Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin uzun yıllar boyunca terörist başı Abdullah Öcalan'a karşı en sert muhalefeti yapan siyasi figürlerden biri olduğu herkesin malumudur. Vatan-millet hassasiyeti olan geniş bir kitle de bu duruşa güçlü destek vermiştir.
Ancak son yıllarda yaşanan ve hâlâ tam anlamıyla izah edilemeyen değişim, Sayın Bahçeli'nin söylem ve tutumlarında ciddi bir kırılma yaşandığını göstermektedir. Bahçeli'nin Öcalan'ı "kurucu önder" noktasına taşıyan, hatta "Meclis'te konuşsun" çağrılarına kadar uzanan açıklamaları, kamuoyunda haklı bir şaşkınlık oluşturmuştur.
Gelinen noktada iktidarın adeta sözcüsü gibi davranan Bahçeli'nin talebi doğrultusunda AKP, MHP ve DEM Parti temsilcileri İmralı'ya giderek görüşme gerçekleştirmiştir. Ne konuşulduğu hâlen kamuoyuna açıklanmamıştır; ancak siyasi mutfakta pişirilen bu sürecin, uygun bir zamanlamayla topluma "hazmettirilerek" sunulacağı aşikârdır.
Bağımsız Türkiye Partisi Sözcüsü Lütfullah Önder, yeniden gündeme gelen açılım tartışmalarını ve Meclis'ten bir heyetin İmralı'ya giderek terörist başı Abdullah Öcalan'la görüşmesini sert sözlerle değerlendirdi.
Sayın Önder, bu görüşmenin sadece siyasi bir hata değil, doğrudan hukuki bir suç olduğunu vurguladı:
"Terörü meşrulaştırmak, teröristi övmek, terör örgütünü aklamak TMK'da suçtur. Suçluyu övmek TCK kapsamında cezalandırılan bir fiildir. Üstelik kamu görevlilerinin bunu yapması, görevi kötüye kullanmaktır."
Sayın Lütfullah Önder, Öcalan'ın on binlerce vatandaşımızın hayatına mal olan kanlı bir terör örgütünün elebaşı olduğunu hatırlattı ve şu çarpıcı ifadeleri kullandı:
"On binlerce insanımızı katletmiş eli kanlı bir terörist barışın anahtarı gibi gösteriliyor; buna karşılık şehit aileleri birlik ve dirliği bozmakla suçlanıyor. Bu nasıl bir çelişkidir?"
Sayın Önder, açılım sürecinin arka planında dış etki bulunduğunu belirterek ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'a dikkat çekti. Barrack'ın aynı zamanda ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye ve Lübnan özel temsilcisi olduğunu hatırlatan Önder:
"Ortada bir akıl var ama bu akıl Türk milletinin aklı değildir. Eğer buna devlet aklı denecekse, bilinmelidir ki bu akıl Türk devletinin değil, dış güçlerin aklıdır." ifadelerini kullandı.
Sayın Önder'in açıklamaları, açılım sürecinin güvenlik, hukuk, egemenlik, dış politika ve milli irade boyutlarını yeniden tartışmaya açtı.
Tüm bu gelişmeler, kamuoyunda şu kritik soruyu tekrar gündeme taşıyor:
"Türkiye'nin kaderi, Türk milletinin iradesiyle mi şekilleniyor; yoksa dış akılların projeleriyle mi?"
Ancak son yıllarda yaşanan ve hâlâ tam anlamıyla izah edilemeyen değişim, Sayın Bahçeli'nin söylem ve tutumlarında ciddi bir kırılma yaşandığını göstermektedir. Bahçeli'nin Öcalan'ı "kurucu önder" noktasına taşıyan, hatta "Meclis'te konuşsun" çağrılarına kadar uzanan açıklamaları, kamuoyunda haklı bir şaşkınlık oluşturmuştur.
Gelinen noktada iktidarın adeta sözcüsü gibi davranan Bahçeli'nin talebi doğrultusunda AKP, MHP ve DEM Parti temsilcileri İmralı'ya giderek görüşme gerçekleştirmiştir. Ne konuşulduğu hâlen kamuoyuna açıklanmamıştır; ancak siyasi mutfakta pişirilen bu sürecin, uygun bir zamanlamayla topluma "hazmettirilerek" sunulacağı aşikârdır.
İmralı görüşmesi ağır bir suçtur
Bağımsız Türkiye Partisi Sözcüsü Lütfullah Önder, yeniden gündeme gelen açılım tartışmalarını ve Meclis'ten bir heyetin İmralı'ya giderek terörist başı Abdullah Öcalan'la görüşmesini sert sözlerle değerlendirdi.Sayın Önder, bu görüşmenin sadece siyasi bir hata değil, doğrudan hukuki bir suç olduğunu vurguladı:
"Terörü meşrulaştırmak, teröristi övmek, terör örgütünü aklamak TMK'da suçtur. Suçluyu övmek TCK kapsamında cezalandırılan bir fiildir. Üstelik kamu görevlilerinin bunu yapması, görevi kötüye kullanmaktır."
Eli kanlı bir terörist barış temsilcisi yapılamaz
Sayın Lütfullah Önder, Öcalan'ın on binlerce vatandaşımızın hayatına mal olan kanlı bir terör örgütünün elebaşı olduğunu hatırlattı ve şu çarpıcı ifadeleri kullandı:"On binlerce insanımızı katletmiş eli kanlı bir terörist barışın anahtarı gibi gösteriliyor; buna karşılık şehit aileleri birlik ve dirliği bozmakla suçlanıyor. Bu nasıl bir çelişkidir?"
Süreci yöneten akıl Milli bir akıl değildir
Sayın Önder, açılım sürecinin arka planında dış etki bulunduğunu belirterek ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'a dikkat çekti. Barrack'ın aynı zamanda ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye ve Lübnan özel temsilcisi olduğunu hatırlatan Önder:"Ortada bir akıl var ama bu akıl Türk milletinin aklı değildir. Eğer buna devlet aklı denecekse, bilinmelidir ki bu akıl Türk devletinin değil, dış güçlerin aklıdır." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin geleceği kimlerin planlarıyla şekilleniyor?
Sayın Önder'in açıklamaları, açılım sürecinin güvenlik, hukuk, egemenlik, dış politika ve milli irade boyutlarını yeniden tartışmaya açtı.Tüm bu gelişmeler, kamuoyunda şu kritik soruyu tekrar gündeme taşıyor:
"Türkiye'nin kaderi, Türk milletinin iradesiyle mi şekilleniyor; yoksa dış akılların projeleriyle mi?"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Açılım süreci ve Milli İrade tartışmaları derinleşiyor / 28.11.2025
- Nüfus artmıyor, tehlike kapımızda / 27.11.2025
- Öğretmenler Günü’nü kutlamakla sorunlar çözülmüyor / 26.11.2025
- İnsanlığın en derin savaşı nefis mücadelesidir / 25.11.2025
- Sosyal adalet yerlerde sürünüyor / 24.11.2025
- Tükenmeyen hazine kanaattir / 23.11.2025
- Dava adamının duruşu da sözü de değişmez / 22.11.2025
- Kalbin pası nasıl silinir? / 21.11.2025
- Ahireti unutan dünyasını da kaybeder / 20.11.2025
- Toplumun çekirdeği ailedir / 19.11.2025
- Nüfus artmıyor, tehlike kapımızda / 27.11.2025
- Öğretmenler Günü’nü kutlamakla sorunlar çözülmüyor / 26.11.2025
- İnsanlığın en derin savaşı nefis mücadelesidir / 25.11.2025
- Sosyal adalet yerlerde sürünüyor / 24.11.2025
- Tükenmeyen hazine kanaattir / 23.11.2025
- Dava adamının duruşu da sözü de değişmez / 22.11.2025
- Kalbin pası nasıl silinir? / 21.11.2025
- Ahireti unutan dünyasını da kaybeder / 20.11.2025
- Toplumun çekirdeği ailedir / 19.11.2025















































































