Bizim "Yüreğime Su Yürür" adlı şiir kitabımızın ilk şiiri Gül Gazeli'dir. Özlemin sardı beni yandı her yanım benim Bahar gelsin içime gül açılsın bir kez gül
dizeleri ile başlayan devam eden bir yerinde demişiz ki:
Taşlamışlar Mansur'u ses etmemiş bir kere Ah eyleyip ağlamış dosttan değince bir gül?
Durup dururken, ta 93 yılında yayınlanmış ve mevcudu kalmamış olan şiir kitabını ve gül gazelini niçin hatırladık? Dişişleri Bakanımız Abdullah Gül'ün soyadından ziyade söylediği bir cümle bize bu dizeleri hatırlattı. Üzerinden bir iki hafta geçmesine rağmen o cümle yüreğimin bir köşesine, hatta tam ortasına saplanıp kaldı. Yazmasam, sizlerle paylaşmasam bu yara derinleşip büyüyecekti. Sayın Gül diyor ki: "ABD son elli yılda dünya barışı için birçok evladını feda etmiştir." Bu cümleyi dinlerken, Gül'ün attığı bu gülden ötürü dünyanın çeşitli yerlerinde ABD zulmünden inim inim inleyen mazlum ve mecruh (yaralı) Müslümanların nasılda ah eyleyip ağladıklarını düşündüm. Bu cümleyi bir Amerikalı, bir İngiliz, ne bileyim bir İsrailli söyleyebilir ve kuru iddiadan ibaret, kuru bir laf deyip geçeriz. Ama ismi Abdullah Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Dışişleri Bakanı olan bir zat söyleyince dinleyip geçemiyoruz. Düşünüyoruz ki; bugün olmasa yarın, sonsuz âlemde hesaplaşma sırasında ABD'den zarar görmüş, zulüm görmüş, katliam görmüş Müslümanlar, Ebu Garip zindanındaki Nur bacılar yakamızı tutup şöyle diyeceklerdir: "Elin kalem tutuyordu, yazı yazıyordun, belli bir kitleye hitap ediyordun. Bizim katillerimiz, bizim cellâtlarımız hakkında hakikate aykırı beyanlar duyduğunda neden sustun? Onların caniliklerini örtmeye, gizlemeye çalışan sözde Müslümanların gerçek yüzlerini niçin ifşa etmedin? Afganistan işgalinin, Irak istilasının, katledilen yüzbinlerin, kanları akıtılan masumların dünya barışına katkısı ne olmuştur diye niçin sormadın? Bu dünya barışı denen şey ne zıkkım bir şeydir ki sadece ve sadece Müslüman kanı akıtılarak sağlanıyor. Sadece ve sadece Müslümanların yurtları işgal edilerek yuvaları başlarına yıkılarak sağlanıyor? Bu dünya nasıl bir dünya, bu barış nasıl bir barış ki ayakta duran minareler, kubbeler, medreseler onu tehdit ediyor?..ABD'nin barışı sağlamak için yola çıkıp çocuklarını feda ettiği iddia edilen söz konusu dünya barışını, biz Müslümanların ayakta kalması, hayatta kalması mı engelledi ki; dünya barışını sağlamak için tepemizden aşağı misket bombaları yağdı? Gecenin bir yarısında kapılarımız tekmelendi, yatak odalarımıza girildi, erkeklerimiz katledildi, kadınlarımızın namusu kirletildi? Aileler darmadağın edildi oğul babadan habersiz, kız anadan, ana kızdan habersiz!Dünya barışı için birçok evladını feda ettiği iddia edilen o ülkenin canileri ve conileri her gün tepemizde, her gün peşimizde ve her gün ölüm kusuyorlar?"Bu soruların daha dehşetlerinin, daha şiddetlilerinin önümüze çıkacağı muhakkaktır ve siz Abdullah Gül, Müslüman bir ülkenin ikinci adamı olarak, söz sahibi etkili bir bakanı olarak işlenen bu cinayetlere razı olman, lojistik destek sağlaman yetmezmiş gibi kalkmışsın şimdi de kardeşlerini katledenlerin ellerindeki kanları yıkıyorsun. Demek ki ABD'nin sürdürdüğü katliamlar serisi dünya barışını sağlamak içinmiş!... Böyle derin bilgi ancak büyük derin devlet adamlarında bulunur herhalde!...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025