Ne çok duyduk "zaman tarikat zamanı değil" vecizesini (!)
Bir şey daha duyduk bolca; "zaman hakikat zamanıdır".
Aradan fazla değil birkaç on sene geçince bu vecizelerden neyin kastedildiği öğrenmiş olduk.
Neyi mi öğrendik?
İslamî vasıflı tarikatlar için "uygun olmayan zaman", bir zaman sonra akla hayale gelebilecek, veya gelemeyecek ne kadar sapık, batıl, gayr-i İslamî özellikli tarikat varsa hepsi için ülkemizi hedef ülke yaptı.
Aslında kurumsal bazda bir İslam orijinli tarikattan bahsetmek mümkün değildir bugün.
Zira tarikat bir kurumdur.
Belli şartları olan, ancak o belli şartlar varsa var olan, yoksa varlığından söz edilmesi mümkün olmayan bir kurum.
Türkiye'de bu kurumlar kanunlarla kapatılmıştır.
Atatürk'e rağmen ve Atatürk'e inat, kurum olarak masonluğun, kişi olarak Nazım Hikmet Ran'ın ve örgüt olarak misyonerliğin meşrulaştığı bir ülkede İslamî tarikatlar hâlâ bir numaralı tehlike olmaya devam ediyorsa burada bir sıkıntı yok mu?
Zira, bu ülkede masonluğu yasaklayan M. Kemal Atatürk değil miydi?
Nazım Hikmet'i ülkeden kovan yine Atatürk değil miydi?
Misyonerlik aleyhinde yoğun bir faaliyet içinde olan yine o Atatürk değil miydi?
Atatürkçüden geçilmeyen ülkemizde üçü de meşrulaştı.
İlginç.
Peki bugün tarikat var mı? Yok.
Bugün olan, insanların hasbelkader dinlerini yaşama gayretidir.
Olmadığı halde varmış gibi, İslamî manada tarikatların yasaklandığı, tu kaka edildiği, çeşitli hakaretlere maruz kaldığı bir ülkede başta Uzakdoğu olmak üzere ne kadar inanış varsa, hem de tarikat adı altında ülkemizde, kurumsallaşıyor, ayinler tertipliyor, taraftar topluyor.
En önemlisi ülkenin bütünlüğünü tehdit ediyor.
Tarih şahittir ki, İslamî tarikatların bu ülkenin bölünmesine hiçbir gayreti olmamıştır.
Ülke insanının, dindar ve vatanperver olmasının teminatı idi bu kurumlar.
Bakın tarihe bu gerçeği görürsünüz.
Ülkemizi her çeşit sapık tarikatların palazlandığı yer haline getiren "zaman tarikat zamanı değil" sözü yanında, "zaman iman hakikatleri zamanıdır" diye diye ne oldu?
Şu oldu.
Allah'ın Kur'an'da onlarca ayetle küfürde olduklarını beyan ettiği dinler işte bu "iman hakikatleri" sayesinde İslam'dan daha "hak" bir hüviyete kavuştular.
Meğer "iman hakikatleri" ve "zaman tarikat zamanı değil" kavramları, aynı adreste buluşuyormuş.
Varılan netice aynı değil mi?
Netice aynı ise, başlangıç da aynı olur.
Bir şey daha duyduk bolca; "zaman hakikat zamanıdır".
Aradan fazla değil birkaç on sene geçince bu vecizelerden neyin kastedildiği öğrenmiş olduk.
Neyi mi öğrendik?
İslamî vasıflı tarikatlar için "uygun olmayan zaman", bir zaman sonra akla hayale gelebilecek, veya gelemeyecek ne kadar sapık, batıl, gayr-i İslamî özellikli tarikat varsa hepsi için ülkemizi hedef ülke yaptı.
Aslında kurumsal bazda bir İslam orijinli tarikattan bahsetmek mümkün değildir bugün.
Zira tarikat bir kurumdur.
Belli şartları olan, ancak o belli şartlar varsa var olan, yoksa varlığından söz edilmesi mümkün olmayan bir kurum.
Türkiye'de bu kurumlar kanunlarla kapatılmıştır.
Atatürk'e rağmen ve Atatürk'e inat, kurum olarak masonluğun, kişi olarak Nazım Hikmet Ran'ın ve örgüt olarak misyonerliğin meşrulaştığı bir ülkede İslamî tarikatlar hâlâ bir numaralı tehlike olmaya devam ediyorsa burada bir sıkıntı yok mu?
Zira, bu ülkede masonluğu yasaklayan M. Kemal Atatürk değil miydi?
Nazım Hikmet'i ülkeden kovan yine Atatürk değil miydi?
Misyonerlik aleyhinde yoğun bir faaliyet içinde olan yine o Atatürk değil miydi?
Atatürkçüden geçilmeyen ülkemizde üçü de meşrulaştı.
İlginç.
Peki bugün tarikat var mı? Yok.
Bugün olan, insanların hasbelkader dinlerini yaşama gayretidir.
Olmadığı halde varmış gibi, İslamî manada tarikatların yasaklandığı, tu kaka edildiği, çeşitli hakaretlere maruz kaldığı bir ülkede başta Uzakdoğu olmak üzere ne kadar inanış varsa, hem de tarikat adı altında ülkemizde, kurumsallaşıyor, ayinler tertipliyor, taraftar topluyor.
En önemlisi ülkenin bütünlüğünü tehdit ediyor.
Tarih şahittir ki, İslamî tarikatların bu ülkenin bölünmesine hiçbir gayreti olmamıştır.
Ülke insanının, dindar ve vatanperver olmasının teminatı idi bu kurumlar.
Bakın tarihe bu gerçeği görürsünüz.
Ülkemizi her çeşit sapık tarikatların palazlandığı yer haline getiren "zaman tarikat zamanı değil" sözü yanında, "zaman iman hakikatleri zamanıdır" diye diye ne oldu?
Şu oldu.
Allah'ın Kur'an'da onlarca ayetle küfürde olduklarını beyan ettiği dinler işte bu "iman hakikatleri" sayesinde İslam'dan daha "hak" bir hüviyete kavuştular.
Meğer "iman hakikatleri" ve "zaman tarikat zamanı değil" kavramları, aynı adreste buluşuyormuş.
Varılan netice aynı değil mi?
Netice aynı ise, başlangıç da aynı olur.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024