Türkiye’de bir tane muhalefet partisi var

Siyasetin millete sırt döndüğü, toplumun umudunu kaybettiği, bu umutsuzluğun cinayet, gasp, taciz, tecavüz, intihar, terör, yolsuzluk olarak vatan sahnesine yansıdığı ve adeta ey siyasiler, bu tablo hepinizin eseri olarak haykırdığı günlerden geçiyoruz.

İktidar tamamen kendini, milletin gerçeklerine kapatmış durumda. Hala, 'bayrağımızı indiremeyecekler, ezanımızı susturamayacaklar' cümleleriyle durumu idare etmeye çalışıyorlar.

Muhalefet ise ısrarla seçim istiyor. Seçim oldu diyelim. Hadi AKP de iktidarı kaybetti ve başka bir parti iktidar oldu diyelim. Ne değişecek? 

Bakın! Ağız alışkanlığından muhalefet, diyoruz ya! Aslında Türkiye'de tek muhalefet partisi var. Diğerleri muhalefet değil muhalif partilerdir.

Evet, CHP de, İYİ Parti de diğerleri de muhalefet partisi değil muhalif partilerdir. Kapitalizm-serbest piyasa ekonomi anlayışıyla iktidara talip olan partilerdir. 

AKP gibi diğerleri de kapitalizme söz kesmiş, ABD-AB uyumu içerisinde kendi anlayışlarını iktidar etme gayretindedirler. 

Yani hangi parti iktidar olursa olsun bu topraklarda kazanacak olan her daim kapitalistlerdir, küresel sermayedir. Ama hakkını verelim! AKP kadar kapitalistleri, küresel sermayecileri hiçbir parti böylesine memnun edemezdi. 

Özetle bugün ülkemizdeki siyaset yarışı, batının çizdiği rotada 'en iyi şoförlüğü ben yaparım' iddiasından başka bir şey değildir. 

Halk ise her daim karın tokluğu için çalışmak zorundadır. Banka kredileriyle, bir ailede üç-dört kişi çalışarak aldığı evi, arabayı zenginlik zannederek, modern köleliğe teslim olmuş durumdadır.

Ülkemizin tek muhalefet partisi Bağımsız Türkiye Partisidir. Çünkü karakteri, bu milletin milli ve manevi değerleri üzerine kurulmuştur. Bu değerleri kendisine rota edinmiş, kapitalizmi, küresel sermayeyi tamamen reddeden, insanımıza ve sömürülen dünya halklarına umut olan Milli Ekonomi Modeli ile tam bağımsızlık rotası çizmiş bir partidir. 

Emperyalistlerin verdiği kapitalizm otobüsünde, direksiyon yarışı yapanlar, bu gerçeği inkar etseler, gizleseler de Milli Ekonomi Modeli artık dünya çapında bilinen, uygulanan bir ekonomi sistemidir.  

Milli Ekonomi Modeli iki kapak arasına sıkıştırılmış kurallar manzumesi değildir. Milli Ekonomi Modeli, sosyalizm gibi kapitalizme karşı geliştirilmiş bir ekonomi sistemi de değildir. 

Milli Ekonomi Modeli kainatın gerçeği, Allah Resulü ve Ehl-i Beyt'inin ortaya koydukları, uyguladıkları yaşam biçimidir. 

Bu yaşam biçiminde kula, kulluk yoktur. Güçlü diye, parası var diye zalime, zulme, sömürüye evet demek, sessiz kalmak yoktur. 

Bu anlayışa inananlar güçlü olmak zorundadır. Kendi gücünü ortaya koymak zorundadır. Ülkemizin ve İslam dünyasının sorunu her türlü imkana sahip olmasına rağmen gücünü ortaya koyamamaktır. Adeta kula kulluk etmektedir.

Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş şöyle demektedir; "Tarih boyunca insanlığın huzur ve mutluluğunu temin için pek çok iddia sahibi ortaya çıkmış, değişik görüşler ortaya koymuşlardır. 

Bunlardan bazıları insanın sadece maddî yönüne, bazıları da sırf mana yönüne hitap etmek suretiyle insanları saadete eriştirmeye çalışmışlar ancak başarılı olamamışlardır…

İnsan, ekonomi politikalarının hem hedefi, hem de konusudur. Ekonomi politikalarının gayesi insana daha yaşanabilir, daha rahat bir dünya sunmaktır. 

Elbette politikaların istenilen neticeler vermesi muhatabın doğru tanınmasına bağlıdır. İnsanı yanlış tarif eden bir ekonomi modelinin doğru neticeler elde etmesi mümkün değildir…

Yapılması gereken; İnsanın doğasından kaynaklanan, gerçek özelliklerinden yola çıkarak onu tatmin edecek bir ekonomi modelini hayata geçirmek olmalı idi… 

Öyleyse ekonomiyi ilgilendiren yönüyle insan nedir? Bütün ekonomi modelleri, insanın ihtiyaçlarının sınırsız olduğu yanılgısındadır.

Sınırsız olan insanın ihtiyaçları değil, ihtiraslarıdır. İnsanın doymayan tarafı karnı değil, gözüdür. "Allah'ın nimetlerini saymakla bitiremezsiniz." (Nahl 18)

Baş Hocamız şöyle devam ediyor; "Öyleyse yapılması gereken serbest piyasa adı altında toplumu birkaç kişinin kontrolüne terk etmek yerine, toplumun her ferdini koruyup, kollayan bir ekonomi modelini hayata geçirmektir…

Para, bir mübadele (değişim) ve tasarruf (değer saklama) aracıdır. Ekonomideki unsurları harekete geçiren bir tahrik unsurudur… 

Emeği devreye koyan, atıl duran yeraltı ve yerüstü kaynaklarını harekete geçirerek ekonomik değer üreten, tüketicinin ihtiyaçlarını talebe dönüştüren, piyasalarda oluşan talebe cevap verecek üretimi devreye koyan, üretim faktörlerini tetikleyen, üretimde ve tüketimde tahrik unsuru olan, mal ve hizmetin karşılığı olan maliyetsiz para, ekonomide her şeydir... 

Milli Ekonomi Modeli, insanın sınırlı ihtiyaçlarının sınırsız kaynaklardan karşılanması ilmi ve ülkelerin gerektiğinde her türlü mal ve hizmeti üretebilme gücüne sahip olması, iç ve dış harcamalarının borçlanmadan temin edebilmesinin adı ve formülüdür…

Bu manada Milli Ekonomi Modeli ülkelerin kalkınmasının, ekonomik bağımsızlığın tek (yegane) yoludur.

Milli Ekonomi Modeli, ekonominin sadece bir meselesine odaklanmak yerine, bütününü kucaklayan bir modeldir.

Hedefleri, dayanakları ve işleyiş mekanizmaları ile başlı başına bir sistem olan Milli Ekonomi Modeli, hayallerden değil, var olan gerçeklerden yola çıkarak, bunlara uygun bir modeli hayata geçirmeyi amaçlamıştır…"

Evet, artık hep beraber kapitalizm rotasından çıkmalı, o rotada direksiyon sallayanları efendilerinin yanına göndermeli, devlet ve millet olarak tam bağımsızlığımız için Milli Ekonomi Modeli şarttır.