Ahde vefa

Geçtiğimiz Pazar Trabzon Akçaabat'ta Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in oğlu Abdulkadir ve Yusuf Yakut Bey'in kızı Fatma hanımın düğünlerinde bulunma fırsatımız oldu. Öncelikle iki kardeşime de bir ömür boyu mutluluklar diklerim.

Düğün Akçaabat ilçesinde bir zamanlar benim de Baş Ticaret vesilesiyle bünyesinde çalıştığım Baş Çelik fabrikalarının üç ünitesinden birinden çok başarılı bir şekilde dönüştürülmüş düğün salonunda yapıldı. Dünyanın dört bir yanından gelen misafirlerin gün boyu şenlik havasında yaşadığı ve düğünle finale erdirdiği gece kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi. Salonun dönüştürüldüğü fabrika, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Dar Bölge Yaygın Kalkınma Modeli'nin bir örneği olarak Akçaabat ilçesinde kurduğu çelik tencere fabrikasının bir ünitesi. 

Fabrika kurulduğu dönemde Baş Çelik markası altında ürettiği ürünlerle sektöre kısa sürede damgasını vurmuş Anadolu, Buket ve Demet set gibi ürünlerine sektörde ilk kez ömür boyu paslanmazlık garantisi vererek çıtayı en üst noktaya taşımayı başarmıştı. Bu garanti aradan geçen otuz küsur sene sonra yeni yeni bir iki marka tarafından verilmeye başlandı. Gösterdiği kalite başarısı ile sektörün dünyada en büyük temsilcilerinin merkezi konumunda olan Almanya'nın Solingen şehrinin en büyük üreticilerinden iş birliği teklifleri aldığına şahit olmuştum. Kelimenin tam anlamıyla Sn. Baş'ın hayat duruşunu vizyon ve inancını özetleyen bir vakıa. 

O günlerde Sn. Baş bu başarıyı halkıyla paylaşmak için çabalarken maalesef bölge insanının bir kısmı bu üretime çoğunlukla haset merkezli duygularla cevap verdi. Konunun detaylarını merak eden arkadaşlar en doğru bilgiyi tüm detaylarıyla Bilal Karamus Bey'den alabilirler. 

Aradan geçen seneler içinde Akçaabatlı bu Türk ilim fikir ve gönül insanına Allah öyle güzellikler nasip etti ki; Milli Ekonomi Modeli ile kapitalizmi tarihe gömmek, Ehl-i Beyt Külliyatı ile bin senelik fitneye dur demek, bugünlerde kaleme aldığı ve ilk iki cildinin yayınlandığı Namaz ve Zekât kitaplarıyla ameli dünyamızı ihya etmek ve Tabi ki Hoş Geldin Atatürk eseriyle bir Allah dostu, bir devlet kurucusu, bir millete vatan bağışlayan o büyük önderi büyük bir fitneyle halkından koparmaya çalışanlara karşı bin sayfalık eseriyle dur diyip, halkına önderini tanıtmak… Sn. Baş'a nasip oldu.

Tüm bu süreçlerde Baş sevgisi ülke içinde ve dışında çığ gibi büyüdü. O sevgi bir düğüne iki bin civarında insanı bir araya getirdi hem de Trabzon'un Akçaabat ilçesinin Sarıtaş Mahallesine. 

Rusya, Almanya, Azerbaycan ve Türkiye'den ilim ve fikir insanları, iş, sanat ve medya dünyasından pek çok kişi bir düğün için Akçaabat'a geldi. Özetleyecek olursak bu düğünde gördük ki Allah'ın sevip seçtiği bir kulun her eylemi birlik ve beraberliğe vesile oluyor. 

Düğün dönüşü havaalanında Erol Mütercimler beyefendiyle sohbet ederken kullandığı bir ifade çok dikkatimi çekti. Erol Bey "Bugün babam gibi sevdiğim yetişmemde çok büyük emeği olan Deniz Kuvvetleri Komutanı Vural Beyazıt Paşa'nın cenazesine katılmayıp Haydar Baş Bey'in oğlunun düğününe geldim, neden mi; ahde vefa denen bir şey var. Evet, Vural Bey benim için önemli, babam kadar üzerimde emeği olan bir insan ama Haydar Baş Bey'in davetine icabet etmem benim için daha önemliydi çünkü ahde vefa denen bir şey var." 

Sonuç olarak milleti için bir ömrü adayan; düğününe, cenazesine, rızkına, ameline ve hatta eğlencesine bile sahip çıkan Prof. Dr. Haydar Baş'a ahde vefa borcumuz var. Umarım hakkını bizlere helal eder.