Üç ayların fazileti ve önemi-IV

(dünden devam…)

Üç ayların üçüncüsü ise Ramazan ayıdır. Nefislerin tezkiye edildiği, af ve mağfiret kapılarının açıldığı bu ayda, yapılan ibadetlerin ve hayırların hesapsız olarak mükâfatlandırılacağı beyan edilmektedir.

Bakara Sûresi'nin 183 ve 184. ayetlerinde "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, takva sahibi olasınız diye size de sayılı günlerde farz kılındı" buyurulmuştur.

Oruçla insan yemeyi, içmeyi ve nefsî arzularını Allah rızası için terk eder ki, bu ibadetin ecri çok büyüktür. Resûlullah Efendimiz, "Bir kimse Ramazan'ın faziletine inanarak ve mükâfatını umarak oruç tutarsa geçmiş günahları bağışlanır" buyurmaktadır. (Buharî-Müslîm).

Af ve mağfiret ayı olarak beyan edilen bu ayda samimi bir kalple Cenab-ı Hakk'a yönelmemiz, ibadetlerimizi arttırmamız ve geçmiş günahlarımız için tevbe istiğfarda bulunmamız lâzımdır. Bu vesileyle Ramazan'ın feyiz ve bereketinden en güzel şekilde istifade etmiş oluruz.

Şüphesiz bu ay feyiz, bereket, mağfiret ve rahmet ayıdır. Bu ayda oruç tutmak, yoksullara yardım etmek, düşkünleri sevindirmek, hayır ve hasenatta bulunmak Peygamberimizin sünnetidir.

İbn-i Abbas bu hususta şunları söylemektedir: "Peygamber (sav), Allah'ın kullarına hayır yapmak bakımından insanların en cömerdi idi. Bilhassa Ramazan ayı geldiğinde cömertliği son haddini bulurdu." (Buharî-Müslîm).

Ramazan ayı içinde Kadir Gecesi gibi "Bin aydan daha hayırlı" bir gece de mevcuttur. Kur'an'ın yeryüzüne indirildiği bu gecenin fazileti çok büyüktür.

Bakara suresinde, "Ey iman edenler, sizden evvelkilere (ümmet) yazıldığı gibi sizin üzerinize de oruç yazıldı. Ta ki, korunasınız" (Bakara, 183) buyrulmuş ve oruç emredilmiştir.

Yine Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de, "Ramazan ayı insanları kurtuluş yoluna götüren, doğruyu yanlıştan ayıran Kuran'ın indiği aydır" (Bakara, 185) buyurur.

"Ben insanları ve cinleri ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım" buyuran Cenab-ı Hakkın yaradılış gayesine uygun ibadet şuurunu kazanmanın en güzel vesilesidir Ramazan ayı.

Peygamber efendimiz, Ramazan-ı Şerifin fazileti hakkında buyuruyor ki:

"Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allah-ü Teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır." (Nesaî).

"Ramazan ayı gelince, 'Hayır ehli, hayra koş; şer ehli, kötülüklerden el çek' denir." (Nesai).

"Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur."

"İslam, kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir." (Müslim).

"Etrafımıza baktığımızda eskiden üç aylara gösterilen hürmetin yitirildiğini üzülerek gözlemliyoruz. Hatta Ramazan-ı Şerif dahi eski önemini kaybetmiş durumda.

Yaratanın akıllara bile gelmediği, hakla batılın birbirine karıştığı günlerden geçiyoruz.

O'nun kitabı okunmuyor; emirleri, haram ve helal kıldıklarına dikkat eden kalmadı.

Peygamber Efendimizin, "Ben size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldıkça asla delalete düşmezsiniz. Bunlar Allah'ın kitabı ve benim Ehl-i Beyt'imdir" hadisinde beyan ettiği Ehl-i Beyt'i de gönüllerden neredeyse silinmiş...

"Allah katında tek din İslam'dır" buyurulur Al-i İmran 19. ayeti kerimede.

Gayemiz, Allah'a varmak ise bunun yolu ayet ve hadislerde beyan edildiği şekilde yaşamakla olacaktır!" (Prof. Dr. Haydar Baş).

İçinde bulunduğumuz üç ayları vesile bilerek, ibadetin özü olan zikrimizi de "Siz Beni zikredin ki, Ben de sizi zikredeyim" (Bakara, 152) ayeti gereğince çok daha fazla yapmalı ve Rabbimizin rahmet ve mağfiretine daha çok talip olmalıyız.

Rabbim her halimizde zikirle yaşamayı ve yaşatmayı içinde bulunduğumuz üç ayların hürmetine cümlemize nasip etsin. 

Üç aylarımız mübarek olsun.