Gördüğüm kadarıyla 15 Temmuz süreci ile milli bir kaynaşma ortamı oluştu. Kalkışma sonrası ABD'nin duruşu, yaptığı açıklamalar, FETÖ konusunda ısrarla ipe un sermesi vs. milletimizin dikkatinden kaçmadı. Artık Millet nazarında FETÖ ne ise ABD'de odur. Bu iddia değil ortaya çıkan tablodur.
Bu tablo, Cumhuriyet tarihinde Atatürk'ten sonra milletimizin birlik ve beraberlik adına artı emperyalizme karşı "bir ve beraberlik" adına verdiği ilk tablodur. Çok kıymetidir, kesinlikle bozulmaması lazımdır.
Şimdi! Bu kalkışmanın azmettiricisinin ABD olduğu konusunda milletimiz hemfikir. Bu gerçeği başta iktidar olmak üzere siyasette açıkça söylüyor zaten. Bu duruşu çok iyi bir fırsata dönüştürebilir ve adeta tam bağımsızlık yolunda, emperyalizmin esaretinden, kapitalizmin sömürüsünde kurtulmak için çok büyük bir adım atabiliriz.
(Kurtuluruz, diyemiyorum. Çünkü kurtulmak için yeni bir modele ihtiyaç var. Türk Milleti ve siyaseti bu modeli ve sahibini çok iyi bildikleri halde hala görmemezlikten geliyorlar. Ama koşarak gelecekleri günde yakındır)
Aslında millet olarak ABD'yi bu topraklarda istemediğimizi geçmişte de dile getirdik. Emperyalizmin karşıtları solcu idi, komünist idi vs. bu önemli değil. Önemli olan neydi? Bu coğrafyada her daim hesapları olan ABD'yi (emperyalizmi) bu topraklardan kovmak.
Ne hazindir ki! Bu gerçeği siyaset görmek istemedi. Muhafazakar kesim yanlış yönlendirildi ve Said Nursi ile başlayan, halen de devam eden "küfrü mutlaka karşı Yahudi ve Hıristiyanlarla dost olma, bir ve beraber olma" sapıklığı ortaya çıkartıldı.
Aynen Osmanlı'da olduğu gibi din elden gidiyor, vatan elden gidiyor safsatalarıyla dinci (sakallı, cübbeli taife) sakağa salandı. Müslüman, Müslüman ile çatıştı, birbirlerini katletti.
Kısaca o günleri
bir hatırlayalım!
1968'de ABD'nin 6. Filosu ülkemize davet edildi ve (ilginçtir) 15 Temmuz 1968'de bu filo Dolmabahçe'ye demirledi. Ne hazindir ki, o günlerde Amerikan askerleri geliyor diye İstanbul'daki gazinolar, genelevleri dezenfekte edilmiş, şehir süslenmişti.
İşte o günlerde halkımızın bir kesimi 6. Filoya karşı en önde Türk bayrağı, arkada, "Geldikleri gibi gidecekler", "Emperyalizm ve yerli uşaklarına karşıyız", "Rezil coni, bir daha gelme", "Amerikan iti toprağımızda havlayamaz." Pankart ve sloganlarıyla yürüyorlardı.
Yine Taksim'de yüzlerce genç toplanmış, "İstanbul Amerikan genelevi, Türk kızları Amerikan cariyesi olamaz" sloganıyla Dolmabahçe'ye doğru yürüyüşe geçmişti. Esnaftan da tam destek alan gençlerimiz, yakaladıkları Amerikan askerlerini denize atıyorlardı.
ABD askerlerinin, Türk bayrağını yırtmaları ve Müslüman kadınları taciz etmeleri başta İstanbul, İzmir, Trabzon olmak üzere tüm yurtta büyük yankı uyandırmış ve Milletimizi harekete geçirmişti.
Amerikan conileri, toplumun her kesimi tarafından protesto edilmekte, bindikleri araçların camları kırılmaktaydı. Amerikan askerlerine karşı girişilen eylemler. 1967-1969 yılları arasında özellikle eğlence yerlerinin ve genelevlerin bulunduğu Beyoğlu'nda, Amerikan askerlerinin başlarından keplerini almak, üstlerine kırmızı boya atmak, üniformalarını jiletlemek, ya da kıstırıp dayak atmakla başlayan anti-emperyalist eylemler askerlerin denize atılmasına kadar varmıştı.
O gün gençlerimizin
yanında değil de ABD
yanında olanlar kimlerdi?
Evet, bu sorunun cevabına baktığımızda şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşıyorsunuz. Özellikle 90'lı yıllardan, 2 binli yılların başına kadar her Cuma sonrası Beyazıt Meydanında ABD bayrakları yakan, ABD'yi lanetleyen ama 14 yıldır derin dehlizlerde kaybolan dinci kesim, o yıllarda da ABD'yi bu topraklarda istemeyenlerin karşısında yer almıştılar. Hem de kanlı bir şekilde.
(yarın devam edelim)
Bu tablo, Cumhuriyet tarihinde Atatürk'ten sonra milletimizin birlik ve beraberlik adına artı emperyalizme karşı "bir ve beraberlik" adına verdiği ilk tablodur. Çok kıymetidir, kesinlikle bozulmaması lazımdır.
Şimdi! Bu kalkışmanın azmettiricisinin ABD olduğu konusunda milletimiz hemfikir. Bu gerçeği başta iktidar olmak üzere siyasette açıkça söylüyor zaten. Bu duruşu çok iyi bir fırsata dönüştürebilir ve adeta tam bağımsızlık yolunda, emperyalizmin esaretinden, kapitalizmin sömürüsünde kurtulmak için çok büyük bir adım atabiliriz.
(Kurtuluruz, diyemiyorum. Çünkü kurtulmak için yeni bir modele ihtiyaç var. Türk Milleti ve siyaseti bu modeli ve sahibini çok iyi bildikleri halde hala görmemezlikten geliyorlar. Ama koşarak gelecekleri günde yakındır)
Aslında millet olarak ABD'yi bu topraklarda istemediğimizi geçmişte de dile getirdik. Emperyalizmin karşıtları solcu idi, komünist idi vs. bu önemli değil. Önemli olan neydi? Bu coğrafyada her daim hesapları olan ABD'yi (emperyalizmi) bu topraklardan kovmak.
Ne hazindir ki! Bu gerçeği siyaset görmek istemedi. Muhafazakar kesim yanlış yönlendirildi ve Said Nursi ile başlayan, halen de devam eden "küfrü mutlaka karşı Yahudi ve Hıristiyanlarla dost olma, bir ve beraber olma" sapıklığı ortaya çıkartıldı.
Aynen Osmanlı'da olduğu gibi din elden gidiyor, vatan elden gidiyor safsatalarıyla dinci (sakallı, cübbeli taife) sakağa salandı. Müslüman, Müslüman ile çatıştı, birbirlerini katletti.
Kısaca o günleri
bir hatırlayalım!
1968'de ABD'nin 6. Filosu ülkemize davet edildi ve (ilginçtir) 15 Temmuz 1968'de bu filo Dolmabahçe'ye demirledi. Ne hazindir ki, o günlerde Amerikan askerleri geliyor diye İstanbul'daki gazinolar, genelevleri dezenfekte edilmiş, şehir süslenmişti.
İşte o günlerde halkımızın bir kesimi 6. Filoya karşı en önde Türk bayrağı, arkada, "Geldikleri gibi gidecekler", "Emperyalizm ve yerli uşaklarına karşıyız", "Rezil coni, bir daha gelme", "Amerikan iti toprağımızda havlayamaz." Pankart ve sloganlarıyla yürüyorlardı.
Yine Taksim'de yüzlerce genç toplanmış, "İstanbul Amerikan genelevi, Türk kızları Amerikan cariyesi olamaz" sloganıyla Dolmabahçe'ye doğru yürüyüşe geçmişti. Esnaftan da tam destek alan gençlerimiz, yakaladıkları Amerikan askerlerini denize atıyorlardı.
ABD askerlerinin, Türk bayrağını yırtmaları ve Müslüman kadınları taciz etmeleri başta İstanbul, İzmir, Trabzon olmak üzere tüm yurtta büyük yankı uyandırmış ve Milletimizi harekete geçirmişti.
Amerikan conileri, toplumun her kesimi tarafından protesto edilmekte, bindikleri araçların camları kırılmaktaydı. Amerikan askerlerine karşı girişilen eylemler. 1967-1969 yılları arasında özellikle eğlence yerlerinin ve genelevlerin bulunduğu Beyoğlu'nda, Amerikan askerlerinin başlarından keplerini almak, üstlerine kırmızı boya atmak, üniformalarını jiletlemek, ya da kıstırıp dayak atmakla başlayan anti-emperyalist eylemler askerlerin denize atılmasına kadar varmıştı.
O gün gençlerimizin
yanında değil de ABD
yanında olanlar kimlerdi?
Evet, bu sorunun cevabına baktığımızda şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşıyorsunuz. Özellikle 90'lı yıllardan, 2 binli yılların başına kadar her Cuma sonrası Beyazıt Meydanında ABD bayrakları yakan, ABD'yi lanetleyen ama 14 yıldır derin dehlizlerde kaybolan dinci kesim, o yıllarda da ABD'yi bu topraklarda istemeyenlerin karşısında yer almıştılar. Hem de kanlı bir şekilde.
(yarın devam edelim)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024