Yokluğa mahkûm edilmek istenen bir millet

İçeride ve dışarıda aklı başında ne bir duruşumuz ne bir çizgimiz kalmadı. Batılı sözde müttefiklerimiz yıllardır süre gelen oyunları neticesinde nerdeyse bizi çökme noktasına getirdiler. Millet olarak zaten aidiyet duygumuz elimizden çoktan alındığından, vatandaşa da olanları sadece seyretmekten başka yapacak iş kalmamaktadır?Batılılaşama sürecinde yaşanan tavizlerin bu noktaya geleceğini Milletimizin bilmesi asla mümkün değildi. Oynanan oyunların Milletimizin gözünden ve fikrinden saklanmaya çalışılarak bu günlere gelinmesinde, sözde aydınlar ve medyanın çok büyük rolleri olmuştur. AB fonlarından nemalanarak adeta küresel güçlerin taşeronluğunu yapan güç odakları, milletimizi milli ve dini duygularını sinsi bir şekilde yok ettiler. Vatandaş öyle bir hale geldi ki; birkaç senaryo birkaç tiyatro ile gözü boyanmakta, gönlü karartılmakta, yanlışlar doğru doğrular yanlış gösterilerek "cilacılar" hükmü sürmekte; "deccallığa" soyunan piyonlar çoğalmaktadır. Yıllardır milletimizi hemen her konuda uyarmaya çalışan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, batılılaşma sürecinin, AB üyelik sürecinin ve ABD Müttefikliğinin nihai hedeflerinin bizi çeşitli etnik ve dini parçalara ayırarak gücümüzü yok ederek, parçalamaya çalışacaklarını haykırdı durdu. Bu uyarıları duyan duymazlıktan geldi, duyduklarını aktarmak şöyle dursun, duyan olmasın diye örttü de örttüler...Peki netice ne oldu? Sayın Baş'ın korktukları gerçekleşmeye başladı. Bunu duyduğu halde duyduklarını gizleyenler bile artık dillendirmeye baladılar. Önceleri anlamazlıktan gelenler; " bugünleri bize sayın Haydar Baş önceden haber vermişti. Yaşanacak işsizliği aşsızlığı, kapanacak fabrikaları, yıkılacak ocakları, kaybedilecek vatan topraklarını, içerde ve dışarıda itibar adına bir şeyimizin kalmayacağını bu ve benzeri tehlikeleri hep söylemişti""Ermenilerin isteklerinin ardı arkasının kesilmeyeceğini, tanınma, tazminat ve toprak taleplerinin asla bitmeyeceğini, bunun karşısında mutlak milli ve sağlam bir duruş sahibi olmamız gerektiğini, her şeyi, her şeyi, söylemişti" Söylemişti ama dinlemediniz ki ey Milletim..! peki şimdi ne olacak ? Vallahi ; "görünen köy kılavuz istemez" derler atalarımız, yaşananlar artık bütün çıplaklığıyla ayyuka çıktı. Bu şekilde "yola devam" edersek eğer,  yolun sonu uçurum?Hem de cehennem çukuru?Asırlardır düşmanı, derdi çok bir milletiz, topraklarımıza gelirler bizi öldürürler, çoluk çocuğumuz katlederler, soyumuzu sopumuzu kurutmaya çalışırlar, sonrada bizi soykırdınız diye hesap sorarlar?Eee ne demiş atalarımız "kapını sağlam kapat ki komşunu hırsız etmeyesin" Onlara bu cüreti maalesef biz verdik. Atatürk'ten sonra gelen batı hayranı siyasiler yavaş yavaş batının istekleri doğrultusunda hareket ettiler. Eğitimden sağlığa, kültürden , inanca, hep onların istekleri yerine getirildi. Şimdi de aidiyet duygusu yok edilmiş bir milletin yavaş yavaş çöküşü görülmektedir. Bu andan tezi yok, milli ve dini bütünlüğün esas alındığı, asker-sivil, devlet-millet bir vücut halinde hareket edilmeli, sözde müttefiklerin istekleri değil, milletin isteklerinin esas alındığı politikalar üretilmelidir. Siyasi ikballer, koltuk sevdaları, rant kavgaları bir tarafa bırakılmalıdır. Vatan gemisi batarsa; en lüks kamarada oturanda, en altta yatanda, kaptan da, tayfa da birlikte batacaktır.  "Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır"