Geçtiğimiz hafta seçimlerden galip çıkarak yeni hükümeti oluşturan Karamanlis de Papandreu gibi Türkiye'ye sıcak mesajlar vermeye başladı.
Türkiye ile ikili ilişkileri barışçıl bir havada sürdürmek ve Ankara'ya Avrupa Birliği'ne katılımı konusunda yardımcı olmak şeklinde devam ettirilen açıklamalar bizleri memnun etti.
Sol söylemli Türk dostu(!) PASOK lideri Papandreu'dan sonra Sağ kanat Yeni Demokrasi Partisi liderinden yeşil ışık almak Ankara'nın tezlerini de kıpırdatmış oldu.
Nasıl mı?
Sözde Ege'de gizli görüşmeler sürdürülüyor,
Kıbrıs'ta sorunlar halledilme aşamasında,
AB başta olmak üzere diğer uluslararası kurumlarda ikili ilişkiler sorunsuz devam ediyor
Daha ne olsun ki...?
Mevcut siyasal zemin iki ülkeyi zaman zaman ortak arayış ve zeminlere yönlendiriyor. Bu ve konjonktür tayin ediyor.
Türkiye ve Yunanistan'ın dış politikadaki beklentileri orijinde birbirinin tezatı; lakin bu tezat suni adımlarla geçiştirilmeye çalışılıyor.
Hemen her hükümet döneminde gerek Yunan, gerekse Türk tarafı dirsek temasına geçti şu zamana kadar.
Atatürk döneminde Venizelos'la, Menderes ve İnönü dönemlerinde Karamanlis hanedanlarıyla ve Özallı dönemlerde Papandreular ile.
Sorunlar çözülür gibi göründü. Çözülmedi.
Nedeni çok basit.
Tarafların tezleri uyuşmuyor idi.
Halen de öyle.
Barış adına, dostluk adına sürdürülmeye çalışılan müzakereler elbette önemli.
Bu süreç ne kadar önemliyse toplumların beynindeki taraf algılamaları da enaz onun kadar önemli.
Yunan'ın Türk'e,
Türk'ün Yunan'a bakışı....
Yunan, Osmanlı'ya karşı koyarak bağımsızlık süreci başlattı ve ulus devlet olma bilincini pekiştirdi.
Türkiye Cumhuriyeti de bağımsızlık sürecini Yunan'a karşı verdiği savaşlarla taçlandırdı.
Her iki ulus devlet, varlığını birbirinin adımına göre ayarlar bir pozisyon aldı ve bu zihni yaklaşım halen de böyle devam ediyor.
İçerisinde bulunduğumuz bir yılda, içerisine girmek için takvim beklediğimiz uluslararası kurum (AB)için şimdilerde yakın komşumuz ve yakın düşmanımız Yunanistan'la barış havası teneffüs etmek istiyoruz.
Bizlerin atacağı adım kadar Yunan'ın da atması gereken adımlar var.
Kim ne kadar, nereye kadar adım atıyor?
Sorunun nirengi noktasını da bu soru oluşturuyor.
Kıbrıs'ta, Ege'de, Pontus hayallerinde vs...
Yorgo Papandreu'dan Karamanlis'e geçilirken
Atina'nın atacağı adımlar anlam kazanıyor.
Barış vaadleri ayrı, adımlar farlı olamaz. Olmamalı.
Karamanlis Hükümeti bu tarihi gerçekler ışığında reel adımlar atmadıkça mesafeler kısalmaz, aksine daha da uzar.
Yeni Demokrasi Partisi, yeni söylemler ve yeni açılımlar sundukça iki ülke arasındaki zemin pekişecek.
Uluslararası camia kadar Türk tarafının üzerine üzerine oynamaya, Yunan tarafını es geçmeye devam ederse sorun yumağı daha çok büyüyecek.
Papandreu'dan neler elde ettik?
Karamanlis'in mesajları ne derece ciddi?
Hükümet değişikliğine tamam,
ya zihniyet değişimi...?
Türkiye ile ikili ilişkileri barışçıl bir havada sürdürmek ve Ankara'ya Avrupa Birliği'ne katılımı konusunda yardımcı olmak şeklinde devam ettirilen açıklamalar bizleri memnun etti.
Sol söylemli Türk dostu(!) PASOK lideri Papandreu'dan sonra Sağ kanat Yeni Demokrasi Partisi liderinden yeşil ışık almak Ankara'nın tezlerini de kıpırdatmış oldu.
Nasıl mı?
Sözde Ege'de gizli görüşmeler sürdürülüyor,
Kıbrıs'ta sorunlar halledilme aşamasında,
AB başta olmak üzere diğer uluslararası kurumlarda ikili ilişkiler sorunsuz devam ediyor
Daha ne olsun ki...?
Mevcut siyasal zemin iki ülkeyi zaman zaman ortak arayış ve zeminlere yönlendiriyor. Bu ve konjonktür tayin ediyor.
Türkiye ve Yunanistan'ın dış politikadaki beklentileri orijinde birbirinin tezatı; lakin bu tezat suni adımlarla geçiştirilmeye çalışılıyor.
Hemen her hükümet döneminde gerek Yunan, gerekse Türk tarafı dirsek temasına geçti şu zamana kadar.
Atatürk döneminde Venizelos'la, Menderes ve İnönü dönemlerinde Karamanlis hanedanlarıyla ve Özallı dönemlerde Papandreular ile.
Sorunlar çözülür gibi göründü. Çözülmedi.
Nedeni çok basit.
Tarafların tezleri uyuşmuyor idi.
Halen de öyle.
Barış adına, dostluk adına sürdürülmeye çalışılan müzakereler elbette önemli.
Bu süreç ne kadar önemliyse toplumların beynindeki taraf algılamaları da enaz onun kadar önemli.
Yunan'ın Türk'e,
Türk'ün Yunan'a bakışı....
Yunan, Osmanlı'ya karşı koyarak bağımsızlık süreci başlattı ve ulus devlet olma bilincini pekiştirdi.
Türkiye Cumhuriyeti de bağımsızlık sürecini Yunan'a karşı verdiği savaşlarla taçlandırdı.
Her iki ulus devlet, varlığını birbirinin adımına göre ayarlar bir pozisyon aldı ve bu zihni yaklaşım halen de böyle devam ediyor.
İçerisinde bulunduğumuz bir yılda, içerisine girmek için takvim beklediğimiz uluslararası kurum (AB)için şimdilerde yakın komşumuz ve yakın düşmanımız Yunanistan'la barış havası teneffüs etmek istiyoruz.
Bizlerin atacağı adım kadar Yunan'ın da atması gereken adımlar var.
Kim ne kadar, nereye kadar adım atıyor?
Sorunun nirengi noktasını da bu soru oluşturuyor.
Kıbrıs'ta, Ege'de, Pontus hayallerinde vs...
Yorgo Papandreu'dan Karamanlis'e geçilirken
Atina'nın atacağı adımlar anlam kazanıyor.
Barış vaadleri ayrı, adımlar farlı olamaz. Olmamalı.
Karamanlis Hükümeti bu tarihi gerçekler ışığında reel adımlar atmadıkça mesafeler kısalmaz, aksine daha da uzar.
Yeni Demokrasi Partisi, yeni söylemler ve yeni açılımlar sundukça iki ülke arasındaki zemin pekişecek.
Uluslararası camia kadar Türk tarafının üzerine üzerine oynamaya, Yunan tarafını es geçmeye devam ederse sorun yumağı daha çok büyüyecek.
Papandreu'dan neler elde ettik?
Karamanlis'in mesajları ne derece ciddi?
Hükümet değişikliğine tamam,
ya zihniyet değişimi...?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005