Bir Alman hakimin
söyledikleri
Almanya Nürnberg Yüksek İdare Mahkemesi Hakimi Prof. Mathias rohe baş örtüsü hakkında kendi görüşlerini açıkladı. Önce Almanya'da başörtülü öğretmene yasak getirilmesini eleştirerek şunları söyledi: "Müslüman ve Müslüman olmayanların bir arada yaşamaları sağlanmalıdır. Küçücük bir baş örtüsü, yani bez parçası ile uğraşmak akıl kârı değildir. Müslüman kadınların baş örtüsü takmalarına saygılı olmak lazım. Hatta misal vermek isterim: Güvercinler top ateşi ile öldürülmezler. Bir toplumu ayakta tutan yasa paragrafları değil; dindir!
Almanya'da başörtüsü tartışmasının ve bazı yasakların korkudan geldiğine değinen Prof. Kohe 9 Kasım'da Hollandalı sinema yapımcısına olan saldırıdan sonra tüm Müslümanlara karşı değişik bakılmaya çalışılmaktadır. Müslümanlara yapılan saldırıları kınıyorum."
Hukuk toplumsal barışı sağlamak içindir. Toplumsal barışı sağlar. Üstelik Nürnberg'deki eyalet mahkemesi duvarında Haç var. Mahkeme salonunda bu haçın durmasına izin veriyoruz. Nasıl ki Haç mahkeme salonunda durmakta, Müslüman kadınların başörtüsü takmalarına da saygı duymak gerekir!
AB'ye teklif: Kıbrıs'ta
iki taraf da tanınsın
Gerek Kıbrıs Rum tarafı, gerekse AB, Güney Kıbrıs'ın Türkiye tarafından tanınmasını istemekte ve ısrar etmektedir. O zaman onun da formülü şu olur. Gerek AB ve Rum tarafı gerekse Türkiye ve dünya devletleri tarafından her iki tarafın da tanınması çözüm olabilir. O zaman kimsenin hatırı kalmaz. Hem Annan Planı'nın da kararı yarıda kaldığı için uygulanmış olur.
O formül uygulandığında hiç kimsenin hatırı kalmaz ve her iki taraf da memnun olur. Ama AB'nin ve Yunanistan ve Rumların gizli maksatları KKTC'yi bertaraf etmek ve yok etmektir. Bunun için de Türkiye'ye dayatma üstüne dayatmaya gidilmektedir.
Osmanlı Avrupa'ya
neler öğretti?
Osmanlı,
1 - Çinlilerden alınma kağıt ve barut kullanmalarını bollaştırdı.
2 - Askeri organizasyonlarına ve devlet düzenine ışık tuttu,
3 - Askeri musikiyi tanıttı,
4 - Ev ve vücut temizliğini ve hamam kültürünü onlara sundu,
5 - İbni Sina'nın tıp bilimlerini onlara götürdü,
6 - Farabi ve Biruni'nin Matematik ve Astronomi bilgilerini onlara iletti,
7 - Kanuni Sultan Süleyman'ın adalet sistemini tüm Avrupa'ya yaydı,
8 - Türk kahvesini ve daha birçok lezzetli yemekleri onlara sundu ve damak tadını benimsetti,
9 - Çok uluslu devlet yönetiminin örneğini sundu,
10- İslam'ın faziletlerini onlara kadar götürüp sundu,
11- Maneviyatsız yaşamın değerli olmadığının önemini anlattı.
12- Mendil kullanmayı bile onlara Osmanlı öğretti.
Tüm bunlar unutuldu. Osmanlı'nın büyüklüğü ve eski Türk İmajları silindi. Şimdi kalıntılarını da teşmil etmeye çalışmaktadırlar. Onun için Türkiye ile adeta oyun oynuyorlar. 25 ülkenin küçük küçük devletçiklerinin insaflarına koskoca Türkiye'nin istikbalini ve şerefini sunuyorlar. Yazık ki ülkemiz bu durumlara geldi ve getirildi. Ülkemiz AB kapılarına bir nevi sığınmacı şeklinde insaf dileyecek duruma getirildi.
25 üyeli AB'nin
çıkmazı ve Türkiye
AB katılan yeni üyelerle birlikte nüfusu 480.000.000'a çıktı. Fakat yeni katılımların nüfusu da oldukça yaşlıdır. Ancak Türkiye 74.000.000 nüfusuyla bu yaşlanma sorununu çözebilecek güçtedir. Yapılan araştırmalara göre AB'de -2020 yılında- 80 yaşından yaşlı olanların sayısı 25 milyona ulaşacağı iddia edilmektedir. Bu yaşlı nüfusun sosyal güvenlik çıkarları gittikçe AB için büyük bir yük oluşturmaktadır. Bunun çözümü ise ancak yeni gelebilecek çalışan genç nüfusla karşılanabilir. Bu genç nüfus ise ancak Türkiye'nin AB'ye girmesiyle temin edilecektir.
Avrupa kıtasında artık yaşam uzuyor ama nüfus azalıyor. Çünkü doğum oranları çok az ve aileler sosyal güvence bakımından daha güçlü ama aile bağları bakımından çok daha güçsüz duruma gelmiştir. Nikahsız birliktelikler çoğalmış, evlilikler azalmıştır. Çekirdek aile yapıları çoğalmış, eğitim ve namus mefhumu azalmıştır. Kadın hakları ve kadın eğitimi yükselmiş, analık mefhum ve duyarlılıkları azalmıştır. Boşanmalar ve ayrı yaşamalar çoğalmış ama çocuğa karşı şefkat ve sevgiler azalmıştır. Okullar ve öğrenim çoğalmış ama Milli Eğitim ve inanç azalmıştır.
Maddi imkanlar ve refah düzeyi yükselmiş ama sevgi, saygı, insanlık, Allah'a inanç, şükretmek ve sabır azalmıştır. Kısacası maddi konular yükselmiş, manevi konular ise o nispette düşmüş ve azalmış durumdadır. Onun için Batı medeniyeti kendi çöküşünü kendi hazırlamıştır. Yaşa yavaş yok olmaya doğru yol almaktadır. Şimdi ise buna çara olarak sevmedikleri, küçümsedikleri, saldırdıkları yok etmek istedikleri Türklerden medet beklemeye adeta mahkum duruma gelmektedirler.
Batıdaki bu sorunun halli için üç seçenek mevcuttur. Bunlar:
A - Dünyanın değer bölgelerinden ne olduğu belirsiz soyu - sopu belli olmayan genç insanları ülkelerine almak ve onlara geleceklerini bağlamak,
B - Ya Afrika'dan veya Asya'dan genç nüfusu ithal etmekle onlara bel bağlamak,
C - Veya da AB'ye tüm istekleriyle girmek isteyen Türkiye'den bu takviyeyi almak olacaktır.
480.000.000'luk AB nüfusu 2003 yılında sadece 200.000 kadar artış gösterdi. AB'de 2003 yılında: 4 milyon 730 bin doğum oldu. 4 milyon 530 bin de ölüm olunca artış sadece 2 yüz bin artış gösterdi. Bunun yanında 1.700.000 kadar göç alarak nüfus çoğalması 1.900.000 'ne yükseldi.
söyledikleri
Almanya Nürnberg Yüksek İdare Mahkemesi Hakimi Prof. Mathias rohe baş örtüsü hakkında kendi görüşlerini açıkladı. Önce Almanya'da başörtülü öğretmene yasak getirilmesini eleştirerek şunları söyledi: "Müslüman ve Müslüman olmayanların bir arada yaşamaları sağlanmalıdır. Küçücük bir baş örtüsü, yani bez parçası ile uğraşmak akıl kârı değildir. Müslüman kadınların baş örtüsü takmalarına saygılı olmak lazım. Hatta misal vermek isterim: Güvercinler top ateşi ile öldürülmezler. Bir toplumu ayakta tutan yasa paragrafları değil; dindir!
Almanya'da başörtüsü tartışmasının ve bazı yasakların korkudan geldiğine değinen Prof. Kohe 9 Kasım'da Hollandalı sinema yapımcısına olan saldırıdan sonra tüm Müslümanlara karşı değişik bakılmaya çalışılmaktadır. Müslümanlara yapılan saldırıları kınıyorum."
Hukuk toplumsal barışı sağlamak içindir. Toplumsal barışı sağlar. Üstelik Nürnberg'deki eyalet mahkemesi duvarında Haç var. Mahkeme salonunda bu haçın durmasına izin veriyoruz. Nasıl ki Haç mahkeme salonunda durmakta, Müslüman kadınların başörtüsü takmalarına da saygı duymak gerekir!
AB'ye teklif: Kıbrıs'ta
iki taraf da tanınsın
Gerek Kıbrıs Rum tarafı, gerekse AB, Güney Kıbrıs'ın Türkiye tarafından tanınmasını istemekte ve ısrar etmektedir. O zaman onun da formülü şu olur. Gerek AB ve Rum tarafı gerekse Türkiye ve dünya devletleri tarafından her iki tarafın da tanınması çözüm olabilir. O zaman kimsenin hatırı kalmaz. Hem Annan Planı'nın da kararı yarıda kaldığı için uygulanmış olur.
O formül uygulandığında hiç kimsenin hatırı kalmaz ve her iki taraf da memnun olur. Ama AB'nin ve Yunanistan ve Rumların gizli maksatları KKTC'yi bertaraf etmek ve yok etmektir. Bunun için de Türkiye'ye dayatma üstüne dayatmaya gidilmektedir.
Osmanlı Avrupa'ya
neler öğretti?
Osmanlı,
1 - Çinlilerden alınma kağıt ve barut kullanmalarını bollaştırdı.
2 - Askeri organizasyonlarına ve devlet düzenine ışık tuttu,
3 - Askeri musikiyi tanıttı,
4 - Ev ve vücut temizliğini ve hamam kültürünü onlara sundu,
5 - İbni Sina'nın tıp bilimlerini onlara götürdü,
6 - Farabi ve Biruni'nin Matematik ve Astronomi bilgilerini onlara iletti,
7 - Kanuni Sultan Süleyman'ın adalet sistemini tüm Avrupa'ya yaydı,
8 - Türk kahvesini ve daha birçok lezzetli yemekleri onlara sundu ve damak tadını benimsetti,
9 - Çok uluslu devlet yönetiminin örneğini sundu,
10- İslam'ın faziletlerini onlara kadar götürüp sundu,
11- Maneviyatsız yaşamın değerli olmadığının önemini anlattı.
12- Mendil kullanmayı bile onlara Osmanlı öğretti.
Tüm bunlar unutuldu. Osmanlı'nın büyüklüğü ve eski Türk İmajları silindi. Şimdi kalıntılarını da teşmil etmeye çalışmaktadırlar. Onun için Türkiye ile adeta oyun oynuyorlar. 25 ülkenin küçük küçük devletçiklerinin insaflarına koskoca Türkiye'nin istikbalini ve şerefini sunuyorlar. Yazık ki ülkemiz bu durumlara geldi ve getirildi. Ülkemiz AB kapılarına bir nevi sığınmacı şeklinde insaf dileyecek duruma getirildi.
25 üyeli AB'nin
çıkmazı ve Türkiye
AB katılan yeni üyelerle birlikte nüfusu 480.000.000'a çıktı. Fakat yeni katılımların nüfusu da oldukça yaşlıdır. Ancak Türkiye 74.000.000 nüfusuyla bu yaşlanma sorununu çözebilecek güçtedir. Yapılan araştırmalara göre AB'de -2020 yılında- 80 yaşından yaşlı olanların sayısı 25 milyona ulaşacağı iddia edilmektedir. Bu yaşlı nüfusun sosyal güvenlik çıkarları gittikçe AB için büyük bir yük oluşturmaktadır. Bunun çözümü ise ancak yeni gelebilecek çalışan genç nüfusla karşılanabilir. Bu genç nüfus ise ancak Türkiye'nin AB'ye girmesiyle temin edilecektir.
Avrupa kıtasında artık yaşam uzuyor ama nüfus azalıyor. Çünkü doğum oranları çok az ve aileler sosyal güvence bakımından daha güçlü ama aile bağları bakımından çok daha güçsüz duruma gelmiştir. Nikahsız birliktelikler çoğalmış, evlilikler azalmıştır. Çekirdek aile yapıları çoğalmış, eğitim ve namus mefhumu azalmıştır. Kadın hakları ve kadın eğitimi yükselmiş, analık mefhum ve duyarlılıkları azalmıştır. Boşanmalar ve ayrı yaşamalar çoğalmış ama çocuğa karşı şefkat ve sevgiler azalmıştır. Okullar ve öğrenim çoğalmış ama Milli Eğitim ve inanç azalmıştır.
Maddi imkanlar ve refah düzeyi yükselmiş ama sevgi, saygı, insanlık, Allah'a inanç, şükretmek ve sabır azalmıştır. Kısacası maddi konular yükselmiş, manevi konular ise o nispette düşmüş ve azalmış durumdadır. Onun için Batı medeniyeti kendi çöküşünü kendi hazırlamıştır. Yaşa yavaş yok olmaya doğru yol almaktadır. Şimdi ise buna çara olarak sevmedikleri, küçümsedikleri, saldırdıkları yok etmek istedikleri Türklerden medet beklemeye adeta mahkum duruma gelmektedirler.
Batıdaki bu sorunun halli için üç seçenek mevcuttur. Bunlar:
A - Dünyanın değer bölgelerinden ne olduğu belirsiz soyu - sopu belli olmayan genç insanları ülkelerine almak ve onlara geleceklerini bağlamak,
B - Ya Afrika'dan veya Asya'dan genç nüfusu ithal etmekle onlara bel bağlamak,
C - Veya da AB'ye tüm istekleriyle girmek isteyen Türkiye'den bu takviyeyi almak olacaktır.
480.000.000'luk AB nüfusu 2003 yılında sadece 200.000 kadar artış gösterdi. AB'de 2003 yılında: 4 milyon 730 bin doğum oldu. 4 milyon 530 bin de ölüm olunca artış sadece 2 yüz bin artış gösterdi. Bunun yanında 1.700.000 kadar göç alarak nüfus çoğalması 1.900.000 'ne yükseldi.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006