Haçlı sürülerinin, Hindu ve yamyamların "kılıç artıklarının" coğrafyamızdan, vatan topraklarımızdan kovulalı henüz üç-beş sene olmuştur.İkiyüzelliüçbin vatan evladının, kanları ile sulayıp "Çanakkale geçilmez" destanının üstünden henüz üç-beş bahar geçmiştir. Tüm ülkede olduğu gibi, bölgede de sarılmayı bekleyen derin yaralar mevcuttur.Dilimizi iyi bilen bir Avrupalı gazeteci bölgede gezerek araştırma yapmakta, şavaşın sosyolojik ve psikolojik etkilerini incelemektedir. Çanakkale civarında köyleri gezerken, konuşacak erkek nüfus hemen hemen bitmiştir. Derme-çatma, yıkık-dökük bir evin önünde ihtiyar bir Anadolu anası ile konuşmakta, belirlediği sorular sorup aldığı cevapları kaydetmektedir. Avrupalı gazeteci, o evden kaç şehit gittiğini, savaşın devam ettiği yıllarda ve şimdi geçimlerini nasıl sağladıklarını öğrenmeye çalışmaktadır. Gazeteci, sorularını bitirip o kapıdan ayrılırken, biraz ötede şen-şakrak, ayakları çıplak oynayan çocuklara babaanne şöyle seslenir:"Zafer, Gazanfer Muzaffer... oğlum gelin, çorbanız hazır."Bu ses üzerine geri dönen ve bu isimlerin ihtiva ettiği manayı çok iyi bilen yabancı, hayretini gizleyemez, "Bu şartlarda, bu ortamdan dahi çocuklarına böylesine zafer müjdeleyen isimler koyabilen bir milletin sırtı yere gelmez" der ve yazdıklarına bu gözlemlerini ilave eder.M.Niyazi'nin "Çanakkale Mahşeri" adlı eserinden okuduğumuz bu nota benzer daha onlarcasını okuyabilirsiniz.Sadece bir cephede 253 bin delikanlısını kaybeden bir millet, göklerin ölüm indirdiği, yerlerin ölüm püskürdüğü, toz duman, ölüm-kalım ortamında doğan çocuklarına Zafer, Gazanfer, Muzaffer ismini koyabilen millet, millettir. Kayıpları milyonları bulsa, nüfusu yüzbinlere gerilese bile, geride kalanların duruşu, davranışı delikanlıcadır, onurludur, şereflidir, şahsiyetlidir.Böyle kara günlerden, karanlık yıllardan geçip gelen ve bugün yetmiş milyonu aşan bu milletin kendi seçtiği yöneticiler tarafından itilip kakılmasını eleştiriyoruz... Zafer, Muzaffer gibi umut aşılayan, dik duruşu ifade eden kelimelerin kullanımının yasaklanmasını eleştiriyoruz!Vatikanın ürettiği ve İslam coğrafyasına, özelikle de ülkemize ihrac ettiğii Diyalog mikrobuna karşı bu yüzden ısrarla velileri uyarıyoruz. Bu mikrop ulaştığı haneleri, ulaştığı zihinleri haça, kilise'ye, çana, papaza sevdalı kılıyor, kendi mukaddes değerlerini unutturuyor. Bu mikrop size de sizin çocuklarınıza da ulaşmadan tedbirinizi alın. Bu Diyalog mikrobuna karşı aşı mı yaptıracaksınız, karantina mı uygulayacaksınız?Zaferlerin, Gazanferlerin, Muzafferlerin soyu kurutulmadan tedbirinizi alın!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Dost odur ki dar gününde yar ola Geniş günde düşman bile yar olur / 06.09.2025
- Son düzlükte her şey dümdüz / 04.09.2025
- Zalime karşı dönmeyen diller ebediyen dönmesin / 03.09.2025
- İnsanlığın yüzkarası / 01.09.2025
- Bütün sırların ortaya saçılacağı gün… / 26.08.2025
- Bağlandı yollarım kaldım çaresiz / 23.08.2025
- Ey dünya! Elini çabuk tut / 21.08.2025
- Kârlı ihanetler! / 20.08.2025
- Soykırımcı İsrail Azerbaycan’ın neyi oluyor? / 17.08.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayanlar / 16.08.2025
- Son düzlükte her şey dümdüz / 04.09.2025
- Zalime karşı dönmeyen diller ebediyen dönmesin / 03.09.2025
- İnsanlığın yüzkarası / 01.09.2025
- Bütün sırların ortaya saçılacağı gün… / 26.08.2025
- Bağlandı yollarım kaldım çaresiz / 23.08.2025
- Ey dünya! Elini çabuk tut / 21.08.2025
- Kârlı ihanetler! / 20.08.2025
- Soykırımcı İsrail Azerbaycan’ın neyi oluyor? / 17.08.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayanlar / 16.08.2025