Utanç 1 ve 2

Ülkemizde 86 ilahiyat fakültesi var. Bu fakültelerde yüzlerce akademisyen görev yapıyor ve on binlerce kişi bu fakültelerde yüksek dini öğretim görüyor.
Yine ülkemizde 85 bin cami var. Ve bu camilerden 110 binden fazla din görevlisi, insanlara bir nevi din eğitimi veriyor. Artı imamlık, vaizlik ve müezzinlikten emekli olmuş yaklaşık 250 bin insan toplum içerisinde ve bu kişiler her zaman toplum tarafından saygıya muhatap oluyor, sözleri dinleniyor. Artı din adına sokakta, medyada yazan, çizen, ortalıkta dolaşan on binlerce kişi var.  
Böyle bir yapıya rağmen ülkemizde hırsızlık, fuhuş ve sapıklık tüm zamanların zirvesine çıkmışsa, Hakka batıl, batıla hak deniyorsa, Kuran'a rağmen kanun ve icraatlar gerçekleştiriliyorsa, Müslümanlar bırakılıp, kafirler dost ediliyorsa, hırsızlığa, yolsuzluğa değişik kılıflar uyduruluyorsa!
Sıradan şahıslara peygamber, Mehdi gibi vasıflar izafe ediliyorsa, mezhepçilik, ırkçılık tartışmaları en tepe noktadan dillendiriliyorsa bu ülke ilahiyatlarındaki öğretim görevlileri, öğretim görenler, İHL'ler deki öğretmenler, Diyanet başkanı, görevlileri, imamlar, vaizler, müezzinler, din tüccarları vs. hangi dine tabi olduklarını ve hangi dini anlattıklarını sorgulamaları lazımdır.
* * *
Utanç 2
Ülkemizde 100'den fazla hukuk fakültesi ve 50 binden fazla hukuk öğrencisi var. Dünyanın en büyük barosu (32 bin avukat) İstanbul'da. Toplamda 80 bin avukatımız var.
Yargıda görev yapan toplam 14,700 hakim, savcı mevcut. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay faal vaziyette.
Ama ülkemizde yargıya güven % 30'lara inmiş. Mahkemelerin kararlarını siyasiler tartışıyor, tanımıyor ve hemen akabinde bir başka mahkeme, siyasetin istediği kararı alıyor veya soruşturma başlatıyor. Dün ak, dediklerine bugün kara. Bugün ak, dediklerine dün karadır, hükümleri verildi, veriliyor. Yargı içerisinde kişileri en yetkili ağızlar şu cu, bu cu diyer ayrıştırabiliyor.  
Avukatlar 'hukukun üstünlüğü' çerçevesinde değil ideolojilerinin çerçevesinde birleşmiş, kamplaşmış, siyasette taraf veya karşıt olmuş vaziyetteler.
Bu tabloya ben kısaca 'utanç 1 ve 2' dedim. Eğer bu utançtan bir an evvel kurtulamazsak yok oluş kaçınılmazdır.    
* * *
Suçlu kim?
Türkiye'de 23 ziraat fakültesi var. 100 binin üzerinde ziraat mühendisi var. Bu rakama her yıl 4 bin mühendis daha ekleniyor.
Amma! Ülkemiz meyve, sebze tohumlarını İsrail başta olmak üzere dışarıdan ithal ediyor. Uruguay'dan kurbanlık hayvan ve et ithal ediyor. 
Burada bu terslik var. Bu terslik ziraat fakülteleri müfredatları veya ziraat mühendislerinden mi kaynaklanıyor? Yoksa ülkeyi yöneten anlayıştan mı?
Türkiye'de 70'den fazla inşaat fakültesi ve 150 binden fazla inşaat mühendisi var. Bu sayı her yıl artırıyor. Aynı şekilde 50'den fazla mimarlık fakültemiz ve on binlerce mimarımız var.
Çarpık kentleşmeden, planlamadan, altyapıdan, binaların çürüklüğünden vs. şikayet ediyoruz. 
Birde yol yaptık, tünel yaptık, köprü yaptık vs. diye sevinenler var. Yapanlara bakıyorsun hepsi yabancı. Bu tablo ülkemiz mimar, mühendis, jeolog kısaca bilim insanlarımıza bir hakarettir. 
Bunun sorunlusu kim? İnşaat ve mimar mühendisleri mi, bilim insanları mı, öğretim aldıkları fakülteler mi yoksa ülkeyi yöneten irade mi? 
50'ye yakın üniversitenin, makine mühendisliği bölümü var. Bu fakültelerden makine mühendisleri yetişiyor. On binlerce makine mühendisimiz var.
Amma! Tarih 2016 ve Türkiye'nin yerli bir otomobili yok. Bunun sebebi makine mühendisleri mi? Yoksa emperyalizmin pençesindeki sanayici ve siyasetçiler mi?
Türkiye'de 30'dan fazla üniversitede maden mühendisliği bölümü var. On bilerce maden mühendisi yetişmiş (yetişiyor) bu okullarda. 
Ülkemiz tarım ve hayvancılıkta olduğu gibi maden alanında da dünyanın en zengin coğrafyalarından biri. Bor madeninde dünyanın birinci, altın madeninde ikinci en engin ülkesiyiz. 53 çeşit değerli madenimiz var.
Amma! Ülkemizde madenler yabancılara satılıyor, yabancılarca çıkarılıyor. Ülkemizin ne iktidarı, ne muhalefeti madenlerimizi kaynak olarak görmüyor, göstermiyor. Oysa batılı bilim adamları, Türkiye'deki madenlerin ham ederinin 3 katrilyon dolar olduğunu ifade ediyor. Bunun sorumlusu üniversiteler mi, maden mühendisleri mi yoksa ülkeyi yöneten ve kendilerine muhalefet, diyen siyasi yapı mı?