Ahir zamanın en büyük fitnelerinden "Dinlerarası Diyalog" ile Hıristiyanlardan daha çok Hıristiyanîleştik
31.12.2011 00:00:00
Perşembe günü muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamın riyasetinde Moskova, Tataristan/Kazan seyahati yaptık.Sebeb-i ziyaretimiz merhum veli ve şehit Ali Haydar kardeşimizi, rihlet edişinin kırkıncı gününde ziyaret etmekti.Önce İstanbul'dan Moskova'ya uçtuk.Sonra Moskova'dan Tataristan'ın başkenti Kazan'a geçtik.Ali Haydar'ın arkadaşları, can dostları bizi karşıladı, büyük bir coşku ile.Moskova Hıristiyan bir ülkenin başkenti, Tataristan ise (yanılmıyorsam) yüzde 60'ı Müslüman bir ülke.Dahası, yetmiş yıl komünizm denen bela ile ibtila/imtihan olmuş.Moskova'da gecelediğimiz otelin lobisinde dikilen çam ağacını görünce arkadaşlara sordum sizce Hazreti İsa (haşa) bu çama iner mi?Olumlu cevap alamadım.Çünkü süslemesi oldukça sade idi ve koskocaman da değildi.Moskova sokaklarında gördüğümüz "Noel Baba" kostümü giymiş tipler de öyle pek fazla dikkat çekmiyordu.Kazan'da da durum Moskova'dan pek farklı değildi hani. Ama nihayetinde biri tamamen, diğeri yarı yarıya Hıristiyan'dı.Gelelim ülkemize.Biz bu ülkenin yüzde doksan dokuz Müslüman olduğunu bilirdik.Başbakan yüzde 95 olarak açıkladı.Ona da kabul.Peki, yüzde 95'i Müslüman ülkemizde Hıristiyanî değerler toplumumuzu ne kadar kuşattı?Daha da önemlisi bu sürecin başlangıcı ne?Aksiyon dergisi 473. sayısında kapaktan Noel Baba'yı "bir Anadolu ereni" ilan ettiği yıllardan önce ve sonra toplumuzun durumunu bir kıyaslayın. Kıyas, akıl kadar büyük bir nimettir.Önce ile sonra arasında mukayese yapabilmek.Kazan dönüşünün ertesi günü, bir vesileyle yolum bir alış-veriş merkezine uğradı.Bu alış-veriş merkezi İstanbul'un en "muhafazakâr" semtinde bulunuyordu.Gerçi, AKP sayesinde her değerde olduğu gibi "muhafazakâr" anlayış da değişti."Nerede o eski direklerarası" misali, nerede o eski "muhafazakârlar."Onlar gittiler, yerlerini "muhafaza-i kâr" sevdalıları aldı.İstanbul'un o en "muhafaza-i kâr" semtinde bulunan AVM'den içeri girince sizi koskocaman bir çam ağacı karşılıyor.Oldukça süslü-püslü.Etrafını Hıristiyanî figürler kuşatmış.Noel Baba'nın hediyeleri paket paket.Yol arkadaşı geyik bile var.Bütün bunlar kesmemiş olacak ki, iki delikanlıya da giydirmişler Noel Baba elbiselerini, kendilerince gelene-geçene şaklabanlıklar yapıyorlar.Nerede mi?Moskova'da değil ha!İstanbul'un o en "muhafaza-i kâr" semtinde.Durun, bitmedi.Başı ambalajlı-ambalajsız anneler ve dahi babalar kucaklarında taşıdıkları bebelerini Noel ellere teslim edip hatıra fotoğrafı çektiriyorlar.Yani, çocuklarının Noelleştiğini tescil ettiriyorlar, moda tabirle "ölümsüzleştiriyorlar".Nerede?İstanbul'un o en "muhafaza-i kâr" semtinde.Aman Ya Rabbi!Dün içki satan yerden alış-veriş caiz mi diye soranlar bugün bu hale geldi.İçki içmek amelî bir hata idi, Noel Baba ise İslamî açıdan batıl olan bir inancın sembolü.Bütün bunlar işte o "Dinlerarası Diyalog" denen musibet sonrası yaygınlaştı.Fener Patriği Bartholomeos, Dinlerarası Diyalog için mutluluğunu şöyle dile getiriyordu: "Bol ürün bekliyoruz." (Zaman Gazetesi 10 Şubat 1998).1998'de ekilmeye başlanan bu fitne tohumları patriğin beklentisi doğrultusunda, AVM'lerde, parklarda, reklam panolarında, el ilanlarında ve dizilerimizde bol bol ürün vermeye başladı bile.Yanı başımızda, İslam coğrafyasında, akla hayale gelmeyecek rezillikleri yapan "Noel Baba" İstanbul'un o en "muhafaza-i kâr" semtinde çocuklarımızın zihnine bir sevimli tipleme olarak kazınıyor.Ne hazin bir haldir ki, Dinlerarası Diyalog faaliyetlerini yere-göğe sığdıramayan söz konusu gazete, değişim öncesi de şu haberi veriyordu:"?Bizans hayali: Bir yıl önce kararlaştırılan ve adım adım hayata geçirilen bu plana göre; 1-Ortodoks dinine mensup Sırp Milleti'nin devleti olan Sırbistan kurulacak. 2-Hıristiyan halklarının, tarihlerini, törenlerini tanımaları için yoğun faaliyet yapılacak. 3-Son olarak güçlü bir Ortodoks-Hıristiyan ittifakı ile başkentin İstanbul olacağı? Büyük Bizans İmparatorluğu kurulacak." (Zaman, 11 Ekim 1991).Nereden nereye. Kendi değerlerimizi unutup Hıristiyanlık başta olmak üzere İslam dışı inanışların değer yargılarını benimser hale geldik.Bu kendimizi inkâr etmek demektir.Kendi değerlerini inkâr eden, küçümseyen milletler payidar olamaz, olamadı ya.Manevî refleksi kalmamış, ne gelirse içselleştirmeye hazır bir toplum haline geldik.Ne ile mi?Papa 6. Paul'un başlattığı, F. Gülen'in de bir parçası olmaktan onur duyduğu "Dinlerarası Diyalog" misyonu ile. (Papa'ya sunulan mektup).Ağrısını, sızısını hissedebilen hasta değildir asıl, asıl hasta, vücudunun çürüdüğünü hissetmekten mahrum kalmış, bitkisel bir hayat yaşayandır.Kaldı ki, bitki bile hisseder.Etrafında olup bitenden rahatsızlık duymayan bitki bile değildir.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024