Hayatını; İslam'a, Müslümanların birliğine ve dirliğine vakfeden Yavuz Sultan Selim, tarihimizin şanına şan katmış büyüklerimizdendir. Yavuz Selim, şehzadeliğinden itibaren devlet meselelerine el atmış, bütün mevcudiyetiyle İttihadı İslâm (İslam birliği) için çalışmıştır...
Tarihlerin kaydettiği büyük cihangirlerden olan Yavuz Selim, aynı zamanda sanatkârdı. Hayatının gayesini manzum olarak şöyle dile getiriyordu:
"Milletimde ihtilâf ü tefrika endişesi
Kûşei kabrimde hatta bî karar eyler beni;
İttihadken savleti a'dayı defa çaremiz,
İttihad etmezse millet, dağdâr eyler beni"
Milletinin ihtilafı karşısında mezarında bile rahat edemiyeceğini söyleyen Yavuz, bütün hayatı boyunca İslam aleminin İttihadı için "İlayı kelimetullah" için çalışmıştır. Bu gayeleri içindir ki Yavuz, şehzadeliği esnasında firasetiyle, devletin arasına ayrılık sokmak isteyenleri keşfetmiş, baştaki idarecilerin Şah İsmail fitnesine karşı kayıtsız kalmasına dayanamayarak idareye talip olmuştur.
1470'te babası II. Bayezid'in sancak beyi olarak bulunduğu Amasya'da dünyaya gelen Yavuz Selim, Annesi Dulkadıroğlu Ala'üddevle'nin kızı Ayşe Hatun'un nezaretinde devrin meşhur âlimlerinden ders alarak yetişmiştir.
Babası padişah olunca Şehzade Selim'i Trabzon sancak beyliğine atadı. Şehzade Selim sancakbeyi iken Anadolu'da Şah İsmail fitnesinin gittikçe yayıldığını ve devletin istikbali için büyük tehlike oluşturduğunu görmüş ve başta pederi Sultan II. Bayezid olmak üzere, idarecilerin bu tehlikeye dikkatlerini çekmiştir. İdarecilerde bu tehlikeyi farkedecek firaseti göremeyince, kardeşleri Şehzade Ahmed'le Korkut'un da devletin düşmanlarından ziyade taht ile meşgul olduklarını görünce idareyi fiilen ele almaya karar vermiş ve bu kararını icra safhasına koymak için çalışmalara başlamıştı. Askerler, mertliğini, kahramanlığını yakinen bildikleri bu cihangir şehzadenin idareyi ele almasını arzulamaktaydı. Çetin mücadeler neticesinde Şehzade Selim, 24 Nisan 1512'de tahta çıkmış ve 9. padişah olarak Osmanlı tahtına oturmuştur.
Tahta oturuşundan 22 Eylül 1520'de vefatına kadar, 8 yıl içerisinde zaferden zafere koşan bu şanlı padişah, Devlet sınırları dahilindeki ve haricindeki ayrılığın kökünü kazıyarak ittihadı sağlamaya muvaffak olmuştur.
İlk olarak devlet sınırları dahilindeki kargaşalığı halleden Yavuz Selim daha sonra devletin doğu hududundaki, fitne kaynağı İran üzerine yürümüş, 23 Ağustos 1514'te Şah İsmail'i Çaldıran'da perişan ederek, bu hile kaynağına kuvvetli bir şamar vurmuştur.
Daha sonra İslâm âlemi ve İslâm âleminin bayraktarlığını yapan Osmanlı devletine karşı düşmanca tavır izleyen Memlüklüler üzerine yürüyen Yavuz, 24 Ağustos 1516'da Mercidabık ve 22 Ocak 1517'de Ridaniye zaferiyle bu devlete son vererek Müslümanlar arasındaki bir sınırı daha ortadan kaldırmıştır.
Tarihlerin kaydettiği büyük cihangirlerden olan Yavuz Selim, aynı zamanda sanatkârdı. Hayatının gayesini manzum olarak şöyle dile getiriyordu:
"Milletimde ihtilâf ü tefrika endişesi
Kûşei kabrimde hatta bî karar eyler beni;
İttihadken savleti a'dayı defa çaremiz,
İttihad etmezse millet, dağdâr eyler beni"
Milletinin ihtilafı karşısında mezarında bile rahat edemiyeceğini söyleyen Yavuz, bütün hayatı boyunca İslam aleminin İttihadı için "İlayı kelimetullah" için çalışmıştır. Bu gayeleri içindir ki Yavuz, şehzadeliği esnasında firasetiyle, devletin arasına ayrılık sokmak isteyenleri keşfetmiş, baştaki idarecilerin Şah İsmail fitnesine karşı kayıtsız kalmasına dayanamayarak idareye talip olmuştur.
1470'te babası II. Bayezid'in sancak beyi olarak bulunduğu Amasya'da dünyaya gelen Yavuz Selim, Annesi Dulkadıroğlu Ala'üddevle'nin kızı Ayşe Hatun'un nezaretinde devrin meşhur âlimlerinden ders alarak yetişmiştir.
Babası padişah olunca Şehzade Selim'i Trabzon sancak beyliğine atadı. Şehzade Selim sancakbeyi iken Anadolu'da Şah İsmail fitnesinin gittikçe yayıldığını ve devletin istikbali için büyük tehlike oluşturduğunu görmüş ve başta pederi Sultan II. Bayezid olmak üzere, idarecilerin bu tehlikeye dikkatlerini çekmiştir. İdarecilerde bu tehlikeyi farkedecek firaseti göremeyince, kardeşleri Şehzade Ahmed'le Korkut'un da devletin düşmanlarından ziyade taht ile meşgul olduklarını görünce idareyi fiilen ele almaya karar vermiş ve bu kararını icra safhasına koymak için çalışmalara başlamıştı. Askerler, mertliğini, kahramanlığını yakinen bildikleri bu cihangir şehzadenin idareyi ele almasını arzulamaktaydı. Çetin mücadeler neticesinde Şehzade Selim, 24 Nisan 1512'de tahta çıkmış ve 9. padişah olarak Osmanlı tahtına oturmuştur.
Tahta oturuşundan 22 Eylül 1520'de vefatına kadar, 8 yıl içerisinde zaferden zafere koşan bu şanlı padişah, Devlet sınırları dahilindeki ve haricindeki ayrılığın kökünü kazıyarak ittihadı sağlamaya muvaffak olmuştur.
İlk olarak devlet sınırları dahilindeki kargaşalığı halleden Yavuz Selim daha sonra devletin doğu hududundaki, fitne kaynağı İran üzerine yürümüş, 23 Ağustos 1514'te Şah İsmail'i Çaldıran'da perişan ederek, bu hile kaynağına kuvvetli bir şamar vurmuştur.
Daha sonra İslâm âlemi ve İslâm âleminin bayraktarlığını yapan Osmanlı devletine karşı düşmanca tavır izleyen Memlüklüler üzerine yürüyen Yavuz, 24 Ağustos 1516'da Mercidabık ve 22 Ocak 1517'de Ridaniye zaferiyle bu devlete son vererek Müslümanlar arasındaki bir sınırı daha ortadan kaldırmıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.