Cahiliye devri toplumlarına baktığınızda -ki,her peygamberin geldiği dönemde aynıdır- şu manzarayı görürsünüz... 1. Toplumun az sayıdaki elit gurubu çarkını kurmuş, güçsüz olanların sırtından geçinmektedir.2. Bu gurup, kanunları da kendi menfaatleri doğrultusunda koymuştur; hatta, hukuk bile tanımamışlardır.3. Halkı bulundukları ortama, zulüm ve çirkinlik dolu hayata alıştırmışlardır. Bunu yapırken insanların beşeri zaaflarını istismar etmişlerdir ki, bu da zina, içki, kumar ve eğlencenin yaygınlaştırılmasıyla yapılmıştır. Bunlarla hayatını geçiren insanlar, zamanla hayata atıldıklarında çarkın içerisinde günlerini gün etmenin verdiği geçici teskinlikle avunarak mücadele ruhlarını kaybetmiş, hatta içinde bulundukları kötü hayata alışarak onu savunmaya başlamışlardırİşte, böyle bir topluma Resulullah Efendimiz örnek elçiler yollar. Yaşadıkları güzel hayatı anlattırıp onlara kıyas imkanı verir. Sonunda ya müslüman olur zulümden kurtulurlar. Ya dinlerinde serbest kalıp yönetimde müslümanların hakimiyetini kabul ederler. Savaş ise, hiç laftan anlamayan içindir. Bu son, merhaleye, Resulullahın onlarla savaşmaması bir merhamet değil, bir zulüm olur. Çünkü; o insanlar, hem de nesilleri helak olacaktır. Bu sebeple menfaatlerini idrak edemeyecek kadar uyuşmuş olan bu toplulukta savaşılarak az bir kısmı öldürülür. Fakat bu sayede hem geri kalan insanlar hem de onlardan meydana gelip varlığını devam ettirecek olan nesil kurtarılmış olur. Bu da en güzel merhamet örneğini oluşturur. Şefkat ve merhameti her şeyi kapsayan Allah Resulu; devamlı tebessüm eden bir insan değildi. Kızması gereken yerde kızar, susması gerneken yerde susar, üzülmesi gereken yerde üzülürdü. Bütün bunları nefsinden değil, her an Allah ile olmanın şuuru ile yaptığından, değişik her haliyle de insanları irşad ederdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.