İslâm ülkelerinde oyun üstüne oyun sergileniyor. Birçok oyun, birbirini tamamlayan, pekiştiren ve kuvvetlendiren cinstendir. ‘Yeni anayasalar süreci’ bu oyunlardan biri, belki de en önemlisidir. ABD, işgal ettiği Irak’ı, yeni anayasa yaparak, görünüşte terk etti. “Anayasalar sokakta yazılır” sloganıyla bazı İslâm ülkelerinde de halkları sokaklara döktü, isyanlar çıkarttı ve yönetimleri devirdi. O ülkelere de ilk dayattığı şey yeni anayasalar oldu. Türkiye’nin, bu yeni anayasalar sürecine “daha fazla demokrasi” gerekçesiyle katılması çok manidardır ve dikkat çekicidir. ABD’nin, İslâm ülkelerine yeni anayasalar dayatması, telkin etmesi, üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur. Bunu, İslâm ülkelerinin hayrına yapmadığını, Irak’ta yürürlüğe koyduğu yeni anayasanın doğurduğu kötü sonuçlardan anlamak mümkündür. Irak’ın yeni anayasası, aynı milleti ayırmaya, bölmeye ve iç çatışmaya götürdüğü halde ABD, Türkiye dâhil, tüm İslâm ülkelerini, Irak’taki anayasanın benzerini yapmaya zorlamaktadır.PKK elebaşı, “yeni anayasada beklentilerimiz karşılanmazsa, daha büyük saldırılar düzenleyeceğiz” şeklinde Türkiye’ye karşı tehditler savuruyor. Böyle bir tehdidi, ABD’ye güvenerek ve ondan destek alarak yaptığı herkes tarafından bilinmektedir. Onun için diyoruz ki, bu şartlar altında yeni bir anayasa yapılmamalıdır. Eğer yeni bir anayasaya yapılırsa, ona bütün partiler destek verseler bile, o şaibeli ve tartışmalı olacaktır. Referanduma gidilse ve yüzde 99 oranında oy alınsa dahi sonuç değişmeyecektir. Çünkü anayasa yapmak kadar, anayasanın yapılış şekli ve ortamı da önem arz etmektedir. ABD’nin, İslâm ülkelerine dayattığı anayasalar, bölgesel, mezhepsel ve etnik bölünmelere zemin hazırlayan anayasalardır. Aynı oyun Yugoslavya’da oynanmış ve istenilen sonuç elde edilmiştir. Söz konusu anayasalar, bölünmenin yanında, İslâm ülkelerini sosyal, siyasal, ekonomik ve idari olarak da Batı dünyasına bağımlı hale getirecektir. Dahası, ABD, bu anayasalarla Müslümanların inanç, kültür ve medeniyetini bozmayı amaçlamaktadır. Çünkü yeni anayasaların, kutsal metinler gibi algılanmasını, hatta onların da üstünde tutulmasını istiyor. Bu yönde, çok kapsamlı ve yoğun faaliyetler sürdürüyor. İslâm ülkeleri yeni anayasalara ihtiyaç duyuyorlarsa, onu kendileri, kendi kültür ve medeniyetinden ilham alarak yapabilirler. İdeal olanı, tüm İslâm ülkelerinin, tüm Müslümanları kucaklayacak ortak bir anayasa yapmalarıdır. Bu yapılabilir mi? Elbette yapılabilir. Müslümanlar kardeş değil mi? Kardeşlerin ortak anayasa yapmasından, daha tabii ne olabilir ki? “Ortak anayasa” derken, kastettiğimiz temel maddelerin, birliği ve bütünlüğü sağlayan esasların ortaklığıdır. Bunun dışında, her ülke, kendi anayasasına yerel maddeler koyabilir, koymalıdır da. İslâm ülkelerine, yeni anayasa konusunda da örnek olması gereken tek ülke Türkiye’dir. Ama ne yazık ki Türkiye, iyi yönde değil, kötü yönde örnek olmaktadır. Zira o da, Avrupa ülkelerinin anayasalarını inceleyerek, onlardan alıntılar yaparak yeni anayasa hazırlamaya çalışıyor. Hâlbuki Türk milletinin anayasa tecrübesi çoktur. 1876 tarihli Kanun-i Esasi’den günümüze kadar 1921, 1924, 1961 ve 1982 tarihlerini taşıyan beş ayrı anayasa metni hazırladık. Bu anayasaların bazılarının hazırlandığı gün, eskimelerinin ve tartışılmalarının ana nedeni, Batı’dan alınmış olmalarıydı. Maalesef, yaşanmış bunca gerçek göz ardı edilerek, yine aynı yola başvuruluyor. Bu anlamsızdır, milleti boşuna oyalamak ve ümitlendirmektir. Milli devletimizi korumak, diğer İslâm ülkeleriyle birlik ve beraberliği sağlamak istiyorsak, milli bir anayasa yapmak zorundayız. Unutmayalım ki, milli devletler, ancak ve ancak milli anayasalarla yaşatılır. İslâm ülkeleri bunu yapamazsa, yeni anayasalar süreci plânladığı şekilde tamamlanırsa, yeni bir kolonileşme mukadder olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018