusu yarattık.
Ekonomi, bireyin çıkarları ile toplumun çıkarlarına katkıda bulunacak biçimde düzenlenirse toplumsal kalkınma o zaman olur. Çünkü insanlar hem üretirken hem de tüketirken topluma katkıda bulunmalıdırlar. Gelirini artırma gayretinde olan her birey, diğer kişinin de gelirini artırmış olacaktır. Gelirini artıran birey, o oranda tüketim yapacağı için diğer kişinin de daha fazla kazanmasına neden olacaktır.
Dar gelirli insanlara verilen destek, yeni bir tüketim artışına neden olacağı için daha fazla üretim; daha fazla tüketimi oluşturacaktır. "Milli Ekonomi Modeli" isimli eserde bu tez, enine boyuna anlatılmıştır.
Gelir, tabana yayılmalıdır. Mutlu azınlık kavramı Milli Ekonomi Modeli'ne ters düşmektedir. Bugün 700 binden fazla üniversite mezunu genç işsizdir. Bu gençler, kahve köşelerinde atıl olarak oturmaktadırlar. Enerjileri dolu bu kişilerin, ne kendilerine ne de topluma ekonomik yönden katkıları vardır. Devlet, sattığı devlet kuruluşlarından elde ettiği geliri, bu gençlere proje karşılığında sıfır faizle vermiş olsaydı hem o gençler işsiz olmayacak hem de toplumsal kalkınmaya katkıda bulunacaklardı.
Ne yazık ki kapitalizmin temelinde olan ulusal kalkınmadan çok bireysel kalkınma esas alınmaktadır. Toplumun bir kısmına destek verilirken diğer kesimin ihmal edilmesi demek, o kesimi fakirleştirmiş oluyoruz demektir.
Bugünlerde "Ekonomik Tedbirler" adı altında önümüze birtakım projeler konulmaktadır. Doların yerine Türk parası öne çıkarılmak isteniyor. Alabildiğine yükselen dolar ederi, biz sabit gelirlilerin alım gücünü azaltıyor ve fakirleştiriyor. Yıllardır meydanlarda, toplantı salonlarında ve yazdıkları eserlerle BTP ileri gelenleri, Türk parasını savunurken yönetim kulak tıkadı. Ama yine de yanlışı görmek de erdemliktir. "Vergi artırmayacağız" diyor bugünün iktidarı. Vergi artırarak sosyal harcamaları daha fazla yapabilirsiniz; ancak daha çok vergi aldığınız için sabit gelirlileri daha fakirleştirmiş olursunuz. Ticari kesim, vergi oranında artış yapılınca, eldeki ürününü daha pahalıya satmak zorunda kalacaktır. Bu yaklaşım, memur, işçi, emekli için bir felaket olur ki yönetim, bu eylemi şimdilik gerçekleştirmiyor.
Bilirsiniz Anadolu'da insanlar, düğünlerini ve diğer yatırımlarını, harman ayına, çay kesimine, pamuk, tütün, fındık toplama dönemine göre ayarlarlardı. Hatta köyün bakkalından alışverişte de üretim ayları esas alınırdı. Ama sanayi toplumu olacağız diye köylerimizi boşaltırsak ve üretimi kısıtlarsak refahı toplumun her kesimine yayamayız.
Ne dersiniz?
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023