Dış politikada temel bir kural vardır; devletler kendi ulusal menfaatleri doğrultusunda diğer devletlerle dostluk ve işbirliği ilişkisi kurarlar. Çok ince hesap-kitap isteyen bu süreç tarihsel, kültürel ve dini bazı temel argümanlara göre kurulur. Devletlerin tarihsel birikimleri, ulusal bilinç ve inancı çok önemli ve belirleyici unsurlardır.
İçinde yaşadığımız sorunlu ve stratejik coğrafyada devletlerarası farklı ittifak oluşumları gün geçtikçe saflarını belirginleştiriyor. Türk Dış politikasının 2012 de durduğu eksen; oluşturduğu çıkar ittifakları devletimizin bekasına ne kadar uygun? Bunu analiz etmek bizi önümüzdeki on, elli hatta yüzyılda nasıl bir yapıya sahip olacağımız konusunda çok net bir tablo ortaya koyar. Şu anda bölgesel olarak NATO-ABD-AB yani Batı eksenli bir ittifakın çok sadık bir üyesiyiz. Bir yandan AB giriş sürecinde kapıda beklerken ödediğimiz har(a)ç ve bedeller, öte yandan ABD’nin yakınında olacağız diye dost, kardeş ve komşu ülkelere tavır almamız bize zarar vermektedir. Sıfır sorun diye başladığımız noktadan bugüne dış politikada sıfırı tükettik.
Seçim sürecindeki ABD Hükümeti ile işbirliğimizin meyvesinin daha şimdiden çürük olacağı açık seçik. İsrail ise yüzyıl öncesi Teksaslı kovboylar gibi bölgede durup durup düello istemesine bakılırsa, bir yerlerden oldukça sağlam teminatlar almışa benziyor.
Peki, bölgede Batılı Ağabeylerimizin ve İsrailli samimi ahbaplarımızın dışında kiminle arkadaşlık yapacağız, kime güveneceğiz, kimle beraber olursak ulusal çıkarlarımız açısından pozitif neticelere varırız? Burayı çözersek dış politikayı sağlam kazığa bağlarız.
Sovyetlerin çöküşünün hemen ardından kurulan Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) bölgemizde ulusal, tarihi, kültürel ve dini bütünlüğümüz üzerinde şer hesapları olmayan önemli bir güç. Özellikle aynı kanı ve inancı taşıdığımız Azeri, Özbek, Kazak, Kırgız, Tatar ve diğer kardeşlerimizle kurulacak beraberlik bizi bölgede güçlü ve has bir ağabey yapar. Ülkelerinde sevilen, sayılan ve güçlü olan Kerimov, Aliyev ve Tambayev gibi dost-kardeş ülkelerin liderleriyle bağımsız platformlarda güçlü işbirliğine gidilmesi gerekir.
Çin, ekonomik ve siyasi güç olarak büyüyen bir dünya devi… Gün geçtikçe dünya üretim pastasındaki payını arttıran ve Uluslararası gündemde söz sahibi olan bir ülke... Çin’in menfaatleri gereği Türkiye gibi jeostratejik bir bölgede konuşlanan bir ülkenin ulusal bütünlüğünün zarar görmesi ve Batı’nın Asya’yı işgali asla Çin’in çıkarlarına uygun değildir. O zaman Çin’in Ortadoğu politikalarında Rusya ile oluşturduğu platformda bizim de olmamız çıkarlarımız gereğidir.
Öte yanda bölgemizde, inanç ve kültürde yüzyıllardır beraber yaşadığımız Arap-İslam dostlarımız bulunmaktadır. Yıllardır İsrail ve ABD’nin zorba politikalarıyla bölge inim inim inliyor da, sesini duyan yok. Arap kardeşlerimizle kuracağımız ve asla Batı eğilimli olmayan yüzde yüz milli dostluklar neticesinde bölge ihtiyacı olan Ağabey’e kavuşmuş olacak. Köşeye haince planlarla sıkıştırılmaya çalışılan Suriye Devleti hemen yanı başımızda desteğimizi bekliyor. Yıllardır İsrail’in tehdidinde yaşayan Lübnan ve nükleer programı bahane edilerek yok edilmek istenen İran ile kurulacak beraberlikler Ortadoğu’da gücümüzü arttırır.
İçinde yaşadığımız sorunlu ve stratejik coğrafyada devletlerarası farklı ittifak oluşumları gün geçtikçe saflarını belirginleştiriyor. Türk Dış politikasının 2012 de durduğu eksen; oluşturduğu çıkar ittifakları devletimizin bekasına ne kadar uygun? Bunu analiz etmek bizi önümüzdeki on, elli hatta yüzyılda nasıl bir yapıya sahip olacağımız konusunda çok net bir tablo ortaya koyar. Şu anda bölgesel olarak NATO-ABD-AB yani Batı eksenli bir ittifakın çok sadık bir üyesiyiz. Bir yandan AB giriş sürecinde kapıda beklerken ödediğimiz har(a)ç ve bedeller, öte yandan ABD’nin yakınında olacağız diye dost, kardeş ve komşu ülkelere tavır almamız bize zarar vermektedir. Sıfır sorun diye başladığımız noktadan bugüne dış politikada sıfırı tükettik.
Seçim sürecindeki ABD Hükümeti ile işbirliğimizin meyvesinin daha şimdiden çürük olacağı açık seçik. İsrail ise yüzyıl öncesi Teksaslı kovboylar gibi bölgede durup durup düello istemesine bakılırsa, bir yerlerden oldukça sağlam teminatlar almışa benziyor.
Peki, bölgede Batılı Ağabeylerimizin ve İsrailli samimi ahbaplarımızın dışında kiminle arkadaşlık yapacağız, kime güveneceğiz, kimle beraber olursak ulusal çıkarlarımız açısından pozitif neticelere varırız? Burayı çözersek dış politikayı sağlam kazığa bağlarız.
Sovyetlerin çöküşünün hemen ardından kurulan Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) bölgemizde ulusal, tarihi, kültürel ve dini bütünlüğümüz üzerinde şer hesapları olmayan önemli bir güç. Özellikle aynı kanı ve inancı taşıdığımız Azeri, Özbek, Kazak, Kırgız, Tatar ve diğer kardeşlerimizle kurulacak beraberlik bizi bölgede güçlü ve has bir ağabey yapar. Ülkelerinde sevilen, sayılan ve güçlü olan Kerimov, Aliyev ve Tambayev gibi dost-kardeş ülkelerin liderleriyle bağımsız platformlarda güçlü işbirliğine gidilmesi gerekir.
Çin, ekonomik ve siyasi güç olarak büyüyen bir dünya devi… Gün geçtikçe dünya üretim pastasındaki payını arttıran ve Uluslararası gündemde söz sahibi olan bir ülke... Çin’in menfaatleri gereği Türkiye gibi jeostratejik bir bölgede konuşlanan bir ülkenin ulusal bütünlüğünün zarar görmesi ve Batı’nın Asya’yı işgali asla Çin’in çıkarlarına uygun değildir. O zaman Çin’in Ortadoğu politikalarında Rusya ile oluşturduğu platformda bizim de olmamız çıkarlarımız gereğidir.
Öte yanda bölgemizde, inanç ve kültürde yüzyıllardır beraber yaşadığımız Arap-İslam dostlarımız bulunmaktadır. Yıllardır İsrail ve ABD’nin zorba politikalarıyla bölge inim inim inliyor da, sesini duyan yok. Arap kardeşlerimizle kuracağımız ve asla Batı eğilimli olmayan yüzde yüz milli dostluklar neticesinde bölge ihtiyacı olan Ağabey’e kavuşmuş olacak. Köşeye haince planlarla sıkıştırılmaya çalışılan Suriye Devleti hemen yanı başımızda desteğimizi bekliyor. Yıllardır İsrail’in tehdidinde yaşayan Lübnan ve nükleer programı bahane edilerek yok edilmek istenen İran ile kurulacak beraberlikler Ortadoğu’da gücümüzü arttırır.
Hakan Rona / diğer yazıları
- Güneydoğu'ya huzur ancak MEM'le gelir / 09.04.2013
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012