Şimdi dört günlük bu yazı dizimizin başına dönelim.
Tayyip'in görüştüğü yabancı misyonu bir daha gözden geçirelim; Tayyip Erdoğan Amerika'nın İstanbul Konsolosuyla, İsrail'in Ankara Büyükelçisi ile, ABD'deki Musevi Cemaatinin Lideri Abraham Foksman ile görüşmüş, "kurmaylarından" Abdullah Gül de İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi'ne bir saat bilgi vermiş.
Ve medya, kamuoyu Tayyip Erdoğan'ın bunlarla ne görüştüğünü araştırıyor.
Evet Tayyip "kimlerle" ve "ne" görüştü?
Biz ise kimlerin ne görüştüğünü değil, "neden" görüştüğünü araştırdık.
Refah'ın AİHM'den bile kapatma kararının çıktığı, Kutan'ın kendisinden beklenilen performansı gösteremediği bir ortamda Tayyip Erdoğan, Yeşil Kuşak projesinin son halkasıdır. Ve Yeşil Kuşak'ın; bırakınız "ılımlı" İslâmiyeti, fakat daha ziyade bir tür Hristiyanlık demek olduğu emâreleri bile mevcuttur.
Kim demiş Tayyip; Selâmet, Nizamet, Refah, Fazilet, Saadet çizgisinin muhalifidir diye. Ortaklığın temelleri taa Atlantik ötesinde atılmıştır ve bizden bu masalı dinlememiz, olmayacak duaya âmin dememiz istenmektedir.
Peki, hem dindar olup hem ABD'ye, AB'ye karşı olmak;
Hem dindar olup hem tam bağımsızlıkçı olmak;
Hem dindar olup hem Türk askerini, ordusunu sevmek;
Hem dindar olup hem Atatürkçü olmak;
Hem dindar olup hem Türk olmak mümkün değil mi?
O zaman "taşıdığınız değerden haberiniz yok"tur.
Kabul ediyorum bu hepsini aynı anda yapmak kolay değildir. Mangal gibi yürek, altı okka bile ister.
Ama biz hep zora tâlip olmadık mı?
Kahraman olmak kolay değildir. Kahramanlık Atsız'ın dediği gibi;
"Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir.
Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
Kahramanlık: Saldırıp bir daha dönmemektir."
* * * *
Dünkü yazımızda Atlantik ötesi kaynaklı proje mimarlarının şu üç şeye özel bir önem atfettiklerini belirtmiştik; "Türkiye'de Türkçülük, İslâmiyet ve asker "behemehal" manipüle edilecektir."
Dört gündür askeri ve İslâmiyet'i anlattık. Peki Türkçülük?
O da en azından başka bir dört günün konusudur.
Türkçülüğün de "milliyetçi" ön isimli bir partinin "idarecileri" eliyle 18 Şubat'tan bu yana düdüklü bir tencerenin içinde tutulduğunu, ara sıra emniyet sipobunun açılarak biriken buhar basıncının fazlasının tahliye edildiğini, Ulaştırma Bakanlığına son atanan zâtın AB sekreteri Volkan Vural'ın amca oğlu olup doktorasını Amerika'da yapmış bulunduğunu, İzmir'de önseçimi kaybettiği halde Genel Başkan'ın tercihi ile kontenjandan birinci sıraya yerleştirilmiş olduğunu söylesek, her halde şimdilik yeter.
* * * *
Siz bu satırları okurken büyük bir ihtimalle yıldızlarına yıldızlar ekleyen komutanlar ve yeni görev yerleri belli olmuş olacak.
Yıllar yılı, ama bilhassa Yeşil Kuşak projesi yürürlüğe girdiğinden beri yıldızlarla değil, YAŞ'ta kimlerin neden re'sen emekli edildiği ile uğraş(tırıl)dık.
Ben her Ağustos Şûrası'nda olduğu gibi bu sefer de "kahir ekseriyetle" kalpleri vatan-millet-bayrak aşkıyla çarpan, tam bağımsızlıkçı, Atatürkçü ABD ve AB'ye eyvallah demeyen, dindarla mürteciyi ayırarak Yeşil Kuşak projesinin bir piyonu olmayı reddeden kadroların terfi edeceğine inanıyorum.
Allah utandırmasın...
Tayyip'in görüştüğü yabancı misyonu bir daha gözden geçirelim; Tayyip Erdoğan Amerika'nın İstanbul Konsolosuyla, İsrail'in Ankara Büyükelçisi ile, ABD'deki Musevi Cemaatinin Lideri Abraham Foksman ile görüşmüş, "kurmaylarından" Abdullah Gül de İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi'ne bir saat bilgi vermiş.
Ve medya, kamuoyu Tayyip Erdoğan'ın bunlarla ne görüştüğünü araştırıyor.
Evet Tayyip "kimlerle" ve "ne" görüştü?
Biz ise kimlerin ne görüştüğünü değil, "neden" görüştüğünü araştırdık.
Refah'ın AİHM'den bile kapatma kararının çıktığı, Kutan'ın kendisinden beklenilen performansı gösteremediği bir ortamda Tayyip Erdoğan, Yeşil Kuşak projesinin son halkasıdır. Ve Yeşil Kuşak'ın; bırakınız "ılımlı" İslâmiyeti, fakat daha ziyade bir tür Hristiyanlık demek olduğu emâreleri bile mevcuttur.
Kim demiş Tayyip; Selâmet, Nizamet, Refah, Fazilet, Saadet çizgisinin muhalifidir diye. Ortaklığın temelleri taa Atlantik ötesinde atılmıştır ve bizden bu masalı dinlememiz, olmayacak duaya âmin dememiz istenmektedir.
Peki, hem dindar olup hem ABD'ye, AB'ye karşı olmak;
Hem dindar olup hem tam bağımsızlıkçı olmak;
Hem dindar olup hem Türk askerini, ordusunu sevmek;
Hem dindar olup hem Atatürkçü olmak;
Hem dindar olup hem Türk olmak mümkün değil mi?
O zaman "taşıdığınız değerden haberiniz yok"tur.
Kabul ediyorum bu hepsini aynı anda yapmak kolay değildir. Mangal gibi yürek, altı okka bile ister.
Ama biz hep zora tâlip olmadık mı?
Kahraman olmak kolay değildir. Kahramanlık Atsız'ın dediği gibi;
"Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir.
Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
Kahramanlık: Saldırıp bir daha dönmemektir."
* * * *
Dünkü yazımızda Atlantik ötesi kaynaklı proje mimarlarının şu üç şeye özel bir önem atfettiklerini belirtmiştik; "Türkiye'de Türkçülük, İslâmiyet ve asker "behemehal" manipüle edilecektir."
Dört gündür askeri ve İslâmiyet'i anlattık. Peki Türkçülük?
O da en azından başka bir dört günün konusudur.
Türkçülüğün de "milliyetçi" ön isimli bir partinin "idarecileri" eliyle 18 Şubat'tan bu yana düdüklü bir tencerenin içinde tutulduğunu, ara sıra emniyet sipobunun açılarak biriken buhar basıncının fazlasının tahliye edildiğini, Ulaştırma Bakanlığına son atanan zâtın AB sekreteri Volkan Vural'ın amca oğlu olup doktorasını Amerika'da yapmış bulunduğunu, İzmir'de önseçimi kaybettiği halde Genel Başkan'ın tercihi ile kontenjandan birinci sıraya yerleştirilmiş olduğunu söylesek, her halde şimdilik yeter.
* * * *
Siz bu satırları okurken büyük bir ihtimalle yıldızlarına yıldızlar ekleyen komutanlar ve yeni görev yerleri belli olmuş olacak.
Yıllar yılı, ama bilhassa Yeşil Kuşak projesi yürürlüğe girdiğinden beri yıldızlarla değil, YAŞ'ta kimlerin neden re'sen emekli edildiği ile uğraş(tırıl)dık.
Ben her Ağustos Şûrası'nda olduğu gibi bu sefer de "kahir ekseriyetle" kalpleri vatan-millet-bayrak aşkıyla çarpan, tam bağımsızlıkçı, Atatürkçü ABD ve AB'ye eyvallah demeyen, dindarla mürteciyi ayırarak Yeşil Kuşak projesinin bir piyonu olmayı reddeden kadroların terfi edeceğine inanıyorum.
Allah utandırmasın...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002