Acaba, muhatabımı incitmeden, rencide etmeden verebildim mi endişesi ile ürpermek...
Acaba, vermem gerekeni layıkıyla, "infak" şartlarına uyarak verdim mi diye kalbin titremesi...
Acaba; "Mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı" (Zariyat: 19) ayetinde övülen kullar arasına girebildim mi diye verirken ürpermek...
Acaba, Allah'ın yoksul kullarına ikramında sadece bir aracı olduğumu unuttum mu, kendimde bir güç vehmettim mi diye düşünerek ürpermek...
Acaba, verirken verdiklerime riya karıştı mı endişesi ile titremek...
Acaba; "Rablerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler" (Mü'minun: 60) sınıfına dahil olabilir miyim heyecanıyla kalbin ürpermesi...
İşte Kur'an, kapısını çalanı böyle terbiye diyor, gönül dünyasını ona açanı böyle eğitiyor.
Verirken de, acaba Allah için, O'nun kullarına "verme" şartlarını yerine getirebildim mi endişesi ile kalplerin titremesini istiyor.
Bu ölçülerden hareketle çok yakın bir arkadaşımın bana anlattıklarını siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde okurken zaman zaman, mezun olduğumuz Gazi Osman Paşa İmam-Hatip Lisesindeki hocalarımızı ziyarete beraber giderdik, o gün nasıl olmuşsa söz konusu arkadaşımız yalnız gitmiş.
Öğretmenler odasında bulunan öğretmenlerle görüştük, hasbihal ettik diyor ve her zaman olduğu gibi rahmetli Ali Gedik Bey, benimle daha fazla ilgilendi, dersleri sordu, evlilik hayatı nasıl gidiyor diye sordu ve son dersi de boş olduğu için "işin yoksa seninle bir yere gidelim" dedi ve çıktık.
Ali Hoca'nın hoş sohbeti eşliğinde minibüs durağına geldik ve Bayrampaşa arabasına bindik ve indikten sonra biraz yürüyerek kendi oturduğu evin altında bulunan abisi Hüseyin Gedik'in dükkânına geldik.
Selamlama faslından sonra bir köşeye oturduk, bir yandan çaylar geliyor içiyoruz, bir yandan da Ali Hoca'yı dinlemeye devam ediyoruz, o arada Ali Hoca, "abi şundan da koy, abi bundan da koy" diyerek bir koli hazırlatıyor.
Bir hayli vakit ilerledi, akşam olmak üzere, ben kalkmak için müsaade istedim ve Ali Hoca; "tamam, ben de bir yere kadar gideceğim, beraber kalkalım, şu koliyi de beraber taşıyalım" dedi, koli elimizde minibüs durağına kadar geldik, araba bekliyoruz, tam o sırada benim bineceğim araba geldi, vedalaşıp arabaya yöneleceğim sırada, koliyi arabaya attı ve "güle güle" dedi.
Arkadaşımız, hayatında hiç unutamadığı anıları arasında bu olayı zikrederken ve tabii her defasında Ali Gedik Bey'e rahmet okumaktadır.
Burada durup Mü'minun suresinin altmışıncı ayetini, önceki ayetlerle beraber bir daha okuyalım:
"Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine eş koşmayanlar, Rablerine dönecekleri için kalpleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar iyi işlerde yarış ederler, o uğurda ileri geçerler." (Mü'minun: 57-61).
Acaba, vermem gerekeni layıkıyla, "infak" şartlarına uyarak verdim mi diye kalbin titremesi...
Acaba; "Mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı" (Zariyat: 19) ayetinde övülen kullar arasına girebildim mi diye verirken ürpermek...
Acaba, Allah'ın yoksul kullarına ikramında sadece bir aracı olduğumu unuttum mu, kendimde bir güç vehmettim mi diye düşünerek ürpermek...
Acaba, verirken verdiklerime riya karıştı mı endişesi ile titremek...
Acaba; "Rablerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler" (Mü'minun: 60) sınıfına dahil olabilir miyim heyecanıyla kalbin ürpermesi...
İşte Kur'an, kapısını çalanı böyle terbiye diyor, gönül dünyasını ona açanı böyle eğitiyor.
Verirken de, acaba Allah için, O'nun kullarına "verme" şartlarını yerine getirebildim mi endişesi ile kalplerin titremesini istiyor.
Bu ölçülerden hareketle çok yakın bir arkadaşımın bana anlattıklarını siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde okurken zaman zaman, mezun olduğumuz Gazi Osman Paşa İmam-Hatip Lisesindeki hocalarımızı ziyarete beraber giderdik, o gün nasıl olmuşsa söz konusu arkadaşımız yalnız gitmiş.
Öğretmenler odasında bulunan öğretmenlerle görüştük, hasbihal ettik diyor ve her zaman olduğu gibi rahmetli Ali Gedik Bey, benimle daha fazla ilgilendi, dersleri sordu, evlilik hayatı nasıl gidiyor diye sordu ve son dersi de boş olduğu için "işin yoksa seninle bir yere gidelim" dedi ve çıktık.
Ali Hoca'nın hoş sohbeti eşliğinde minibüs durağına geldik ve Bayrampaşa arabasına bindik ve indikten sonra biraz yürüyerek kendi oturduğu evin altında bulunan abisi Hüseyin Gedik'in dükkânına geldik.
Selamlama faslından sonra bir köşeye oturduk, bir yandan çaylar geliyor içiyoruz, bir yandan da Ali Hoca'yı dinlemeye devam ediyoruz, o arada Ali Hoca, "abi şundan da koy, abi bundan da koy" diyerek bir koli hazırlatıyor.
Bir hayli vakit ilerledi, akşam olmak üzere, ben kalkmak için müsaade istedim ve Ali Hoca; "tamam, ben de bir yere kadar gideceğim, beraber kalkalım, şu koliyi de beraber taşıyalım" dedi, koli elimizde minibüs durağına kadar geldik, araba bekliyoruz, tam o sırada benim bineceğim araba geldi, vedalaşıp arabaya yöneleceğim sırada, koliyi arabaya attı ve "güle güle" dedi.
Arkadaşımız, hayatında hiç unutamadığı anıları arasında bu olayı zikrederken ve tabii her defasında Ali Gedik Bey'e rahmet okumaktadır.
Burada durup Mü'minun suresinin altmışıncı ayetini, önceki ayetlerle beraber bir daha okuyalım:
"Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine eş koşmayanlar, Rablerine dönecekleri için kalpleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar iyi işlerde yarış ederler, o uğurda ileri geçerler." (Mü'minun: 57-61).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025