Ahiret İlmi’ni bilmek farzdır
Kalbe taalluk eden hususların sınırlarını, hakikatlerini, sebeplerini, sonuçlarını ve ilaçlarını bilmek, Ahiret İlmi'ni bilmek demektir. Ahiret ulemasının fetvasına göre, bunları bilmek farz-ı ayn'dır
08.10.2019 00:00:00





İmam Gazali Hazretleri şöyle anlatıyor:
"Daha önce saydığımız sıfatlar ve kalbin bunlara benzer diğer halleri, fuhşiyâtın ekileceği ve mahzurlu diğer hareketlerin serpileceği tarlalardır. Bunların zıddı olan güzel ahlâklar ise, ibadetlerin ve Allah'a yaklaştırıcı diğer fiilleri yapmanın vesilesi ve ana kaynağıdır.
Bu bakımdan bu hususların sınırlarını, hakikatlerini, sebeplerini, sonuçlarını ve ilaçlarını bilmek, Ahiret İlmi'ni bilmek demektir. Ahiret ulemasının fetvasına göre, bunları bilmek farz-ı ayn'dır.
Bunların bilinmesinden yüz çevirenler; zahirî amellerden yüz çevirenler nasıl dünya padişahlarının kılıcıyla kahroluyorsa padişahlar padişahının kahrıyla ahirette helâk olup gideceklerdir.
Demek ki fakihler farz-ı ayn konusunda dünyada fayda verip vermediği noktasından hüküm verirler. Daha önce geçen bazı faydalı ve güzel sıfatlar ise, ahiretin salâhına bağlıdırlar.
Şayet bir fakihten bu hususlardan biri hakkında, örneğin ihlas veya tevekkül yahut da riyadan sorulsa, ihmal edilmesinin ahiret için felaket doğuracağını bildiği halde, bütün bunlar hakkında farz-ı ayn hükmünü veremez. Kalp huzuru içinde bütün bu sıfatları elde etmenin farz-ı ayn olduğunu söyleyemez.
Bunun yanında fakihlere ilâ, zıhar, yarışma ve atıcılık konularında soru sorulacak olsa, ciltler dolusu ve zamanları zâyi edici geniş malûmatları önüne seriverir. Oysa fakih aslında bu ince ayrıntıların hiçbirine muhtaç değildir. Şayet bu ince ve geniş teferruata ihtiyaç duyulursa, İslâm diyarında bu sahadaki güçlükleri halledecek âlimler mutlaka bulunur.
Fakihlerin kendilerini bu meselelerde bu kadar zorlamalarına da gerek kalmamış olur. Ama bütün bunlara rağmen fakihler gece gündüz kendilerini bu meseleler üzerinde zorlamakta, en ince noktalarına kadar okuyarak hıfzetmekte, din konusunda kendileri için çok daha önemli olan meseleleri ise unutmaktadırlar.
Bir fakihe bu meselelere neden bu kadar ihtimam gösterdiği sorulacak olsa, 'Bunlar din ilmidir ve bilinmesi farz-ı kifayedir. Bu nedenle bunları öğrenmek için didindim, ihtimam gösterdim ve zamanımın çoğunu buna hasrettim' diye cevap verir.
Fakih bu sözüyle hem kendisini ve hem de başkalarını, bunları ince mesele kabul etmek suretiyle aldatmaktadır. Zeki bir insan hemen anlar ki, şayet fakihin gayesi farz-ı kifaye hakkında İslâm'ın emrini hakkıyla edâ etmek olsaydı, farz-ı kifâyeden önce farz-ı ayn olan ilimlere ihtimam gösterir, bu tür bir farz-ı kifâye yerine, gereğini çok az insanın yaptığı daha nice farz-ı kifâyeler üzerinde daha büyük bir titizlikle dururdu."
OKAN EGESEL
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.