Bazı haller yaşanır ,fakat tam anlatılamaz . Çünkü kelimeler, o hali anlatmak için yeterli olamaz . Benim için de , 20 Mayıs 2001 Pazar günü İstanbul -Çağlayan -Abide-i Hürriyet Meydanı'nda yapılan "Soykırım iddialarını Red ve Ulusal Bağımsızlık Mitingi" öyle oldu. Mitinge katıldım. "Hadi mitingi anlat" deseniz, elbette birşeyler anlatabilirim. Ama inanın, bu anlatacaklarım ,ne yaşadıklarımın, ne de gördüklerimin tamamı olur.
Birçok mitinglere katıldım. Fakat hiçbir mitingde bu kadar heyacana, bu kadar milli duyguların doruğa yükseldiğine şahit olmadım.Öyle göz yaşartıcı manzaralar ki, ağlamadan kendini tutana aşk olsun. Hele birisi var ki gözümün önünden hiç gitmiyor .Gençler büyük bir bayrağı uçlarından tutmuş saatlerce sallıyordu.Sakalı bembeyaz olmuş,Güneydoğulu olduğu her halinden belli bir ihtiyar da onlarla birlikte, iki gözü iki çeşme, bayrağı sallıyordu. Saatler ilerledikçe bu ihtiyarın yorulup bırakacağını düşündüm. Ama ne mümkün. Gençler nöbet değiştirdi, fakat o hala kendinden geçmiş bir halde, hem ağlıyor hem dua ediyor, hem de durmadan bayrağı sallıyordu. O hali gören hangi göz, gözyaşını tutabilirdi? Ben de tutamadım. Bu miting Türk milleti üzerinde oynanan oyunların bozulduğunu ve surda açılan gediğin kapatıldığını gözler önüne sermiştir. Şer güçler, milletimizin milli birlik ve bütünlüğünü bozmak için yıllarca çalıştılar. Dört bir yandan saldırdılar. Maddi güçleri ve imkanları sonsuz denecek kadar çoktu. Millet çaresiz ve sahipsiz bırakılmıştı. Gidişatın kötü olduğunu görüyordu. Kendinden bir ses, bir önder arıyordu. Bunca anarşi, terör, vurgun, soygun ve yolsuzluk gürültüleri arasından, Prof. Dr. Haydar Baş'ın milli sesi ve çağrısı duyuldu. Bu ses, gaflet uykusunda olan birçok kişi ve grupları uyandırdı.
Oyun çok yönlüydü ve çok tehlikeliydi. Figüran olarak, güya dini konularda bilgili ve hassas insanlar seçilmişti. Onlar bayrağa bez parçası vatana toprak parçası diyordu. Her fikir zıddını, her tez antitezini doğurur. Bu bir kanundur. Bun konuda da tabii olarak böyle oldu. Bu oyunu sahneye koyanlar epeyce yol aldılar. Tam ayrışma noktasında, Prof. Dr. Haydar Baş, yine ortaya çıktı, bu şer güçlerle yalınkılıç mücadeleye başladı. Dini ve milli bütünlüğümüzün ayrılmaz olduğunu, birinin bozulması halinde diğerini de korumanın olamaycağını bıkmadan, usanmadan, yılmadan anlatmaya çalıştı. İstanbul-Çağlayan'daki mitinge yüzbinlerce insanın bayrağını alıp koşması, Prof. Dr. Haydar Baş'ın muvaffak olduğunun en büyük göstergesidir.
Yüzbinlerce insanın katılımıyla gerçekleşen bu miting, gerçekten tarihi bir miting olmuştur. Mitinge katılanlar, mitingle mücadelenin bittiğinin değil, yeniden başladığının farkında idiler ve bu mücadeleye hazır oldukları yüzlerinden okunuyordu. Prof. Dr. Haydar Baş'ın önderliğinde gençlik marşının hepbirlikte söylenmesi bunun bir işareti olsa gerek. Hep bir ağızdan,
"Güneş ufuktan şimdi doğar,
Yürüyelim arkadaşlar" sesleri Abide-i Hürriyet Meydanı'nı çınlatmıştı. Evet, arkadaşlar yürüyelim, hep birlikte güzele ve doğruya yürüyelim. Bu yürüyüş, 'Yeniden Kuvayı Milliye Yürüşü'dür. Milletimize hayırlı ve mübarek olsun.
Birçok mitinglere katıldım. Fakat hiçbir mitingde bu kadar heyacana, bu kadar milli duyguların doruğa yükseldiğine şahit olmadım.Öyle göz yaşartıcı manzaralar ki, ağlamadan kendini tutana aşk olsun. Hele birisi var ki gözümün önünden hiç gitmiyor .Gençler büyük bir bayrağı uçlarından tutmuş saatlerce sallıyordu.Sakalı bembeyaz olmuş,Güneydoğulu olduğu her halinden belli bir ihtiyar da onlarla birlikte, iki gözü iki çeşme, bayrağı sallıyordu. Saatler ilerledikçe bu ihtiyarın yorulup bırakacağını düşündüm. Ama ne mümkün. Gençler nöbet değiştirdi, fakat o hala kendinden geçmiş bir halde, hem ağlıyor hem dua ediyor, hem de durmadan bayrağı sallıyordu. O hali gören hangi göz, gözyaşını tutabilirdi? Ben de tutamadım. Bu miting Türk milleti üzerinde oynanan oyunların bozulduğunu ve surda açılan gediğin kapatıldığını gözler önüne sermiştir. Şer güçler, milletimizin milli birlik ve bütünlüğünü bozmak için yıllarca çalıştılar. Dört bir yandan saldırdılar. Maddi güçleri ve imkanları sonsuz denecek kadar çoktu. Millet çaresiz ve sahipsiz bırakılmıştı. Gidişatın kötü olduğunu görüyordu. Kendinden bir ses, bir önder arıyordu. Bunca anarşi, terör, vurgun, soygun ve yolsuzluk gürültüleri arasından, Prof. Dr. Haydar Baş'ın milli sesi ve çağrısı duyuldu. Bu ses, gaflet uykusunda olan birçok kişi ve grupları uyandırdı.
Oyun çok yönlüydü ve çok tehlikeliydi. Figüran olarak, güya dini konularda bilgili ve hassas insanlar seçilmişti. Onlar bayrağa bez parçası vatana toprak parçası diyordu. Her fikir zıddını, her tez antitezini doğurur. Bu bir kanundur. Bun konuda da tabii olarak böyle oldu. Bu oyunu sahneye koyanlar epeyce yol aldılar. Tam ayrışma noktasında, Prof. Dr. Haydar Baş, yine ortaya çıktı, bu şer güçlerle yalınkılıç mücadeleye başladı. Dini ve milli bütünlüğümüzün ayrılmaz olduğunu, birinin bozulması halinde diğerini de korumanın olamaycağını bıkmadan, usanmadan, yılmadan anlatmaya çalıştı. İstanbul-Çağlayan'daki mitinge yüzbinlerce insanın bayrağını alıp koşması, Prof. Dr. Haydar Baş'ın muvaffak olduğunun en büyük göstergesidir.
Yüzbinlerce insanın katılımıyla gerçekleşen bu miting, gerçekten tarihi bir miting olmuştur. Mitinge katılanlar, mitingle mücadelenin bittiğinin değil, yeniden başladığının farkında idiler ve bu mücadeleye hazır oldukları yüzlerinden okunuyordu. Prof. Dr. Haydar Baş'ın önderliğinde gençlik marşının hepbirlikte söylenmesi bunun bir işareti olsa gerek. Hep bir ağızdan,
"Güneş ufuktan şimdi doğar,
Yürüyelim arkadaşlar" sesleri Abide-i Hürriyet Meydanı'nı çınlatmıştı. Evet, arkadaşlar yürüyelim, hep birlikte güzele ve doğruya yürüyelim. Bu yürüyüş, 'Yeniden Kuvayı Milliye Yürüşü'dür. Milletimize hayırlı ve mübarek olsun.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018