Adı üstünde oruçlu…
Oruçlu biri yiyemez ki borçlu olsun, borca girsin, borca batsın.
Başkasının hakkını, başkalarının sofrasındaki zeytinini, lokmasını yemesi bir yana, oruçlu insan kendi ekmeğine, kendi sofrasına bile el uzatamaz.
Ramazan ayında belli vakitler arasında kendisine ait olan gıda maddelerine dokunmayı yasaklayan oruç, aslında oruçluya, geride kalan on bir ay boyunca başkalarının ekmeğine, emeğine, malına-mülküne izinsiz dokunmama, izinsiz yaklaşmama eğitimini veren bir mekteptir.
Bir ay boyunca güneşe görünerek, güneşin şahitliğinde velev ki öz nefsine ait olsa bile hiçbir şeye el süremezsin, el uzatamazsın demek, yılın diğer aylarında ve tüm vakitlerde başkalarının hakkına, başkalarının emeğine ve alın terine asla el uzatamazsın demektir.
Oruç tutan, oruç tarafından tutulan ve oruca tutulan, yani oruca sevdalanan bir insan, belli vakitler arasında kendi öz malından uzak durmayı öğrenmiş olduğu için, uzak durmanın eğitimini aldığı için, hayatının kalan kısmında da başkalarının hakkına-hukukuna tecavüz etmekten uzak durmayı öğrenmiş olmalıdır.
Hem oruçlu hem borçlu, hem de lebalep borçlu olmak iç içe çelişki, iç içe bariz yanlışlar içinde olmak demektir.
Son yirmi yıldan beri ülkeyi tek başlarına yöneten kadronun özellikle oruç konusunda hassas oldukları söyleniyor ve verdikleri görüntü de bu söylentiyi doğruluyor ama ufak bir sorun var.
Söylendiği ve göründüğü gibi eğer bu iktidar kadrosu oruç ibadeti konusunda çok hassas iseler, elden çıkan, cepten kayan, hazineden buharlaşan bunca servetin akıbeti ne oldu?
İmsak ile iftar vakitleri arasında bilerek bir yudum su içmek ve bir lokma ekmek yemek orucu bozuyorsa koca bir ülkenin kaynaklarının, koca bir milletin el emeğinin ve alın terinin meçhule gönderilmesine göz yummak orucu bozmaz mı?
Sadece mevcut nüfusun el emeği alın teri olsa neyse, mevcut nüfusun bilmem kaç kuşak sonraki torunlarının dahi demet demet, katmer katmer borçlarından, borçlandırılmış olmasından söz ediliyorsa borcun boyutlarını varın siz hesap edin.
Tamı tamına lebalep bir borçlanma gerçeği ile karşı karşıyayız.
Tam bir, 'ağzı oruçlu ve lebalep borçlu' vaziyeti.
Bu durumda oruçlu olmakla deveyi hamutuyla götürmek arasındaki çarpık ilişkiyi, yaman çelişkiyi izah etmek, çağdaş ulu hocalara düşmektedir.
Hayata dair, hayatın bütün alanlarına dair yapılan gün aşırı zamlar nasıl kılık değiştirip 'düzenleme, ayarlama' adını aldı ise günümüzün Ramazan soruları da haliyle güncellendi.
Boynu kalın, boynu ince her ne kadar parti müftüsü varsa onlar da kendi bilgilerini ve bilimsel birikimlerini güncelleyip halktan gelecek güncel sorulara hazır olmalıdırlar.
Mesela, sosyal medyada en çok dolaşımda olan sorulardan biri; kul hakkı yemek orucu bozar mı?
Mesela, işsizlikten ve aşsızlıktan kıvranan vatandaş sayısı on milyonu aşmışken, çeşitli devlet kurumlarından üç maaş, beş maaş almak orucu bozar mı?
Ey ulu hocalar! Günden güne güncellenen Ramazan sorularına hazır olun.
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025