Başlığı "ABD AKP tangosu..." diye atmak bir an aklımdan geçti ya, yanlış olurdu.Gerilimin hiç eksik olmadığı bir danstır tango... Dolayısıyla, AKP hükümeti ile Bush yönetiminin tango yapmadığı, yapamayacağı kesin. Ancak 8 hazirandaki Beyaz Saray görüşmesinden sonra kesin olan bir şey daha var: Ankara ve Washington'daki siyasi liderlik, son yıllarda birbirlerinin ayağına çokça basmalarına rağmen karşılıklı olarak "dansa devam" niyetinde. Bu niyet, Bush yönetiminin Türkiye'de AKP hükümetinden başka bir partnere yönelmediğini de gösteriyor. Askerlere yeşil ışık yakmıyorWashington, Türkiye'de kendisine ayak uydurabilecek bir siyasi alternatif görmüyor; geçmişte çok dans ettiği ve, açıkçası, salonda bulunmasından memnun olduğu apoletli partnerini ise pistin ortasında istemiyor. Yaptığı, 11 Eylül'den itibaren çalmaya başlayan müziğin ritmini ve adımlarını bu ritme uydurmasını AKP'ye hatırlatmak.AKP ev ödevini yapıyorAKP'nin lider kadrosu ise, ABD ile ortaklığın Türkiye için ikili, bölgesel ve transatlantik bağlamda taşıdığı önemi kavramış görünüyor. Dahası, Bush yönetimi ile dansı biterse, adeta kendi siyasi ufkunun da kararabileceği kaygısıyla, Beyaz Saray'dan destek almayı içerideki dengeler açısından da önemsiyor. Ve bu zihinsel muhasebe, Irak Savaşı'na muhalefetin sürdüğü, toplumun birçok kanaldan "Amerikan karşıtlığı" ile pompalandığı, "ABD'ye yakın" görünmenin AKP için belli bir siyasi maliyet taşıdığı bir ortamda gerçekleşiyor.'Stratejik' iradeBaşbakan Erdoğan ABD'den dönerken, "Başkan'ın görüşme sonrası yaptığı açıklamalar (ilişkide sıkıntı yaşandığı yönündeki) spekülasyonları ortadan kaldırdı. Önemli olan, Başkan'ın açıklamalarıdır, kimilerinin basına yaptığı sızdırmalar değil. Ortak irade beyanı önem taşır, bu da Beyaz Saray buluşmasından sonra yapılmıştır" demiş.Başbakan hem haklı hem haksız.Haklı, zira Bush'un "Türkiye ile ABD'nin önemli bir stratejik ilişkisi" olduğunu belirtmesi, ardından Beyaz Saray Sözcüsü'nün Türkiye ile "stratejik ortaklığı yeniden canlandırma amacını" telaffuz etmesi bir bakıma bu zirvenin ana mesajıydı. Stratejik ortaklığı hayata döndürme hedefinin vurgulanması, bu kavramın işlevselliğine ilişkin soru işaretleri sürse de, önemli bir irade beyanıydı.Erdoğan'ın haksız olduğu nokta ise, "spekülasyonlar" meselesi. Türk Amerikan ilişkilerindeki sıkıntı ve Bush yönetiminin bu sıkıntıdan öncelikle AKP hükümetini sorumlu tuttuğu bir "spekülasyon" değil. Esasen, bu sıkıntı, Erdoğan'ın ziyaretinin başlıca sebebiydi; ABD de Beyaz Saray zirvesine, bu sıkıntının konuşulacağı bir "iş görüşmesi" gibi yaklaştı. Erdoğan sıkıştırılıyorEvet, ABD'li yetkililer, zirveden sonra, adeta liderlerin yansıttığı "pembe tabloyu" dağıtmak istercesine, başta Suriye olmak üzere "görüş ayrılıklarının" üzerine basa basa bilgilendirdiler bizi. Ve bunu yaparken, tabii ki patronları Bush 'a rağmen hareket etmiyorlardı; Beyaz Saray, Erdoğan'ın Türkiye'ye "tümden rahatlamış" dönmesine razı değildi. Üstelik sadece bu "sızdırmalar" da bozmadı ziyaretin tablosunu. Washington Erdoğan'ı, Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley ve Dışişleri'nin iki numarası Robert Zoellick'in ilişkilerdeki "olumsuzluğa" vurgu yapan konuşmalarıyla karşıladı. Başbakan, basın toplantısında Zoellick'in eleştirilerini hatırlatan bir gazeteciye "Bush söylese, eyvallah" dediyse de, bu eleştiriler, geziye objektif bakmaya çalışanların aklına yerleşti.Üstelik Başbakan da biliyor ki, kendisine randevu vermekte nazlanan, verdiğini de "buz gibi" açıklayan, Oval Ofis'teki ağırlamayı son derece sade tutan, gazetecilere soru fırsatı tanımayan, eşlerin çay içmesine göz yummayan da bizzat başkanlık makamı. Eyvallah Bush, söyleyeceğini bir değil birkaç yoldan söyledi.Suriye turnusoluZoellick'in ikili ilişkilerde saptadığı "hayal kırıklığı, can sıkıntısı ve kafa karışıklığı," ABD'ye göre, belli şartlarda aşılabilecek. Örneğin, Erdoğan'ın "Anti Amerikanizm yok" çizgisinden "Var ama muhalefet, marjinaller ve medya yapıyor" çizgisine kayması yeterli sayılmıyor. AKP hükümetinden istenen, kendi kadroları ve tabanındaki yansımaları da dahil olmak üzere "anti Amerikanizm" karşısında suskun kalmayıp ABD ile dostluğun değerini her fırsatta yüksek sesle savunması.Yasemin Çongar / Milliyet
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.